16 Mart 2010 Salı

14. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDEN NE İSTİYORSUNUZ!

Ahmet AVCI




TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NDEN NE İSTİYORSUNUZ!



Türk Silahlı Kuvvetleri Neden Hedeftedir?


Bugün Ülkemizin temel sorunlarının neler olduğunu elbette biliyoruz.


İsterseniz birlikte düşünelim:


İktidar, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDEN ne istiyor?


Bugünkü iktidar, totaliter bir dinci siyaset anlayışından gelmiş olduğu halde; “değiştim” demiştir.


Hükümet uygulamalarında ve yerel yönetimlerde; insanları din, dil, ırk farkı olmaksızın eşit sayan demokratik ve laik görüşlere karşı sayısız işlem yapmış; “değiştim” iddialarına karşın, “değişmediğini” göstermiştir.


İktidarın asıl sorunu; rejimin temel özellikleri olan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti kavramlarıyladır.


Siyasi iktidarın ideolojisi devletin kuruluş ideolojisi ile çatışmaktadır. Siyasi İktidar; Anayasa, Yargının bir kısmı ve Türk Silahlı Kuvvetleriyle ve Halkının % 50’sinin düşüncesi ile çatışmaktadır.


Yani siyasi iktidar, halktan aldığından daha fazla yetki ile donanmak istemekte ve devlet örgütünü, kendi düşüncesi yolunda oluşturmaya zorlamaktadır.


Buna karşı, devlet kurumlarının bir bölümü direnmekte, bir bölümü de teslim olmaktadır. Teslim olan devlet kurumu ile teslim olmayan arasında güven bunalımı yaşanmaktadır.


İktidara karşı güvenini yitiren Halk, kime inanacağını şaşırmıştır. (Belge konusunda yaşadıklarımız)


Siyasi iktidar devletin bir kurumunu mahkemeye vermiştir.


Devletin sözüne güvenmek güçleşmektedir. Çünkü bir devlet kurumunun söylediğini öteki kabul etmemektedir. (Askeri Savcılık, Sivil Savcılık kavgası)


Devletin en önemli kurumları arasındaki güven bunalımı had safhaya çıkmıştır.


Anayasa Mahkemesi; bu iktidarı oluşturan siyasi partinin; “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” hükmüne varmış, -kapatmamıştır ama- cezalandırmıştır.


Bu iktidar; Laikliği, kendi inancının egemenliği olarak algılamaktadır.


Bu iktidar; Demokratikliği, kendi varlığına ve kararlarının meşruiyetine destek verdiği ölçüde benimsemektedir.


Bu iktidar; Hukuk devletini, kendi uygulamalarının ve hukuksuzluklarının kılıfı olduğu ölçüde geçerli saymaktadır.


Bu iktidar; Dış siyasetini AB ve ABD’nin yönlendirmesine bırakmıştır.


Bu iktidar; Türk SİLAHLI KUVVETLERİ’Nİ, kendi dinci siyaset uygulamasının önündeki en büyük engel olarak görmüştür. Ve bu engeli ortadan kaldırmak için de elinden gelen her olanağı kullanmıştır ve de kullanmayı sürdürmektedir.


Türk Silahlı Kuvvetlerini, yalnızca bugünkü iktidar engel olarak görmemektedir.


Türk SİLAHLI KUVVETLERİ’Nİ, Kuzey Irak’ta, İran’da, Afganistan’da, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen, Coni yerine Mehmetçiklerin kan dökmesini isteyen, Türkiye’de ILIMLI İSLAM modelini yürürlüğe koymak isteyen, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNİ geçerli kılmak isteyen ABD de engel olarak görmektedir.


Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Avrupa Birliği de; Ermenistan çıkarları bakımından, Kürt Devletinin kurulması bakımından, Kıbrıs Rum Kesimi çıkarları bakımından, Ege’deki Yunan çıkarları bakımından, engel olarak görmektedir.


Silahlı Kuvvetlerimizi, engel olarak görenler, Bu kuruma karşı BÜYÜK bir TAARRUZ başlatmışlardır.


Kuzey Irak’ta; Subaylarımızın başına çuval geçirilmesiyle başlatılan “Büyük Taarruz”da dünya egemenleri ve yerli işbirlikçileri alabildiğine yol almıştır.


Türk Halkının genel ASKER değerlendirmesi; ülkeyi kurtaran, kuran, iç ve dış düşmanlara karşı koruyan, Türk Ulusu’nun kolektif gurur simgesi biçimindedir.


Bunu tersine çevirecek; darbeci, demokrasi düşmanı, her türlü olumsuzluğun kaynağı, halk düşmanı Ordu algısının yerleşmesi amaçlı taktiklerin her gün yeni bir örneğini görmekteyiz.


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin; yalnızca Cumhuriyet’in temel değerlerini savunduğunu, iddia eden, kimi çevreler, kendilerinin de, Milletin değerlerini savunduklarını iddia ederek, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı açık cephe almışlardır.


Burada Stratejik amaç, Silahlı Kuvvetleri’nin itibardan düşmesi, olumsuz bir simge olarak halkın belleğine kazınmasıdır.


Türk Halkının Ordusu algısının, Türk halkının hasmı olan Ordu algısıyla yer değiştirmesi istenmektedir.


Bugün Silahlı Kuvvetlerimize, yöneltilen suçlamaların hiçbiri gerçek olmasa, yargı sonucu tüm suçlamalardan aklanılsa bile, yazılı ve görsel medyanın yoğun propagandası nedeniyle ortalama insanın belleğine olumsuz algılama yerleşecektir!


Cumhuriyet’i koruma, kollama, ülkenin iç ve dış düşmanlarına karşı gerektiğinde sorumluluğu doğrultusunda tavır alma ve Atatürk’ün mirasının bekçisi olma kararlılığından vazgeçinceye kadar Silahlı Kuvvetlerimize yönelik taktik saldırılar dozunu arttırarak sürdürülecektir.


Bu yoğun saldırının, her gün ortaya çıkarılan belgelerin, patlayıcıların faturası altında ezilmiş, kışlasına hapsedilmiş askerin, yeni statüsünü tayin edecek yasal düzenlemelere sıra geldiğinde en küçük direnç gösteremeyecek ölçüde itibardan düşmesi amaçlanmaktadır.


Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik “Büyük Taarruz” zaferle sonuçlanırsa yenilen yalnızca Türk Ordusu olmayacaktır.


Bu ORDU’NUN yerine başka bir güç koymak isteyenler de, Rejimin teminatı olarak başka güç arayanlar da bu vebalin altından kalkamazlar.


Unutmayalım ki; Türk Halkının başka bir ORDU’SU da yoktur.


Tüm Dünyanın takdirini kazanan, düşmana korku, dosta güven veren gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak, ancak bu ülkenin düşmanlarına yarayabilir.


Ordusu yenilen MİLLET de yenilmiş sayılır. Böyle Milletler de düşmanın dayattığı her BELGE’Yİ kayıtsız koşulsuz imzalamak zorunda kalır.

Bilelim ki; Güçlü Ordusunu arkasına alan “Devlet Adamları”, “Diğer Devletler” tarafından; “Deliğe Süpürülme” korkusundan da, “KULLANILMA” zilletinden de kurtulmuş olurlar…


28 HAZİRAN 2009


Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar