18 Şubat 2014 Salı

231- PARALELE DEVLET!

PARALEL DEVLET
AKP siyasetçileri son zamanlarda; “PARALEL DEVLET” deyimini dillerinden düşürmez oldular…
Her nedense 17 ARALIK- HIRSIZLIK VE YOLSUZLUK OPERASYONUNA kadar bu deyim yalnızca BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’NIN SİYASİ KOLU “KCK”  için kullanılırdı…
17 Aralık operasyonu BAKANLARA, ÇOCUKLARINA VE AKP SİYASİLERİNE VE İŞBİRLİKÇİLERİNE UZANINCA;  O güne kadar kader ve suç ortaklığı yaptıkları malum CEMAATİ “paralel devlet” yapılanması olarak ortaya koydular…
Günümüzde; MECLİSTE GRUBU BULUNAN BİR SİYASAL PARTİ, SEÇİMDEN SONRA; “ÖZERKLİK” İLAN edeceklerini açıkladıkları halde, HÜKÜMETTEN HER HANGİ BİR TEPKİ GELMEMEKTEDİR…
Önümüzde ki “asıl tehlike ve PARALEL DEVLET” yapılanması bu değil mi?
DEVLETİMİZİN UNİTER YAPISI VE MİLLETİMİZİN BİRLİĞİ ÜLKEMİZİN BÜTÜNLÜĞÜ” AÇIKÇA TEHDİT edilirken, Başbakan’dan ve Hükümet sözcülerinden herhangi bir açıklama duyulmamaktadır…
Seçim sürecinde, bu konudaki kararlılığın daha da ciddiyet kazanacağı görülmektedir…
Devletimizi ve Milletimizi uyanık olmaya çağırıyorum… 

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=660608383997151&set=a.147825028608825.29800.124002157657779&type=1&theater

10 Şubat 2014 Pazartesi

230- MİLLİ ORDUYA "KUMPAS" KURANLARA NE YAPILACAK?

MİLLİ ORDUYA “KUMPAS” KURANLARA NE YAPILACAK?
Başbakan ve yakın çevresi; “CEMAAT GÜDÜMÜDÜNDEKİ ÖRGÜT, YARGI ELİYLE ‘Mili ORDUYA’ KUMPAS KURDU” demişti…
“Sahte ihbar mektuplarından, sahte delillerden, ayarlanmış yargıçlardan” söz edilmişti…
“İAHANET ÇETESİ” açıklanacaktı…
HATTA “BİRÇOK KİŞİ SUÇSUZ YERE DEMİR PARMAKLIKLAR ARDINDA” denilmişti…
YENİ HAZIRLANAN; DEMOKRATİKLEŞME PAKETİNDE; “KUMPAS”I ORTADAN KALDIRACAK, BİR HÜKÜM GÖREN VAR MI?
TÜRK HALKI; “KUMPAS KURULARAK, ZİNDANLARA ATILANLARIN, ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMALARINI VE BU KUMPAS’I KURANLARDAN HESAP SORULMASINI” beklemektedir!
Yeni safsata:  "AKP darbecileri serbest bırakacak…" 
BU İDDİA DA CEMAATE AİTMİŞ…
“ÖRGÜTÜN İNLERİNE” GİRMEKTEN SÖZ EDEN İRADE; BU SAFSATAYA BOYUN EĞMEK ZORUNDA MI KALIYOR…
BELLİ Kİ PARALEL YAPI, AKP’NİN HÜCRELERİNE KADAR GİRMİŞTİR…
ŞANTAJ VE TEHDİT HALA İŞE YARAMAKTADIR…
ÖZELLİKLE DE “BALYOZ VE ERGENEKON” SÖZ KONUSU OLUNCA; KUMPAS GÖZ ARDI EDİLMEKTEDİR!
GÖRÜNEN O Kİ, AMAÇ; “17 ARALIK’TA ORTAYA SAÇILAN HIRSIZLIK VE YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNİ ÖRTMEK VE PARALEL YAPI DENİNEN ÖRGÜTLENMENİN KENDİLERİNE DAHA FAZLA ZARAR VERMESİNİ VE “BİRLİKTE İŞLEDİKLERİ SUÇLARIN ORTAYA ÇIKMASINI ÖNLEMEKTİR…”
10 ŞUBAT 2014
Ahmet AVCI



222- METİN FEYZİOĞLU KONFERANSI!

METİN FEYZİOĞLU KONFERANSI:

MENEMEN DE KUBİLAY’I ANMA VE İRTİCAYI DURDURMA ETKİNLİĞİNE KATILAN TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI METİN FEYZİ OĞLU KÜLTÜR MERKEZİNDE BİR KONUŞMA YAPTI…
Yoğun ilgi gören ve izleyicilerin çoğunun ayakta izlediği bu konuşma;  dinleyiciler üzerinde derin izler bıraktı…
Ben şahsen gururlandım, umutlandım, geleceğe olan güvenim arttı, halka olan inancım büyüdü…
Bir Demokrasi ve Siyaset şöleni izledik… 
Ülkemizin yetiştirdiği bu değerle gurur duydum…
Karşımızda tam bir bilim, siyaset ve devlet adamı vardı…
Giderek devleşen bir HALK ADAMI, bir bilge vardı…
Bilen, yapabilen yaptırabilecek cesur, yiğit bir hukukçu…
İçinden geçtiğimiz bu kara ve karanlık dönemde; Feyzioğlu gibi bir kişinin Barolar Birliği Başkanı olmasını Ülkemiz için bir şans olduğunu değerlendiriyorum…
Bu konferansta aklımda kalanları aşağıya alıyorum…
Saygılarımla…
Ahmet AVCI

Ben Türk Milletinin bir ferdiyim.
Görev emrimi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ’NDEN ALIYORUM…
Bu ülkenin insanları olarak; Yabancı ideoloji ve liderlere bakmamalıyız…
Bizler Atatürk’ün askerleriyiz...
Laikçiliği de Milliyetçiliği de iyi biliriz ve yaşamımız pahasına koruruz...
Aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş olsa bile, tersanelerimize girilmiş olsa bile, küllerimizden yeniden doğarız…
Bu millet yok edilemez…
Umudu yitirmeyin…
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturması yürütülüyor…
Ayakkabı kutusuna dolarlarını dolduranlar, ayakkabıları Van depremzedelerine gönderseler ya…
Yolsuzluk dosyasının kapatılmasına izin vermeyeceğiz…
Yolsuzluğa bulaşanların yakasını bırakmayacağız…
Mutlaka bu millet, yolsuzlukların hesabını bağımsız ve tarafsız yargıda soracaktır…
“Suçsuzluk karinesini” sonunda hatırladılar…
“Lekelenmeme Hakkı’nı öğrendiler...
Ya gezi eylemlerinde yitirdiklerimizin babası ne olacak, onun hakkı yok muydu?
Bir başsağlığı, bir geçmiş olsun dileği bile göndermediler…
Suçlu polise işlem yapmadılar…
Polis, Bakan çocuklarına ulaşılınca… Polisi tarumar ettiler…
“Polisle gurur duyan” pankart sahipleri, şimdi neredeler…
Bugün de aynı pankartı asar mı?
Türk Milletinin zekâsıyla alay etmesinler...
“Suçsuzluk karinesi, savunma hakkı ve lekelenmeme hakkını”  anımsamaları da önemlidir…
Yolsuzluklarının kapatılmaması için birlikte çalışacağız…
Yargıyı idarenin emrine veren yönetmeliğin kaldırılması için dava açtık baro olarak... .
Yargının yargı erkine sahip çıkmalıdır…
YARGININ İDARENİNEMRİNE GİRMESİNE İZİN VERMEMELİDİR…
YOLSUZLUKLA MÜCADELE EDERKEN… İNSANLARIN YATAK ODALARINA KAMERA KONULMASINA KARŞIYIZ…
Siyaset gizli kameralarla şekillendirildi…
Biz buna karşıyız…
Birlikte karşı koyalım…
Bize karşı yapılan zulümleri unutmayız…
Unutmayalım…
Amma, karşımızdakilere aynı davranışı reva görmeyeyiz…
Biz namusluyuz…
Demokrasiye inanırız…
Yolsuzlukla mücadele ediyor diye, aynı görevlinin;   Kardak Kahramanlarını ve terörist başını getireni zindana atışını yok sayamayız...
“Biz kaç kişiyiz” diyen Tuncay Özkan’ı, gerçekleri haykıran Doğu Perinçek’i,  oğlunun cenazesine bile hasret kalan fatih Hilmioğlu’nu, Üç milyon dolarla gemisiyle yurda dönen komutanın kaçma şüphesiyle zindan konmasını yok sayamayız…
Bunları yaşatanların bugün kahraman ilan edilmesini görmezden gelemeyiz…
Yolsuzlukla mücadele her savcının görevidir…
A ve B seçeneğe mahkûm değiliz…
Çıkar kavgasını yargı üzerinden kavga yapanlar, Ülkemiz ve rejimimiz üzerinden gizli hesapları olanlar, bizim tercihimiz olmamalarıdır…
Ya bir yol bulacağız ya da yolu kendimiz yapacağız…
Siyaset yargının arenasında sergilenmektedir…
Sandıktan çıkan, sandıkla gitmelidir…
Gidecektir…
Cumhurbaşkanı kavgası yüzünden ortaya çıkan kavganın tarafı olmayacağız…
Ama ortaya dökülen pisliklerin takipçisi olmalıyız…
Bu kavga olmasaydı kutudaki dolarlar meydana çıkmazdı…
Bu kavgada daha çok yolsuzluk ortaya çıkacaktır…
Bunun yolsuzluğun yargılaması acilen yapılmalıdır…
Biz,  zindandakiler için istediğimiz hakları bunlar için de isteriz…
Bir tertemiziz…
Namusluyuz…
Liderimiz Atatürk’tür…
Biz cumhuriyet aşığıyız…
Cumhuriyet ve vatan uğrunda çok şehitler verildi…
Demokratik laik üniter devlet hedefimizdir...
Cumhuriyetimizin temel ilkeleri anayasamızın ilk üç maddesindedir…
Bunu bile tartışmaya açtılar…
Faşist askerler bile o ilkelere dokunamadılar…
İlk üç madde değişiklik isteyenler hangi maddeden rahatsız oldular…
Cumhuriyetten mi?
Laiklikten mi?  Türk milletinden mi, rahatsız oldular?
En zor dönemden geçiyoruz…
Yaşam damarlarımıza bu ölçüde basılmadı…
Akılcı olmak zorundayız…
Coşkuya kapılıp akılsız hareket etmeyelim
Coşkulu,  heyecanlı ama akılcı olmalıyız…
Sandıkla gelen sandık la gitmelidir. Göndermeliyiz…
Ne çekiyorsak, başımıza darbelerden geldi…
Darbeler olmasaydı,  köklü siyasi partilerimiz olurdu…
Köklü Sivil Toplum Örgütlerimiz olurdu…
% 10 barajı olmazdı…
Faşist YÖK yönetimi olmazdı…
Mucize çözüm önermiyorum…
Çok çalışın, halkın içinde olun…
Mazeret yok…
Şikâyet yok…
Sızlananlar, söylenenler hiçbir seçimi kazanamaz…
Birlikte demokrasi ve hukuk devleti için, vatan için çalışmalıyız…
Sandığın başında durarak, sandığa sahip çıkarak, hileyi önleriz…
Sandığa sahip olamayan, devlet yönetimine heveslenemez…
Oyu çalan kadar, çaldıran da suçludur…
Demokrasi için mücadele edenler, keşke demokrasi olsaydı diyemez…
Meclise giremiyorsak…
Kahveler, meydanlar, camiler bizim…
Emeklilikler askıya alınmıştır…
Görev başına, evlatları, torunları için Atatürk’ün bize gösterdiği hedef için sahada çalışmak zorundayız…
Birleşe birleşe birleşe kazanacağız…
Dayanışma içinde olacağız…
Artık uçurumun kenarındayız…
Atatürk; “Beni görmek demek yüzümü görmek demek değildir… Benim fikirlerimi anlıyor ve uygulayabiliyorsanız benimlesiniz” demektir…
Atatürk’ün Getirdiği, çağdaş rejime sahip çıkmalıyız…
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır…
Evlatlarımız ve torunlarımız için başarmalıyız…
Camiye dolar mı toplanıyor…
Nifak sokuluyor aramıza buna da izin vermeyelim...
Destek olmalıyız birebirimize...
Bölücülük yapanlara karşı ırkçılık değil, Atatürk Milliyetçili ile yanıt verelim…
Irkçılık ve bölücülüğü reddeden, Kültür ortaklığına dayanan Atatürk milliyetçiğini yaşama geçirmeliyiz…
Dinin; siyasetin malzeme yapılmasını önlemeliyiz…
Bunun yolu dini inkâr değildir…
Kucaklayıcı olmalıyız…
Cumhuriyetin kuruluş felsefesini iyi özümsemeliyiz…
ÇÖZÜMLER…
Sivil Toplum örgütleri; ÜLKE SORUNLARINI DERT EDİLMELİDİR…
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER DE,
SİGORTASIZ İŞÇİLER DE,
SAĞLIK DESTEĞİ OLMAYAN DA, STÖ’lerinin görev alanı olmalıdır…
TÜM SİYASİ PARTİSİ ÜZERİNDE BİR KUTUP YILDIZI OLMALIYIZ…
SİVİL TOPLUMÖRGÜTLERİ; KÖKLÜ YERLEŞİK ve TABANA YAILMIŞ OLURSA; TALEP EDEBİLEN VE ÇÖZÜM ÜRETEN BİR ÖRGÜT OLUR...
TAŞERONLAŞMAYA ÇÖZÜM olunmalı…
ATANMAYAN ÖĞRETMENLERİN EMEĞİ SÖMÜRÜLEN KİTLENİN PARÇASI OLMALI…
11 MİLYON EV KADININA İSTİHDAM aranmalı…
15 MİLYON ENGELLİ için YAŞAMI KOLAYLAŞTICI ÇÖZÜM OLUŞTURULMALI…
İşte o zaman, Siyasi Partilerin de STÖ’lerinin de destekçileri alanlara sığmaz…
AMAÇ SİYASETİ ETKİLEMEK…
HALKIN İSTEKLERİNİ ALIR, ÇÖZÜMLERİ ALIR, SİYASİ MEKANIZMAYA TAŞIR…
SİYASET TE ÜLKE YÖNETİMİNE TASIR…
KATILIMCILIK BUDUR...
YÜKSELEN STÖ BUNU BAŞARIRSA;  SİYASET TE DE ETKİN OLUR…
AYNA PAYDA DA BULUŞMALIYIZ…
GEZİ SÜRECİ…
İKTİDARIN DESPOTLAŞMASINA, TOTALİTERMESİNE, İKTİDARIN YATAK ODASINA kamera sokma GİRİŞİMNE; tepki olduğu kadar, Siyasi arenada gerekli tepkinin görülmemesine de TEPKİ olarak doğmuştur…
MUHALEFET SAFLARINDA KENDİNE YER BULAMADIĞINDAN ENERJİ PATLAMASI YAŞANDI…
Gezi süreci iyi okunmalıdır…
GEZİ SÜRECİ AKABİNDE… BU EYLEME dayanarak, OY DEVŞİRME DÜŞÜNCESİ YANLIŞTIR…
GEZİCİDEN,  ADAY yapma DÜŞÜNCESİ YANLIŞTIR... .KOLAYCILIKTIR…
GEZİNİN TEMSİL ETTİĞİ TEMİZ DEĞERLERİ YOK SAYIP, KİRLETTİLMEMELİDİR…
GEZİ RUHU; YOKSULLUĞA, RÜŞVETE, YOLSUZLUĞA, AVMLERE,  TEPKİDİR…
ATATÜRK DÜŞMANLIĞINA TEPKİDİR…
SİYASİ PARTİLER ANTİDEMOKRATİKTİR…
ANTİ DEMOKRATLIĞA TEPKİDİR…
KOLAYCI ÇÖZÜM MUCİZE ÇÖZÜM YOK…
İNANDIĞIM VE DOĞRU BİLDİĞİM ÇÖZÜMLERİ İLETİRİM…
ÇALIŞMAKÇOK ÇALIŞMALIYIZ…
PROFESYONEL SİYASETÇİLERİ ARANIZDA BARINDIRMATYIN…
AMATORLERİ ORTAYA ÇIKARTIN ONLARILA YÜRÜYÜN.
HALKA İNMEK NEDEMEK… BU SÖZ YANLIŞTIR… HALKA HAKARETTİR…
DOĞRU OLAN HALKA ÇIKMAKTIR…
HALKLA BÜTÜNLEŞMELİYİZ…
YAPABİLİRİZ… GÜVENİYORUM SİZE...
BU HALK BİLİNÇLİDİR…
YAPABİLİRİZ...
BU HALK İNSAN YERİNE KONULMAK İSTİYOR...
İŞ VE AŞ VE İNSAN GİBİ YAŞAMAK İSTİYOR...
SAĞLIK HİZMETİ İSTİYOR…
KİMSEYİ KENDİMİZDEN UZAKLAŞTIRMAYALIM...
MAKARNA VE KÖMÜR DAĞITIMININ SOSYAL BİR HİZMET OLDUĞUNU UNUTMAYALIM…
SOSYAL DEVLET, ANAYASAMIZ GEREĞİDİR...
ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAFAİHUKUK RUHUNU CANLANDIRMALIYIZ...
HALKI ÇABAMIZA ORTAK ETMELİYİZ…
BİZİM DİNİMİZ, İNANCIMIZ MEZHEBİMİZ, FARTKLI DA OLSA BİZ TÜRK MİLLETİYİZ…
TEK KOLUZ TEK YÜREĞİZ…
UMUTSUZLUĞA YER YOK…
BİZ KAZANACAĞIZ…



7 Şubat 2014 Cuma

229- ADANA İL JANDARMA ALAY KOMUTANI ADLİ BİR OLAYDAN ÖTÜRÜ GÖREVDEN ALINMIŞ!

ADANA İL JANDARMA ALAY KOMUTANI  ADLİ BİR OLAYDAN ÖTÜRÜ GÖREVDEN ALINMIŞ!

Adana’da MİT’e ait TIRLARIN aranması sonrasında Adana İl Jandarma Alay Komutanı Albay Özkan Çokay’ın görevden alındığını basından öğreniyoruz…
İşin Hukuki yanını tam bilmemiz mümkün değil, ancak eski bir Jandarma Subayı olarak elbette bizim de söyleyeceklerimiz var:
1. Jandarma ve Polis görev alanları ve sorumluluk bölgeleri her il ve ilçede Mülki amirin onayı ile belirlenmiştir…
Bu görev bölgeleri ADLİ görevlerin de yetki ve sınırını ortaya koyar…
2. Jandarma’nın Hukukumuza göre belirlenmiş üç görevi vardır: ASKERİ, İDARİ VE ADLİ GÖREVLER.
İDARİ GÖREV: SUÇUN ÖNLENMESİNE YÖNELİK GÖREVLERDİR…
ADLİ GÖREV: SUÇ İŞLENDİKTEN SONRA YAPILACAK İŞ ve İŞLEMLERE YÖNELİK GÖREVLERDİR…
Yani: Suç işlenmemesi için alınan önlemlere ilişkin iş ve işlemler; İDARİ görev, suç işlendikten sonraki iş ve işlemler de; ADLİ görevlerdir…
3. JANDARMA; İdari görevleri bakımından; Mülki Amir’e (Vali- Kaymakam), Adli görevleri bakımından; Adli Amir’e  (Cumhuriyet Savcısı- yetkili Yargıç), askeri görevler bakımından da Askeri Amir’e bağlıdır…
4. İdari ve Adli amirler; Polis ve Jandarma’ya kendi yetki bölgelerinde,  1. Maddede vurgulanan sınırlar dışına çıkarak da görev verebilirler… Yani; Polise; jandarma bölgesinde, Jandarmaya da Polis bölgesinde görev yaptırabilirler…
5. İl jandarma Alay Komutanı’nın; MEVCUT HUKUK SİSTEMİMİZE GÖRE “ADLİ” GÖREVİ YOKTUR…
Yani; suç işlendikten sonra, artık yetki de sorumluluk ta Cumhuriyet Savcısı’nındır…
Güvenlik güçleri, tüm iş ve işlemleri Savcı adına yaparlar…
Bir soruşturma ve arama işleminde; İl Jandarma Alay Komutanı emir veremez, ADLİ MAKAMIN VERDİĞİ KARARI DA ENGELLEYEMEZ…
İl jandarma Alay Komutanı, ADLİ BİR KONUDA İFADE bile alamaz…
Adli Görevi yapma yetki ve sorumluluğu ADLİ KOLLUĞUNDUR…
Jandarma’da adli yetkiyi; İLÇE JANDARMA KOMUTANLIĞI VE BAĞLILARI KULLANIR VE İLÇE JANDARMA KOMUTANI ‘HÂKİMLER KANUNU’NA TABİDİR…
Böylesi bir HAK; İL JANDARMA ALAY KOMUTANI’NA verilmemiştir…

Konunun bu boyutunun da bilinmesini istedim…
UNUTMAYALIM Kİ; HERKES HUKUKA UYMAK ZORUNDADIR VE HUKUK; GÜN GELİR HERKESE LAZIM OLUR…

Saygılarımla…
7 OCAK 2014
Ahmet AVCI


2 Şubat 2014 Pazar

228- BÖLÜCÜ TERÖR KURBANI E. KORGENERAL HULUSİ SAYIN

BÖLÜCÜ TERÖR KURBANI E. KORGENERAL HULUSİ SAYIN

E. Korgeneral HULUSİ SAYIN; 30 OCAK 1991 tarihinde; Bölücü Terör Örgütü tarafından şehit edilmiştir…
E. Korgeneral Hulusi SAYIN, DEVLETİNE VE MİLLETİNE YAPTIĞI HİZMETİN BEDELİNİ CANI İLE ÖDEMİŞTİR…
GÖEREVİ GEREĞİ YAPTIĞININ ANLAMINI VE DEĞERİNİ ANLAYAN BÖLÜCÜ KÜRT ÖRGÜTLERİ, KENDİ ÜZERLERİNE DÜŞEN GÖREVİ YAPMIŞTIRLARDIR…
YA TÜRK MİLLETİ VE TÜRK DEVLETİ?
BU KAHRAMAN EVLADININ DEĞERİNİ VEREBİLMİŞ MİDİR?
BÖLÜCÜ KÜRTLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELERİ GÖRDÜKÇE; ŞEHİTLERİMİZE OLAN SAYGIM VE DUYDUĞUM MİNNET, DAHA DA ARTMAKTADIR!
Emrinde çalışmayı onur saydığım kahraman E. Korgeneral Hulusi SAYIN’I Şehit edilişinin 22. Yıl dönümünde rahmet ve şükranla selamlıyorum…
Ahmet AVCI

Korgeneral Hulusi Sayın, 28 Nisan 1926, Elazığ’da doğdu. 30 Ocak 1991’de Ankara’da şehit edildi…
Cinayeti üstlenen, Dev Sol ‘Bildiri’de şöyle diyordu: KÜRT HALKINA VE ULUSAL GÜÇLERİNE KARŞI YÜRÜTÜLEN KARŞI-DEVRİMCİ SAVAŞIN KURMAYLARINDAN KÜRDİSTAN KASABI, KONTRGERİLLA ŞEFİ FAŞİST GENERAL HULUSİ SAYIN'I CEZALANDIRDIK.
HULUSİ SAYIN'I CEZALANDIRDIK; ÇÜNKÜ O, ÖLÜMÜ DEFALARCA HAKETMİŞ BİRİDİR. 
Onun cezalandırılması, Kürt halkının mücadelesini boğmak isteyenlere ders olsun! 
Faşist General Hulusi Sayın, Özel Harp uzmanı olarak Kürdistan'da Kontrgerilla'yı teşkilâtlayan kişidir. 
Her türlü Kontrgerilla taktiği onun plânları ve yönlendirmesi ile uygulanmış, işkence, terör, cinayet, katliam, sürgün... Akla gelebilecek her türlü zorbalık ve vahşet onunla birlikte Kürt insanının yazgısı haline gelmiştir. 
Sıcak takip adı altında Irak içlerine yapılan ve Kürtleri kıyıma uğratan operasyonları yöneten kişi de odur.
O, Kürdistan için bir "kasap", Kürtler için çağdaş bir DEHAK'tır. 
Yakın çevresi tarafından bile "gaddar" olmakla suçlanan bu halk düşmanı, faşist ideolojinin bilinçli bir savunucusu, Kürt halkının baş düşmanlarından biriydi.
Kürdistan'daki fiilî yönetim dönemi bittikten sonra da Başbakanlık Başdanışmanı olarak bu bölgede etkin bir rol oynamaya devam etmiştir. 
Onu cezalandırarak kim olursa olsun Kürt halkına karşı işlenen suçların cezasız kalmayacağını gösterdik. 
Hiçbir güç Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesini engelleyemez. KÜRDİSTAN KÜRT HALKININDIR! YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ KURTULUŞ MÜCADELESİ! YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ KARDEŞLİĞİ! 
KAHROLSUN ARAP, KÜRT, TÜRK HALKLARINA KARŞI SAVAŞ AÇANLAR! YAŞASIN HALKLARIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ! *** 

Korgeneral Hulusi Sayın, 28 Nisan 1926’da Elazığ’da doğmuştu. 1945 yılında Askerî Lise’den, 1948 yılında Harp Okulu’ndan, 1950’de Piyade Okulu’ndan, 1952’de Jandarma Subay Okulu’ndan ve 1964 yılında da Harp Akademisi’nden mezun olmuştu.

İlk görevi Gemerek İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı olan Hulusi Sayın, 1956 yılında Reyhanlı Hudut Bölük Komutanlığı yapmış. 

1959 yılında İtalyan Jandarma Teşkilâtı Carabinieri de bir yıl süreyle görevde bulunmuş. Türkiye’ye döndükten sonra 1972 yılına kadar Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında Harekât ve İstihbarat şubelerinde çalışmış. 
1974 yılında Tuğgeneral olduktan sonra Mardin Sınır Tugay Komutanlığı’na atanmıştı. 
1978 yılında Jandarma Genel Komutanlığı Yar Başkanı iken emekli edilen Hulusi Sayın, haksız eylemden emekli edildiği gerekçesi ile idare aleyhine dava açmış. 
1980 yılında davayı kazanarak TSK’ya dönmüş ve 1978 yılından geçerli olmak üzere Tümgenerallik hakkı kazanmış. Jandarma Eğitim Tümen Komutanlığı’na atanmış, ardından 1985 yılında Korgeneralliğe terfi ederek, Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yapmıştı. 

1987 yılında, PKK’ya karşı etkili bir mücadele yürüten Olağanüstü Hal Bölgesi Jandarma Asayiş Kolordusu’nu kurmuş. 1988 yılında görevi 1 yıl uzatılmış… Bu görevini 30 Mart 1989 tarihinde Korgeneral İsmail Selen’e devretmiş… 
Jandarma Genel Komutan Yardımcılığına atanmıştı. 
1989 yılı 30 Ağustos’unda emekliye ayrılan Hulusi Sayın, aynı yılın Ekim ayında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından Başbakanlık Güvenlik Baş Müşavirliği görevine getirilmişti. 
Evli ve 4 çocuk babasıydı.


Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar