KURTULUŞA GİDEN SÜREÇTE;
MECLİSİ MEBUSAN’IN AÇILMASI, MİSAKI MİLLİ KARARININ ALINMASI
VE İSTANBUL’UN RESMEN
İŞGALİ…
MECLİS-İ MEBUSANIN
AÇILMASI: 12 OCAK 1920
MECLİS-İ
MEBUSAN NEREDE TOPLANMALI?
Birinci
konu; Amasya görüşmeleri sırasında karara bağlanmıştı:
Meclis İstanbul dışında
toplanmalı idi. Çünkü İtilaf devletlerinin denetimi altında bulunan İstanbul’da
Milli kararların alınması zordu.
Ancak
İstanbul Hükümeti bu karara uymadı.
Padişah ve hükümeti;
Ulusun temsilcileri İstanbul dışında toplanırsa aralarında kopukluk
belireceğini ileri sürüyorlardı.
Gerçekte
İstanbul Hükümeti, Başkent dışındaki bir parlamentonun hepten heyeti
temsiliyenin etkisi altına gireceği endişesinde idi.
Sonuçta Mustafa Kemal
Ankara’ya gelmeden önce; Sivas’ta yapılan Komutanlar toplantısında; Mustafa
Kemal Paşa’nın tüm itirazlarına rağmen; Hükümetin isteğine uyulması
kararlaştırıldı.
Oysa, Hükümet
Anadolu’nun baskısına boyun eğebilirdi. İşin gerçeği; Mustafa Kemal Paşa,
İstanbul’a geçemeyeceği için, onun karşısında olanlar daha rahat
çalışacaklardı. Asıl neden bu idi.
Hala bir bölüm aydınlar,
eylemin aslında tam anlamı ile İstanbul Hükümetine karşı olduğunun bilincine
varamamışlardı.
Mustafa Kemal, her zamanki derin iç sezisi ve
ileriyi görürlüğü ile bu karara karşı koymadı. Olayların gelişmesini bekledi.
Varılan kararın akla uygun olmadığını ve eninde sonunda kendi düşüncesinin
doğruluğunun anlaşılacağını biliyordu. Böylece otoritesi daha da
güçlenebilirdi.
Ve artık, Meclisi Mebusan İstanbul’da
toplanacaktı. Bu arada seçimler de yapılıyordu. Kısmen her yerde Müdafaa-i
hukuk cemiyetinin üyeleri kazanıyordu. Mustafa Kemal’de Erzurum Milletvekili
seçilmişti. (6 Ocak 1920)
MECLİSİ
MEBUSANDA NE GİBİ KARARLAR ALINMALI?
Mustafa
Kemal’in zihnini en çok bu kurcalıyordu. Kendisi İstanbul’a gidemezdi. Hükümet
ona bir şey yapmasa bile, İngilizler mutlaka kendisini tutuklarlardı. Uzun
tartışmalardan sonra alınan karada; Meclisi Mebusanda “MÜDAFAA-İ HUKUK” grubu oluşturulacak,
İstanbul’a gitmediği halde Mustafa Kemal Meclis başkanı seçilecekti.
Böylece
Anadolu’daki hareketin Meclisi Mebusana egemen olduğu, herkese en çarpıcı
biçimde anlatılış olacaktı. Böylece “Müdafaa-i hukuk“ grubunun öncülüğünde
yurdun kurtarılması için gereken kararlar alınacaktı.
İtilaf
Devletleri, Meclisi Mebusanın toplanmasına başlangıçta karışmadılar. Oradan
çıkacak kararlara göre davranmayı uygun buldular.
MECLİS-İ
MEBUSANIN AÇILMASI
Tüm
hazırlıklar tamamlanınca 12 Ocak 1920 tarihinde Osmanlı Meclisi toplandı. Bu
önemli bir olaydı. İstanbul’daki Türkler coşmuştu. Ertesi gün 150 bin kişinin
katıldığı bir miting yapıldı. 28 Ocak gününe kadar Mecliste Başkanlık seçimi
yapılmamış ve MÜDAFAA-İ HUKUK GRUBU oluşturulmamıştır.
Anlaşılıyor
ki Mustafa Kemal adı ve onun mensubu olduğu dernek İstanbul’da pek hoş
karşılanmıyordu.
(20 Ocak 1920 günü Albay
İsmet Ankara’ya birinci kez gelmiş ve 20 gün kalmıştır. Genelkurmay Başkanı
çağırınca da geri dönmüştür. 26/27 Ocak günü Gelibolu’daki Fransız AKBAŞ cephaneliği,
Köprülülü Hamdi ve arkadaşları tarafından basılmış ve silah ve cephane
Anadolu’ya kaçırılmıştır.)
28 Ocak günü yapılan
toplantıda Mustafa Kemal’in başkanlığı önerilmiştir ama görüşülmemiştir.
Aynı
gün “Misk-ı Milli” Kabul edildi. Bu çok
önemli işe karşın, Mecliste hala Mustafa Kemal’e duyulan endişe (Kuşku ya da güvensizlik de diyebiliriz)
egemendi.
Nitekim
birkaç gün sonra MÜDAFAA-İ HUKUK GRUBU değil,”Felahı Vatan” grubu (vatanın
kurtuluşu) oluşturuldu. Meclis Başkanlığına da Reşat Hikmet Bey seçildi.
Meclis;
Esasları Mustafa Kemal tarafından belirlenen MİSAK-I MİLLİYİ kabul ettikten
sonra, artık Anadolu’daki direnişi anımsatan “Tehlikeli” deyimleri “unutmak”
eğilimine girmişti. Mustafa Kemal’in de belirttiği gibi; ”Bazı çevrelere hoş
görünmek” amacı ağır basmıştır.
Ancak daha sonra
görüleceği gibi hiçbir işe yaramamıştı.
Misak-ı
Milli ( MİLLİ YEMİN ) 28 OCAK
1920
Osmanlı
Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak günlü gizli toplantısında onaylanan ve milli
yemin anlamına gelen “MİSAK-I MİLLİ”,Amasya genelgesinden başlayarak, yürütülen
çalışmaların ve oluşan bilincin son Osmanlı Meclisinde benimsenmesidir.
(Misak-ı Milli 17 Şubat 1920’de basına ve yabancı devlet parlamentolarına
bildirilmiştir.)
İşgaller
karşısında yavaş yavaş ortaya konulan küçük ve düzensiz direnişleri birleştirmek
ve bunun da üzerine Ulusun iradesini koyarak, yepyeni bir devlet içinde tüm zorlukları
yenmek isteyen Mustafa Kemal, özellikle vatanseverleri ortak kararlar almaya
yönlendiriyordu.
Amasya
Genelgesi ile bu amacını açığa vuran ve Milli Mücadelenin gerekçesini ve
yöntemini ortaya koyan lider, Erzurum kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)Doğu
illerindeki direniş örgütlerini birleştirmiş, Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
ile bu birleşme tüm vatana yayılmıştır.
İstanbul
Hükümeti çıkardığı tüm engellere karşın Sivas Kongresinde alınan kararların
uygulamasını önleyememiş ve Damat Ferit bir süre için sahneden çekilmiştir.
Misak-ı
Milli, daha Erzurum Kongreleri sırasında hazırlanmaya başlanmış, Mustafa Kemal
tarafından, Meclis-i Mebusana katılacak tüm Milletvekillerine dolaylı ye da doğrudan
anlatılmış, ve ulus adına bu “ant” için, Kuvayı Milliyeci her Meclis üyesi
seferber olmuş ve sonunda gerçekleşmiştir.
Misak-ı
Milli: Özetle şöyle demektedir. “Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa
kavuşmak için şu koşulları ileri sürerler:
-
Birinci
Dünya savaşı sonunda imzalanan Mondros ateşkes anlaşmasının çizdiği sınırlar
içinde; ”Din, ırk ve asılca birlik oluşturan (yani Türkler) vatandaşların
oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.
-
Osmanlı
saltanatının ve halifeliğin merkezi İstanbul’un güvenlik içinde bulunması
koşulu ile boğazlar açılabilir.
-
Daha
önce bizden ayrılan Batı Trakya’da ve ateşkes sınırları dışında tutulmak
istenen Kars Ardahan ve Batum’da halkoyuna başvurulmalıdır.
-
Osmanlı
devletinde ki Arapların, çoğunlukta olduğu yerlerde de halk oyuna
başvurulmalıdır.
-
Bağımsızlığımızı
sınırlayacak, Siyasal, ekonomik, hiçbir anlaşma kabul edilemez.
Bunlar
yapılamaz ise barış yapmak imkânsızdır.
Misak-ı Milli Parlamento
kararıdır. Mondros ateşkes anlaşmasından bu yana on beş ay geçmiş, Osmanlı
devleti hala barış dönemine geçememişti. Bu konuda gerekli çabalar, İtilaf
devletlerince gösterilmediği gibi ülke çeşitli biçimde işgal diliyordu.
İşte Mondros ateşkes
anlaşmasından sonra Padişahça dağıtılan (12/12/1918) Meclisi Mebusan yeniden
oluşmuş, toplanmış ve barışın hangi esaslar üzerinden yapılması gerektiğini bir
karar olarak saptamıştır.
Aslında
Meclis-i Mebusanın Yeniden açılması ÜÇÜNCÜ MEŞRUTİYETİN DE ilanıdır.
Kısaca
Misak-ı millinin anlamı; Türklerin anavatanı parçalanamaz.
31
Ocak’ta Meclis, Başkanlığa, İstanbul Milletvekili Reşat Hikmet’i, ikinci
Başkanlığa da; Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey’i seçmiştir.
-Misak-ı Milliyi
onaylamasına rağmen; Osmanlı Meclisi Anadolu hareketini benimsediğini
açıklamamıştır, açıklayamazdı da çünkü Osmanlı devletinde egemenlik padişahındı
ve Parlamento onun altında idi. Bu nedenle Misak-ı Milli, yeni bir hareketin
öncüsü olmak iddiasında değildi.
Amaç; Osmanlı Devletinin
ve onun padişahının kurtulmasıdır. Bununla birlikte Misak-ı Millide Anadolu
hareketinin temellerinden olan “Kesin bağımsızlık” vardır. İtilaf Devletlerinin
isteklerinin reddi, Egemenliği sınırlayıcı hiçbir hüküm tanımamak gibi.
Misak-ı
Millinin anlamı:
Osmanlı
Meclisi için; Vatanın, devletin ve padişahın kurtarılmasıdır.
Ankara
için; Türk milletinin haklarını savunmak.
Görüldüğü
gibi, Misak-ı Milli ile Anadolu’daki İhtilalcilerin çok daha önceleri ileri
sürdükleri düşünceler tekrarlanmaktadır. Osmanlı Meclisinin bu düşünceleri
kabul etmesi, Anadolu’nun gerçek bir zaferidir. Böylece Osmanlı devletinin yok
olduğu bir kez daha doğrulanmaktadır.
Misak-ı
Milli öngörülen hedeflerin nasıl gerçekleşeceği hakkında bir işaret bulunmamaktadır.
Bu iş böylece tamamen Anadolu’ya bırakılmıştır. Bu da Mustafa kemal’in ikinci zaferdir.
Çünkü yok olan Osmanlı Devletinin yaşar görünen hükümeti de tam anlamı ile
geçerliliğini yitirmiştir.
İşgal
devletleri, Misak-ı Milliyi hoş karşılamadılar. Toplanmasına ve çalışmasına
karşı çıkmadıkları Meclis-i Mebusandan istediklerinin tam tersi sesler
yükseliyordu. Buna dayanmak, işgalci devletler için çok güçtü.
Önce Misak-ı milliyi
geri aldırtmağa çalıştılar. Mümkün olmadığı anlaşılınca yeni arayışlara
yöneldiler.
Bu dönemde Meydana gelen
önemli olaylar:
- 6
Ocak 1920: Mustafa Kemal’in Erzurum’dan Milletvekili seçilmesi.
- 10
Ocak 1920: İngiliz Generali Milne’in Raporu: “Koşulları ağır bir barış, Mustafa
Kemal’i güçlendirir.”
- 12
Ocak 1920: İstanbul’da; son “Osmanlı Mebusan’ının açılması
- 13
Ocak 1920: Sultanahmet Meydanında 150 bin kişinin katıldığı mitingin yapılası.
- 20
Ocak 1920: Albay İsmetin Ankara’ya gelmesi.
- 21
Ocak 1920 Harbiye Nazırı Cevat Paşa’nın istifa etmesi.
- 26
/27 Ocak 1920: Gelibolu civarında Akbaş mevkiinde, Fransızlara ait. Silah
ve cephane deposuna, Kuvayı Milliye kahramanlarından Köprülülü Hamdi ve
arkadaşlarının baskını ve cephanenin Anadolu kıyısına nakledilmesi.
- 28
Ocak 1920 Osmanlı Meclisi Mebusan’ının gizli toplantısında “ Misak-ı
Milliyi” kabul etmesi. ( Bu karar 17 Şubatta Basına ve yabancı devletlere
bildirilecektir)
- 31
Ocak 1920. Meclis Başkanlığına, İstanbul Mebusu Reşat Hikmet Bey’in seçilmesi.
- 3 Şubat 1920: Fevzi (ÇAKMAK) Paşanın
Harbiye Nazırlığına getirilişi.
- 4 Şubat 1920: 29 Aralık 1919 tarihli “Mustafa Kemal’in
Madalya Ve Nişanlarını İade eden “ Hükümet kararının Padişah tarafından
onaylanması
- 8/9
Şubat 1920: Milli Kuvvetlerin Fransız işgalindeki, Urfa’yı kuşatması.
- 12
Şubat 1920: Maraş’tan Fransızların kovuluşu ve Kılıç Ali ve müfrezesinin
Maraş’a gelişi.
- 15
Şubat 1920: Londra Konferansında, İstanbul’un Türklere bırakılması kararı
verilmesi.
- 16
Şubat 1920: Manyas ve Gönen çevresinde, İkinci Aznavur isyanı
- 18 Şubat 1920 Akbaş Kahramanı Köprülülü
Hamdi beyin Aznavur birlikleri tarafından şehit edilmesi. (Bazı kaynaklar,
bu olayı 23 mart olarak göstermektedir)
- 3
Mart 1920: Ali Rıza Hükümetinin istifası.
- 8
Mart 1920 Salih Paşa Hükümetinin kuruluşu.
- 11
Mart 1920: Hint Müslüman Cemiyeti’nin, İtilaf Devletlerine; “İstanbul’da,
İtilaf Kuvvetleri bulunmasından ve Müslümanlara karşı girişilen
saldırılardan Hint Halkının üzüntü duyduğunu” bildiren yazı göndermesi.
Aynı gün: Ankara’daki İngiliz Mümessili
Withall’in maiyeti ile birlikte gizli olarak, İstanbul’a hareketi
20. 15 Mart 1920. İtilaf
Devletlerinin, İstanbul’da tanınmış 150
sivil ve asker Türk Aydınını tutuklamaları…
Aynı gün, İtilaf
Devletleri Generallerinin, Türkiye’deki Genel durumla ilgili olarak verdikleri
gizli rapor: “…Bütün siyasi güç, Milliyetçi Liderlerdedir. Halkın çoğunluğu
savaşlardan yorgundur. Bununla birlikte, vatanlarını korumak için, müthiş bir biçimde
savaşacaklardır. Türk ordu birlikleri Milliyetçilerle birleşmişlerdir.”
İSTANBUL’UN RESMEN İŞGAL
EDİLMESİ: 16 MART 1920
Sivas Kongresinde alınan
karar uyarınca; 20 Ocak 1920 tarihinde toplanan Meclis-i Mebusan’nın Misakı MİLLİ
Kararını alması, Anadolu’da Milli Mücadele doğrultusunda yürütülen faaliyetler
İşgalcileri rahatsız etmiştir…
Seçimlerin yapılmasına
ve Meclisin açılmasına itiraz etmeyen işgalciler, tavırlarını değiştirdiler.
Misak-ı Milli Kararını
geri almayan, Meclis-i Mebusan cezalandırılmalıydı.
Anadolu’ya da ders
verilmeliydi…
Gerçekten 16 Mart 1920 günü İstanbul İşgal Devletlerinin
askerlerince resmen ele geçirildi.
Daha önce bu birlikler, genellikle
gemilerde bulunuyorlar ve şehirde fazla gözükmüyorlardı.
Misak-ı Milli ve Akbaş
baskını, İstanbul’un işgali için iyi bir vesile oldu.
İstanbul’da sıkıyönetim
eden İngilizler, İşgalin esaslarını şöyle açıklıyorlardı:
1. İşgal geçicidir.
2. İtilaf devletlerinin amacı; saltanat
ve Hilafetin gücünü kırmak değildir. Aksine arttırmaktır.
3. Anadolu’da isyan çıkarsa ve
Hristiyanlar katledilirse İstanbul Türklerden alınacaktır.
4. Herkesin Saltanat Makamından gelecek
emirlere uyması gerekir…
İşgal günü bazı Milletvekilleri
tutuklandılar. Düşman askerleri her yere girdi. Şehzadebaşı Karakolundaki altı
asker şehit edildi 15 asker yaralandı. Hatta harbiye Nazırı Fevzi(Çakmak) Paşa
bile Makamından süngülü askerlerce dışarı çıkartıldı.
Aynı gün öğleden sonra, saat
17’de Padişah Vahdettin, Yıldız Sarayında, Meclisi Mebusan adına gelen heyetle
görüştü. Ve onların,” Milletin Anadolu’da mücadeleye azimli olduğunu ve sonuna
kadar, devam edeceğini” belirtmeleri üzerine, Vahdettin’in verdiği yanıt
ilginçtir: “Bir Millet var, KOYUN SÜRÜSÜ. Bir çoban lazım, o da benim.”
Tüm bu olaylar Meclisin toplanmasını imkânsız
kılmıştı. 18 Mart 1920 günü son oturumunda, Meclis çalışmalarına ara verdi.
Sonunda 11 Nisanda Padişah kararı ile fesh edildi.
1877
yılında kurulan, 1878’de kapatılan, 1908’de tekrar kurularak kesintili bir biçimde
çalışan, ömrü 12 yıl bile olmayan Osmanlı Parlamentosu tarihe karışmıştı.
İstanbul’un
işgali ve Meclis-i Mebusanın kapatılması Türk kamuoyu üzerinde derin bir şok
etkisi yarattı.
İstanbul’dan ve oradaki
yönetimden gerçekten ümit kesildi. Çok yerde mitingler yapıldı. Mustafa Kemal’in
düşüncelerinin de doğru olduğu tüm yurtseverlerce kabul edildi.
Mustafa
Kemal’in tahminleri bir kez daha doğru çıkmıştı. Artık herkes onun etrafında
toplanacaktı. İngilizler topladıkları Milletvekillerini, tehlikeli gördükleri
başka kişilerle birlikte Malta Adasına sürerlerken, fırsatı bulanlar Ankara’ya
kaçmayı düşündüler.
Bundan sonra
İstanbul’dan Ankara’ya akın başladı. O güne kadar İstanbul’da kalıp ”bir şeyler
yapmak” isteyenlerin artık tek umutları Ankara ve Mustafa Kemal oldu.
İstanbul’un
işgal edileceğini çoktan tahmin eden Mustafa Kemal, kısa bir süre için
bıraktığı girişimini yeniden başlattı.
19 Mart 1920’de
yayımladığı genelge ile dağılan Meclis-i Mebusan yerine; yeniden bir Meclis
kurulması gerektiğini, bunun Ankara’da toplanmasının uygun olduğunu ve yeniden
seçimlere gidilmesini istedi.
İSTANBUL’UN
İŞGALİ ÜZERİNE MUSTAFA KEMAL’İN ALDIĞI TEDBİRLER:
-İstanbul’la
muhabere kesilmiştir.
-İngiliz
Kuvvetlerinin Batı Anadolu’da, stratejik yerlerden çıkartılması ve silahsızlandırılması
için emir verilmiştir.
-İstanbul’da
yapılan tutuklamalara karşılık olmak üzere Anadolu’da görevle dolaşan İtilaf
subaylarının tutuklanmaları sağlanmıştır.
-İstanbul’dan
ve Adana’dan Anadolu’ya yapılacak düşman sevkiyatını önlemek için Geyve ve
Ulukışla yöresinde demiryolu tahrip edilmiştir.
-Anadolu’da
mevcut resmi ve gayri resmi, tüm mali kuruluşların para ve kıymetli eşya
miktarını tespit ettirerek İstanbul’a gönderilmesini yasaklatmıştı.
Bundan
sonra, Ulusal kurtuluş savaşı tüm hızıyla başlayacaktır. Artık son adım olarak
ulusal devletin bir an önce kurulması gelmektedir.
Tarihimizde
yeni bir dönem açılıyordu.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI
çalışması hızlandırılacaktır...
İşgaldeki
kara günleri yırtarak ülkemizi kurtaran ve Devletimizi kuranları rahmet ve
minnetle anarken, bugün de Milletimizi uyanık olmaya çağırıyorum…
Ahmet AVCI
15 Mart 2017
İzmir