30 Ocak 2013 Çarşamba

137- DEMOKRAT OLMAYAN DEVLET BAŞKANLARIYLA GÖRÜŞMEK YASAK MI?


DEMOKRAT OLMAYAN DEVLET BAŞKANLARIYLA GÖRÜŞMEK YASAK MI?
Erdoğan; bugünkü grup konuşmasında, yine esti gürledi…
Kendi grubunda; ayar verilecek kimseyi bulamayınca, uzun uzun, CHP’YE, MHP’YE VE BDP’YE AYAR ÇEKTİ…
Chp, Miletvekillerini, isim vererek haşladı…
Hüseyin Aygün’ü, taziye ziyareti nedeniyle yerden yere vurdu…
Paris’te öldürülen PKK’LI teröristler için; “BÖYLE ÖLMEYİ HAK ETMEDİLER” AÇIKLAMASINI HÜKÜMET ADINA YAPAN, YARDIMCISI ARINÇ’I UNUTTU…
Sanırım unutmasa; “EY ARINÇ, BU TERÖRİSTLER, SENCE NASIL ÖLMELİYDİLER?” DİYEVSORARDI…
HATTA; “ŞEHİTLERİN ÖLÜMÜ İÇİN DÜŞÜNCEN NEDİR?” diye de EKLERDİ…
Eski Gazeteleri ortaya çıkartarak, “HİTLERLE GÖRÜŞMEYİ SUÇ” OLARAK VURGULADI…
SANKİ O YILLARDA; DÜNYADA TÜM ÜLKELER, DEMOKRASİ İÇİNDE YÜZMEKTEYDİLER…
İNSAN HAKLARI ÖDÜLÜ ALDIĞI KADDAFİ’Yİ, DOSTU MABAREK’İ HATTA, ŞİMDİ KENDİSİNİN SIKÇA GÖRÜŞTÜĞÜ, TERÖRİST DİKTAÖRLERİ DE UNUTMUŞ GİBİ.
SUUDİ KIRALI, KATAR EMİRİ, DÜNYANIN TERÖRİST OLARAK KABUL ETTİĞİ SUDAN DEVLET BAŞKANI EL BEŞİR, Firari terörist Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi SON DERECE DEMOKRATİK LİDERLER OLSA GEREK…
TERÖRİST HİKMETYAR’IN DİZİNİN DİBİNDE OTURMAK, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANINA NE KADAR YAKIŞIYOR!
BUNUN YANITINI KİMDEN ALABİLİRİZ…
30 OCAK 2013

Ahmet AVCI


28 Ocak 2013 Pazartesi

136-MİSAKI MİLLİ



                   
MİSAK-I MİLLİ (MİLLİ YEMİN) 28 OCAK 1920


         Osmanlı Meclisi Mebusan’ının 28 Ocak günlü gizli toplantısında onaylanan ve ‘Milli Yemin’ anlamına gelen “MİSAK-I MİLLİ”, Amasya Genelgesinden başlayarak, yürütülen çalışmaların ve oluşan bilincin son Osmanlı Meclisinde benimsenmesidir. (Misak-ı Milli 17 Şubat 1920’de basına ve yabancı devlet parlamentolarına bildirilmiştir.)        
         İşgaller karşısında yavaş yavaş ortaya konulan küçük ve düzensiz direnişleri birleştirmek ve bunun da üzerine ‘Ulusun İrade’sini koyarak, yepyeni bir devlet içinde tüm zorlukları yenmek isteyen Mustafa Kemal, özellikle vatanseverleri ortak kararlar almaya yönlendiriyordu.
         Amasya Genelgesi ile bu amacını açığa vuran ve Milli Mücadelenin amacını, gerekçesini ve yöntemini ortaya koyan lider Mustafa Kemal PAŞA, Erzurum Kongresi’nde (23 Temmuz–7 Ağustos 1919) Doğu illerindeki direniş örgütlerini birleştirmiş, Sivas Kongresi (4–11 Eylül 1919) ile bu birleşme tüm vatana yayılmıştır.
         İstanbul Hükümeti çıkardığı tüm engellere karşın Sivas Kongresinde alınan kararların uygulamasını önleyememiş ve Damat Ferit bir süre için sahneden çekilmiştir.
         Misak-ı Milli, daha Erzurum ve Sivas Kongreleri sırasında hazırlanmaya başlanmış, Mustafa Kemal tarafından, Meclis-i Mebusan’a katılacak tüm milletvekillerine dolaylı ya da doğrudan anlatılmış ve ulus adına bu “Ant” için, Kuvay-ı Milliyeci her meclis üyesi seferber olmuş ve sonunda gerçekleşmiştir.
         Misak-ı Milli: Özetle şöyle demektedir. “Osmanlı Meclisi Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu koşulları ileri sürerler:”
1.       Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros ateşkes anlaşmasının çizdiği sınırlar içinde; ”Din, ırk ve asılca birlik oluşturan (yani Türkler) vatandaşların oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.
2.       Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi İstanbul’un güvenlik içinde bulunması koşulu ile boğazlar açılabilir.
3.       Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya’da ve Ateşkes sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum’da halkoyuna başvurulmalıdır.
4.       Osmanlı Devletinde ki Arapların, çoğunlukta olduğu yerlerde de halkoyuna başvurulmalıdır.
5.       Bağımsızlığımızı sınırlayacak, siyasal, ekonomik, hiçbir anlaşma kabul edilemez.
         Bunlar yapılamaz ise barış yapmak imkânsızdır.
Misak-ı Milli Parlamento kararıdır.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından bu yana on beş ay geçmiş, Osmanlı devleti hala barış dönemine geçememişti. Bu konuda gerekli çabalar, İtilaf devletlerince gösterilmediği gibi ülke çeşitli biçimde işgal diliyordu.
İşte Mondros ateşkes anlaşmasından sonra Padişahça dağıtılan (12.12.1918) Meclisi Mebusan yeniden oluşmuş, toplanmış ve barışın hangi esaslar üzerinden yapılması gerektiğini bir karar olarak saptamıştır.
         Aslında Meclisi Mebusan’ın Yeniden açılması ÜÇÜNCÜ MEŞRUTİYETİN DE ilanıdır.
         Kısaca Misak-ı Millinin anlamı; TÜRKLERİN ANAVATANI PARÇALANAMAZ.
         31 Ocak’ta Meclis, Başkanlığa, İstanbul Milletvekili Reşat Hikmet’i, ikinci Başkanlığa da; Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey’i seçmiştir.
‘Misak-ı Milli’yi onaylamasına rağmen; Osmanlı Meclisi Anadolu hareketini benimsediğini açıklamamıştır, açıklayamazdı da çünkü Osmanlı Devletinde Egemenlik Padişah’ındı ve Parlamento onun altında idi. Bu nedenle ‘Misak-ı Milli’, yeni bir hareketin öncüsü olmak iddiasında değildi.
Amaç; Osmanlı Devletinin ve onun padişahının kurtulmasıdır. Bununla birlikte Misak-ı Milli’de Anadolu hareketinin temellerinden olan “Kesin bağımsızlık” vardır. İtilaf devletlerinin isteklerinin reddi gibi, egemenliği sınırlayıcı hiçbir hüküm tanımamak gibi, hükümler vardır.
        
MİSAK-I MİLLİNİN ANLAMI:
         Osmanlı Meclisi için; Vatanın, Devletin ve Padişahın kurtarılmasıdır.
         Ankara için; Türk Milletinin haklarını savunmaktır.
         Görüldüğü gibi, Misak-ı Milli ile Anadolu’daki İhtilalcıların çok daha önceleri ileri sürdükleri düşünceler tekrarlanmaktadır.
         Osmanlı Meclisinin bu düşünceleri kabul etmesi, Anadolu’nun gerçek bir zaferidir.
Böylece Osmanlı Devletinin yok olduğu bir kez daha doğrulanmaktadır.
         Misak-ı Milli öngörülen hedeflerin nasıl gerçekleşeceği hakkında bir işaret bulunmamaktadır. Bu iş böylece tamamen Anadolu’ya bırakılmıştır.
Bu da Mustafa Kemal’in ikinci zaferdir. Çünkü yok olan Osmanlı Devletinin yaşar görünen hükümeti de tam anlamı ile geçerliliğini yitirmiştir.
         İşgal devletleri, Misak-ı Milliyi hoş karşılamadılar. Toplanmasına ve çalışmasına karşı çıkmadıkları Meclis-i Mebusan’dan istediklerinin tam tersi sesler yükseliyordu. Buna dayanmak, işgalci devletler için çok güçtü.
Önce ‘Misak-ı Milli’yi geri aldırtmağa çalıştılar. Mümkün olmadığı anlaşılınca yeni arayışlara yöneldiler.
15 Mart 1920’de İstanbul’da tanınmış 150 sivil ve asker Türk Aydınını tutukladılar.
Aynı gün, İtilaf Devletleri Generallerinin, Türkiye’deki Genel durumla ilgili olarak verdikleri gizli rapor: “…Bütün siyasi güç, Milliyetçi Liderlerdedir. Halkın çoğunluğu savaşlardan yorgundur. Bununla birlikte, vatanlarını korumak için, müthiş bir biçimde savaşacaklardır. Türk ordu birlikleri Milliyetçilerle birleşmişlerdir.”

MİSAK-I MİLLİ’NİN UYGULANMASI:
Misak-ı Milli kararını Osmanlı Meclisi almıştır ama bu KARAR, TBMM ve Cumhuriyet Hükümetleri tarafından uygulanabilmiş ve yaşama geçirilebilmiştir.
Misak-ı Milli’de ortaya konulan asıl olgu; Devletin Bağımsızlığı ve Osmanlı Devleti’nin Sınırlarıdır.
Ülkeyi işgalden kurtarmayı ve bağımsız bir devleti kurmayı TBMM başarmıştır
Misak-ı Milli deyimi; en çok sınır konusunda karşımıza çıkmıştır.
Bugün bile Musul ve Kerkük, Misak-ı Milli’ye göre bizimdir diyoruz.
Batı Trakya’da söz hakkı istiyoruz.
Geçmişte; Hatay kavgası da Kars, Ardahan ve Artvin’in bizim olduğuna ilişkin hak iddiamız da Misak-ı Milli’ye dayandırılarak çözümlenmişti.

Ahmet AVCI
28 OCAK 2013

135- TARİHTEN DERS ALMAK...


“TARİH”TEN DERS ALMAK…


ETNİK FARKLILIKLARI MI KURUMLAŞTIRACAĞIZ, YOKSA; BİN YILLIK KÜLTÜR ORTAKLIĞINA VE YURTTAŞLIK BAĞLARINA DAYALI BİR ULUS MU YARATACAĞIZ!

Milliyetçilik (ULUSALCILIK), İLKESİNİ faşistlik olarak anlamak ve algılamak, en hafifiyle, TÜRK MİLLETİNE HAKARETTİR…
Üniter devlet, ulusal devlet, Emperyalizm’in hedefindeki devlet ve ULUSLAR için tek tutar daldır…
Tam bağımsız olmanın ve bağımsızlığı sürdürebilmenin başka bir yolu da yoktur…
Bu konuda da Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk ULUSU’NA gerekli yolu göstermiştir…
Mutafa Kemal ATATÜRK, TÜRK MİLLETİNİ, “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR” biçiminde tanımlamıştır…
BUNU DA; ”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” sözü ile ifade etmiştir…

TÜRK KAVRAMI, BURADA ÜST KİMLİKTİR… TÜRK ULUSU’NUN ADIDIR…


HEPİMİZ, TÜRK MİLLETİNİN EŞİT PARÇALARIYIZ…
ULUSAL KİMLİKLE ETNİK KİMLİĞİ KIYASLAMAK YANLIŞTIR…

Bölücü, etnik unsurlara saygı gösterenlerin ve bu yolda teröre kalkışanları hoş görenlerin, Türk Milleti deyimine “ırkçılık” demeleri şaşırtıcıdır ve hiç de iyi niyetli değildir…

20 Yüzyılın tüm BÜYÜK DEVRİMCİLERİNDEN kimisinin heykelleri yerlerde sürüklendi, kimisinin isimleri yollardan, meydanlardan silindi.
Atatürk hala halkının büyük çoğunluğunun sevgisine ve saygısına sahiptir.
         Sovyetler Birliği İmparatorluğu, 75.inci yaş gününü görmeden yıkıldı.
İtalya’nın Faşizmi 22 yaşında iken; Mussoluni, Milano’daki bir elektrik direğine bacağından asıldı.
         Almanya’da; Nazizm; iktidarının 12'nci yaşında yıkıldı.
         İspanya’da Franko Faşizmi; ancak 40 yıl ayakta kalabildi.
İran'da ki Şahlık rejimi; 56 yıl yaşayabilmiştir.
Bunların hepsi, 20’nci yüzyılda doğan ve 21’inci yüzyılı görmeyen rejimlerdir.
Bir tek istisnası vardır. Türkiye Cumhuriyeti.
         Sovyetler Birliği, Demokrasiyi önemsemediği ve ertelediği için yıkıldı.
İran’da Şah rejimi, laik ve demokratik bir devrim yapamadığı için yıkıldı.
Tito’nun Yugoslavya’sı, ETNİK FARKLILIKLARI KURUMLAŞTIRMANIN VE BİRLİĞİN DEVAMINI FARKLILIKLARDA ARAMANIN BEDELİNİ ÖDEDİ VE YIKILDI.
Atatürk’ün gerçekleştirdiği laik ve demokratik çağdaşlaşma hareketi; “BİN YILLIK KÜLTÜR ORTAKLIĞINA VE YURTTAŞLIK BAĞLARINA DAYALI BİR ULUS YARATMAYI HEDEFLEDİĞİ” için hala güncel ve ayakta hem de son dönemdeki tüm sapmalara ve yanılgılara ve hatta hıyanetlere karşın.
Atatürkçülerin, Atatürk’ün MİLLİYETÇİLİK İlkesine ne pahasına olursa olsun sahip çıkması gerekmektedir…
Devletimizin EGEMENLİK VE BAĞIMSIZLIĞININ, MİLLETİMİZİN BİRLİĞİNİN VE ÜLKEMİZİN BÜTÜNLÜĞÜNÜN SÖZ KONUSU OLDUĞUNU UNUTMAYALIM…

Ahmet AVCI
28 OCAK 2013

27 Ocak 2013 Pazar

134- UĞUR MUMCU'YU ANMA PANELİ


NARLIDERE’DE UĞUR MUMCU YAŞATILIYOR!
DEMOKRASİ ŞEHİDİ UĞUR MUMCU’YU ANMA ETKİNLİĞİ!


NARLIDERE BELEDİYESİNİN DÜZENLEDİĞİ PANELLE UĞUR MUMCU, NARLIDERE ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİNDE ANILDI…

PANEL 14.30 DA BAŞLAMASINA KARŞIN, SAAT 14.00’TE 600 KİŞİLİK SALON TÜMÜYLE DOLMUŞTU…
AYAKTA KALAN İZLEYİCİLERİN, ÖNEMLİ BÖLÜMÜ ATT KATTAKİ SALONA ALINARAK, BARKOVİZYONLA PANELİ İZLEMELERİ SAĞLANDI…(iki salonda toplam izleyici:1100)

PANELE; GAZETECİLER UĞUR DÜNDAR, ÜMİT ZİLELİ VE ATİLLA SERTEL KATILDILAR…
PANELİSTLER İÇİN;  “ÜÇ GÜZEL İNSAN” VE “BASININ YÜZ AKLARI” SLOGANLARI ATILDI…

SON ON YILDIR, BU SALONDAKİ BENZER ETKİNLİKLERE, KONUŞMACI VE İZLEYİCİ OLARAK KATILDIM…
BUGÜNKÜ KALABALIĞI VE COŞKUYU ÜNLÜLERİN KONSERLERİNDE BİLE GÖRMEMİŞTİM…

BU SALONDA; MUSTAFA BALBAY DA, TUNCAY ÖZKAN DA, HURŞİT TOLON DA, ŞENER ERUYGUR DA, SABİH KANADOĞLU VE VURAL SAVAŞ DA ETKİNLİKLERE KATILMIŞLAR DI…

SALONDA; UĞUR MUMCU VE DİĞER DEMOKRASİ ŞEHİTLERİNİN RUHLARI İLE BİRLİKTE, DAHA ÖNCE BU SALONDAKİ ETKİNLİKLERE KATILAN AYDINLARIN DA MANEVİ VARLIKLARI HİSSEDİLDİ…

BU PANELDE AKLIMDA KALANLAR:
·        UĞUR MUMCU, DÜŞÜNCELERİ VE YAZILARIYLA GERÇEKLERİ ORTAYA KOYMUŞTUR…
·        TÜRK HALKINI ATATÜRKÇÜLÜK YOLUNDA UYARMAYA VE UYANDIRMAYA ÇALIŞMIŞTIR.
·        TÜRK HALKINA TEHDİT OLUŞTURAN ODAKLARLA AÇIKÇA MÜCADELE ETMİŞTİR…
·        DÜŞÜNCELERİNİ ZARARLI BULAN ODAKLARCA DA ORTADA KALDIRILMIŞTIR…
·        KATİLLERİ BULUNAMAMIŞTIR…
·        DEVLET OLAYI AYDINLATMA YOLUNDA ETKİN OLAMAMIŞTIR…
·        UĞUR MUMCU İÇİN DÖKÜLEN GÖZYAŞLARI, ANCAK GERÇEK KATİLLERİ VE DESTEKÇİLERİ ORTAYA ÇIKNCA DİNECEKTİR…
·        UĞUR MUMCU’YU ANMAK DEĞİL, ANLAMAK ÖNEMLİDİR…
·        DİN SÖMÜRÜSÜ YAPANLAR VE EMPERYALİST UŞAKLIĞI YAPANLAR, KISA SÜRE SİYASİ ÇIKAR SAĞLASALAR DA, SONUNA KADAR GÖTÜREMEZLER.
·        ÜLKEMİZDE; YÖNETİCİLER, ASLINDA YÖNETİLİYOR…
·        IRAKTA, ABD’NİN YAPTIKLARINA; “DEMOKRASİ” DİYENLER ÜLKEMİZDEKİNE DE ANCAK İLERİ DEMOKRASİ DİYEBİLİRLER…
·        ÜLKEMİZ GAZETECİ CEZAEVİNE DÖNMÜŞTÜR…
·        GAZETECİ TUTSAKLAR, “AMAN DİLEMİYOR”, “OF DEMİYOR”…
·        BU DÖNEMDE ALÇAKLAR VE HAİNLER, KENDİLERİNİ BELLİ ETMİŞLERDİR…
·        TÜRK HALKI “GEÇ HALKTIR”, GEÇ UYANIR AMA AYAĞA KALKINCA DA ÖNÜNDE KİMSE DURAMAZ…
·        “ZULÜM ARTTIKÇA, ZALİMİN GÜCÜ DE AZALIR”…
·        ZALİM HAK ETTİĞİNİ BULUR…
·        HALKTA UYANIŞ BAŞLAMIŞTIR…
·        TEMEL ÖGE HALKTIR, HALK ELGETTE BU GÜCÜNÜN FARKINA VARACAK VE BU GÜCÜNÜ KULLANACAKTIR…


24 OCAK 2013
NARLIDERE
Ahmet AVCI

133- MİLLİYETÇİLİK VE ATATÜRK'ÜN MİLLİYETÇİLİK İLKESİ



MİLLİYETÇİLİK (ULUSÇULUK)
VE
ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK İLKESİ


Günümüzde çokça tartışılan, hatta Türklüğe ve Türk Milletine hakaret aracı olarak siyaset sahnesine sürülen, “Ulusalcılık/ Milliyetçilik” kavramları ile “ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ”NİN ne olup olmadığının açıklanmasına gerek olduğunu görüyorum…

         Milliyetçilik; Millet gerçeğine dayanır.
Milliyetçilik; ait olunan Ulusun, varlığını sürdürmesi için çalışmak ve bunu gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Milliyetçilik; ırk ve din üzerine kurulu değildir, akılcıdır.
Milliyetçilik; Milli Ekonomi, Milli Egemenlik ve Milli Kültüre dayanır.
TÜRK MİLLETİ İÇİN;
Milliyetçilik; her alanda Türk Ulusunu yükseltmek için çalışmaktır.
Milliyetçilik; Misak-ı Milli’yi, Türk Dilini ve Türk Tarihini esas alır.      
         Türk Devrimi ile ilgili bir büyük dönüşüm ”Uluslaşma / Uluslaştırma” ekseninde yakalanabilir. 
Uluslaşma, Ulusal Devlet, Uluslaştırma.
            Ulus: Aynı tarihsel kökten gelen, kültür ve gelenek ortaklığı gösteren, genellikle aynı topraklarda ve ekonomik alanlarda yaşayıp aynı dili ya da ortak bir dil konuşan insan topluluğu.
Bu tanımda, dil, tarih, kültür, ülke ekonomi birliği ya da ortaklığı vardır, ama ırk ve din birliği geçmemektedir. 
Çünkü ırk birliği şoven millet ve milliyetçilik anlayışına özgü bir unsurdur.
Din birliği de tüm uluslarda ve ulus tanımlarında yoktur.
         Tarihsel bir kategori olarak, Ulus üçayak üzerinde yükselmiş sayılır:
  • Ekonomik yaşamda; Ulusal Pazar birliğinin yaratılması.
  • Siyasal yaşamda; Merkezi ulusal devletin kurulması.
  • Kültürel alanda; Dil ve kültür birliğinin doğması.
Ulusçuluk, bu sosyolojik oluşumların ideolojik boyutudur. Bir ulusal toplum ve bunun bağımsız devletini yaratma / yaşatma ideolojisi diye tanımlanabilir.
Ulus çıkarlarının başka çıkarların (bireysel, küresel, sınıfsal, dinsel, hatta evrensel) üstüde tutulması anlamına da gelir.
      1789’ Fransız Devriminden sonra ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan milliyetçilik akımı, Osmanlı İmparatorluğunda en son görülmüştür.
       Osmanlı egemenliğinde bulunan HALKLAR, uluslaşma sürecine girmişler ve bağımsızlık mücadelelerine başlamışlardı.
          Kendi ulusal bağımsızlıkları için mücadele eden Balkan Halkları, aslında “Türk Rönesans’ı” için de elverişli bir ortam zemin hazırlıyorlardı.
Özellikle Makedonya Avrupa merkezlerine olan yakınlığı, halklar mozaiği niteliğindeki nüfus yapısı, ulusçu akımlara sahne oluşu ve nihayet önemli bir Türk Kitlesi barındırması nedeni ile Türk Ulusçuluğunun mayalanması için uygun bir tekne idi.
            Nitekim buradaki Türk Asker ve Sivil Aydınlar, bağımsızlıkçı hareketlere karşı mücadele ederlerken, ”Milliyetçi” düşüncelerle de tanışma olanağını buldular.
            Çok uluslu İmparatorluğu kurtarmak isteyen Jön Türklerin resmi Tezi; Osmanlıcılık idi, ama alttan alta gelişen ideolojileri Milliyetçilik (TÜRKÇÜLÜK) olacaktı.
            İkinci Meşrutiyet döneminde, özellikle Balkan Savaşları, ulusçu düşüncelerin kavranması bakımından bir okul oldu.
Ulusal Bağımsızlık için çarpışan bu güçlerden gelen kıvılcımlar, Osmanlı ordusunda da Milliyetçi meşaleleri tutuşturdu. 
Öyle ki, ”Savaşa Osmanlı olarak giden Sultanın askerleri, cepheden Türk olarak dönmekte idiler.”
Kaybedilen toprakların kısmen ya da büyük çapta, Türk olmayanların yurdu oluşu, elde kalan yerlerde ise Türklerin çoğunlukta olması, uluslaşmanın ve ulusal düşüncenin maddi zeminini hazırlamaya başladı.
Böylece Türk Halkı kendi varlığının bilincine, Meşrutiyet’i izleyen on yıllık dönemde vardı.
          Balkan ve Ermeni Ulusçuluğu; Osmanlıcılık Akımının sonunu getirdi.
Müslüman Halkları (Araplar, Arnavutlar) saran “Ulusçuluk” akımı da “İslam Birliği” düşüncesinin sonunu getirdi.
      Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ile de Turancılık düşü son bulmuştu.
            Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ve ağır “Mütareke” koşulları, olumsuz ve karanlık bir tablo çizmişti. Ama siyasal ve ideolojik bir devrim için elverişli bir ortam da doğmuştu.
            Arap topraklarının kaybı ile doğal-ulusal -sınırlar doğuvermişti.
“Ulusal Toplum” ve “Ulusal Vatan”  olguları kendirlini göstermişti.
Millet: Geçmişte bir arada yaşamış, gelecekte de birlikte yaşama isteğinde olan, aralarında; ortak bir tarih, gelecek, kültür birliği, yaşam biçimi ve hayat görüşü bulunan, felaket ve mutlulukları ortaklaşa paylaşabilen, insan topluluklarına denilir.

ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK İLKESİ:

Mustafa Kemal’e göre:” Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına; Türk Milleti” denir.
            Atatürkçülüğün, birlik ve beraberlik doğrultusundaki ilk temel ilkesi Milliyetçiliktir.
            Milliyetçilik: Milletini sevmek, Hak ve hukukunu koruyarak, yücelmesi ve yükselmesi için çaba harcamak, Ulusal çıkarları; kişi, zümre, sınıf ve yabancı çıkarlarının üstünde tutmaktır.
            Türk Milliyetçiliği: Türk Ulusunun tüm bireyleriyle;
1.    “Ben Türküm” diyebilmenin mutluluğunu duyması,
2.    Amaçta, ülküde, inançta, dilde ve kültürde; ”Türklük Bilincine” ulaşması.
3.    Ülke ve Ulus bütünlüğü ile Devletin geleceği için birlikte çalışma erdem ve özverisini göstermesi.
4.    Yönetim, ekonomi, iç ve dış siyaset ve kültür alanlarında; bağımsızlık doğrultusunda gelişmeye ve çağdaşlığa katkıda bulunmasıdır.

BU İLKE ÇAĞDAŞ OLABİLMENİN, ÇAĞDAŞLIĞA YÖNELEBİLMENİN İLK VE EN VAZGEÇİLMEZ AŞAMASIDIR.
Atatürk Milliyetçiliği ırkçı değildir. Irkçı yayılmacılığı ve Turancılığı ülke içinde de dışında da reddeder. Başka uluslara saygı duyar, kendi ulusuna da saygı ister. Dünyadaki ulusal kurtuluş eylemlerini dış siyaset olarak destekler.
            Ulusal sınırlar içinde yaşayan ve Türk ulusunun refah ve mutluluğu, Vatanın bütünlüğü için kader birliği içinde olan herkesi Türk sayar.
            Atatürk’ün Milliyetçiliği; Laiktir ve bütünleştiricidir. Ulusu, dinsel, mezhepsel, etnik ve kültürel ayrılıklara itecek her düşünce ve eyleme karşıdır. Bu bütünlüğü sağlayıcı; siyasal, kültürel, yönetsel,  ekonomik, toplumsal tüm önlemlerin alınmasını, ayrılık ve ayrıcalıklar yaratacak engellerin ortadan kaldırılmasını ön görür. (Dini, toplumsal, ekonomik).
Milliyetçilik, Toplumsal, siyasal, kültürel içeriği yanında; ekonomik yönü de olan bir ilkedir.
Ülkedeki yeraltı ve yer üstü kaynaklarının işletilmesinde, sanayinin kurulup geliştirilmesinde, iç ve dış ticarette Milliyetçiliği ve Bağımsızlığı ön görür, bu doğrultuda karar alınmasını ve eyleme geçilmesini ister.
Günümüzde Milliyetçilik ya da Ulusalcılık; Ulusal çıkarları, öteki ulusların kendi çıkarlarını savunduğu ölçüde, eşit ve adil olarak savunmaktır.
            Milliyetçiliğin sağladığı yararlar:
1.   Kurtuluş Savaşının kazanılmasını sağlamıştır.
2.   Ülke din, mezhep, ırk gibi ayrım öğesi olan kavramalardan korunarak, Milli birlik ve Beraberlik sağlanmıştır.
3.   İç ve dış tehditlere karşı “Milli Bütünlük” sağlanmıştır.
Ahmet AVCI
İZMİR
26 OCAK 2013

KAYNAKLAR:
1.   Prof. Dr. Ahmet MUMCU- ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ
2.   Prof. Dr. Ergün AYBARS- TÜRKİYE CUMHURİYETİ
3.   SUNA KİLİ- TÜRK DEVRİMİ’NİN KÖKENİ
4.   BÜLENT TANÖR- KURTULUŞ VE KURULUŞ

19 Ocak 2013 Cumartesi

132- İZMİR BULUŞMASI-1


İZMİR BULUŞMALARI-1


PANEL

 KARŞIYAKA PLATFORMU, 19 OCAK 2013 TARİHİNDE; KARŞIYAKA OPERA SAHNESİNDE, “SİYASET, HUKUK, BASIN” KONULU PANEL DÜZENLEDİ…

 
ÜÇ OTURUM HALİNDE DÜZENLENEN PANELE;

GAZETECİ CAN ATAKLI,

AV. CELAL ÜLGEN,

GAZETECİ ORHAN BURSALI,

AV. ÜMİTKOCASAKAL,

MİLLETVEKİLİ EMİNE ÜLKER TARHAN,

MİLLETVEKİLİ BİRGÜL AYMAN GÜLER,

MİLLETVEKİLİ DİLEK AKAGÜN YILMAZ,

GAZETECİ MUSTAFA MUTLU KATILDILAR…

 

PANEL10. 30 DA BAŞLADI…

 

KARŞIYAKA OPERA SALONU VE BALKONU, PANEL ÖNCESİNDE TAMAMEN DOLMUŞTU… YER BULAMAYANLAR, ARA BÖLÜMDEKİ BOŞLUKLARA OTURARAK, ETKİNLİĞİ İZLEMEYE ÇALIŞTILAR…

 

İZLEYİCİLERİN, COŞKUSU GÖRÜLMEĞE DEĞERDİ…

 

PANELDEN AKLIMDA KALANLAR:

 

·        BAŞLANGIÇTA EN YOĞUN ALKIŞI; ÜMİT KOCASAKAL ALDI…

·        İZMİR ŞİRİNYER ASKERİ CEZAEVİNDEKİ TUTUKLU ASKERLERİN GÖNDERDİĞİ “KUTLAMA MEKTUBU”, İZLEYENLERİN ISRARI ÜZERİNE TAMAMEN OKUNDU VE AYAKTA ALKIŞLANDI.

·        “İLERİ FAŞİZM”İN NE OLDUĞU…

·        “MİLLİ İRADE”NİN BİR ALDATMACA OLDUĞU, TEMEL ÖGENİN; “MİLLİ EGEMENLİK” OLDUĞU, MİLLİ EGEMENLİĞİN DE MİLLETE AİT OLDUĞU, MİLLETİN DE BU HAKKINI ANAYASAMIZA GÖRE; ORGANLARI ELİYLE KULLANACAĞI,

·        BÖLÜCÜLERLE ANLAŞMA YAILPILMIŞ OLDUĞU, TARAFLARIN (TAŞERONLARIN) BU ANTLAŞMAYI TARAFLARINA KABUL ETTİRMEK İÇİN ÇABALADIKLARI,

·        SİLİVRİ DAVALARININ, HUKUK DIŞI UYGULAMALARLA YÜRÜDÜĞÜ, DELİLLERDEKİ SAHTELİKLERİN VE SAVUNMA TALEPLERİNİN DİKKATE ALINMADIĞI…

·        BASININ DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜ, YAŞANAN TÜM OLUMSUZLUKLARA KARŞIN; BASIN BAĞIMSIZLIĞINI KORUYA BİLSE, BUGÜNKÜ SIKINTILARIN YAŞANMAYACAĞI…

·        TÜRKİYE’NİN ÇATIŞMAYA GİRİLMEDEN İŞGAL EDİLMİŞ OLDUĞU…

·        ÜLKEMİZDE AYDIN İHANETİNİN YAŞANDIĞI…

·        YARGI ELİYLE TÜRKİYENİN DÜNÜŞTÜRÜLDÜĞÜ…

·        CUMHURİYET DEVRİMİNİN YARIM KALDIĞI VE KARŞI DEVRİM SÜRECİNİN BAŞLATILDIĞI…

·        “DİNCİ–BÖLÜCÜ” İTTİFAKININ; “KOMUTANLAR İÇERİDE OLMASA, İMRALI GÖRÜŞMELERİ YAPILAMAZDI.” İTİRAFINI YAPTIĞI…

·        “BAŞKANLIK SİİSTEMİ”NİN ÜLKEMİZE UYGUN BİR YÖNETİM BİÇİMİ OLAYACAĞI…

·        “İZMİRLİ OLMA”IN, COĞRAFİ BİR TANIMDAN ÖTE; ATATÜRKÇÜ, DEMOKRAT VE UYGAR İNSAN ALGISINI TAŞIDIĞI…

·        “GÂVUR İZMİR” DEYİMİNİN YANLIŞ OLDUĞU, “AZİZ İZMİR” DEYİMİNİN GERÇEK OLDUĞU…

·        EN ÇOK; TUTUKLU ASKER VE GENERALİN,

ENÇOK, TUTUKLU REKTÖR’ÜN,

EN ÇOK TUTUKLU ÖĞRENCİNİN,

EN ÇOK TUTUKLU GAZETECİNİN,

EN ÇOK TUTUKLU YAZARIN,

EN ÇOK TUTUKLU BİLİM ADAMININ,

EN ÇOK TUTUKLU SENDİKACININ,

EN ÇOK TUTUKLU AVUKAT’IN

EN ÇOK TUTUKLU DERNEK YÖNETİCİSİNİN

EN ÇOK TUTUKLU SİYASETÇİNİN, ÜLKEMİZDE BULUNDUĞU.

·        ÜLKEMİZDE İKİ SOYDAN GELEN GAZETİCİ BULUNDUĞU:

HASAN TAHSİN’NİN SOYUNDAN GELENLER…

ALİ KEMAL’İN SOYUNDAN GELENLER…

·        CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN GEREKLİ MUHALEFETİ YAPAMADIĞI:

“TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİ ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMADAN”  MİLLETVEKİLİ YEMİNİNİN YAPILMASININ YANLIŞ OLDUĞU…

ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONUNA KATILARAK, YENİ (BÖLÜNME) ANAYASA SÜRECİNE KATKIDA BULUNDUĞU…

PARTİ İÇİ DİSİPLİNİN SAĞLANAMADIĞI…

CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN, HALA ÜLKE VE MİLLET İÇİN UMUT OLMA NİTELİĞİNİ TAŞIDIĞI…

·        “ANAYASAL EŞİT VATANDAŞ”LIĞIN, SAPTIRMA OLDUĞU, ÜLKEMİZİ VE MİLLETİMİZİ BÖLECEK BİR TANIM İÇERDİĞİ…

 

SAAT 17.30’DA ÜÇÜNCÜ OTURUM DA SONA ERDİ…

 

 

 

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar