14 Ocak 2011 Cuma

45- ZÜBEYDE HANIM'IN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ

Ahmet AVCI
14 OCAK 2011

ZÜBEYDE HANIM’IN 88’inci ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ,

En büyük Türk’ü doğuran Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.
Bir süre önce; Selanik iklim koşullarını taşıyan İzmir’e tedavi olmak ve kendince de oğlunun evleneceğini düşündüğü Latife Hanım’ı görmek üzere gelmişti.
İzmir’de Latife Hanımın ailesinin hazırladığı köşkte misafir edilerek tedavisi sürdürülmüştür.
Yaşamı çok acı ve sıkıntılarla geçen, sağlığını da önemli ölçüde yitiren Zübeyde Hanım, İzmir’e gelişinin ilk günlerinde hastalığının daha da ilerlediğini hissetmiş, İzmir Valisini ve Müftü Rahmetullah Efendiyi yanına çağırarak; yazılı vasiyetini hazırlamalarını istemiştir.
Pek fazla olmayan malını ve parmağındaki elmas yüzüğünü oğlu Mustafa’ya bıraktığını beyan etmiştir.
Bu vasiyetten kısa bir süre sonra Zübeyde Hanım, misafir olarak kaldığı köşkte huzur içinde ölmüştür.
Zübeyde Hanım’ın yanında bulunan Başyaver Salih Bey acı haberi telgrafla; İzmit Gezisine çıkmış olan Gazi Paşa’ya hemen bildirmişti.
Eskişehir’de bulunduğu sırada acı haberi alan ve gözünden yaşlar boşalan ve Anasının cenazesine katılamayacak olan  Gazi Paşa’dan gelen yanıt şöyledir:
“Başkomutanlık Başyaveri Salih Bey’e;
Verdiğiniz elemli haber beni çok müteessir etti. Uygun bir tarzda defin törenini ifa ediniz. Cenab-ı Hak millete hayat ve selamet versin.”
Mustafa Kemal Paşa, Bursa’dan İzmir’e 27 Ocak 1923 günü gelmiştir.
Karşıyaka istasyonundan iner inmez, yanındaki Fevzi Paşa ile üst düzey birkaç görevliyle annesinin taze mezarını ziyaret etmiştir.
Adet üzere yapılan duadan sonra, Gazi Paşa orada bir konuşma yaparak, duygularını şu cümlelerle açıklamıştır:
“Annemin kaybından kuşkusuz çok üzüntülüyüm. Fakat bu üzüntümü hafifleten ve beni teselli eden bir husus vardır ki, o da ana vatanımızı yok olmaya yıkmaya götüren yönetimin bir daha geri gelmemek üzere mezara gömülmüş olduğunu görmektir.
Annem bu toprağın altında, Fakat milli egemenlik sonsuza kadar yaşasın.
Beni teselli eden en büyük kuvvet budur.
Evet, “Millet Egemenliği” sonsuza dek devam edecektir.
Annemin ruhuna, bütün geçmişimi borçlu olduğum, yeminimi tekrar edeyim.
Annemin önünde yemin ediyorum:
Kader, kan dökerek milletin elde ettiği ve tespit ettiği egemenliğin korunma ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekte asla kararsızlık göstermeyeceğim. Milli Egemenlik uğrunda canımı vermek benim için vicdan ve namus borcudur.”
Büyük Atamızı yetiştiren bu yüce ANANA’ya Tanrıdan rahmet diliyor aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar