20 Aralık 2014 Cumartesi

262- MENEMEN OLAYI VE KUBİLAY

MENEMEN OLAYI VE KUBİLAY

İZMİR SESSİZ ÇIĞLIK ETKİNLİĞİNDE; yaptığım, “MEMEMEN OLAYI VE KUBİLAY” konulu konuşmamın metni aşağıdadır…
Saygılarımla…

MENEMEN OLAYI VE KUBİLAY

Değerli yurtseverler, ATATÜRKÇÜLER,

Devrim şehidi KUBİLAY’I andığımız bu anda; Kubilay gibi DEVRİME kurban verdiğimiz, KUMPAS mağdurları YURTSEVERLERİMİZİ selamlayarak, sözlerime başlamak istiyorum…

23 ARALIK 1930 tarihinde; İzmir- MENEMEN’DE gericiler, CUMHURİYET’E karşı, İRTİCAİ bir kalkışma başlatmışlardı…
Ulusal uyanış ve kurtuluşla gerçekleştirilen Laik Cumhuriyet düzenine düşman TARİKAT ŞEYHLERİ,  84 yıl önce,  çağdaş bir ulus için yüz karası sayılacak bir eylemde bulunmuş, Cumhuriyeti korumakla ve onu yaşatıp yükseltecek kuşakları yetiştirmekle görevli yedek-subay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı Menemen’de şehit etmişlerdi.
Gazi Mustafa Kemal’in başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  kalkışmayı anında bastırmış, gericilere de gereken cezayı vermişti…
            84 yıl önce gerçekleşen, bu menfur olayın sorumlularının günümüzdeki uzantıları da boş durmamaktadırlar…
Cumhuriyetimiz bugün de tehdit ve tehlike altındadır…
            23 Aralık 1930 sabahı; isyancılar, Menemen’de toplandılar. Müftü Camisinde sabah namazı kılındıktan sonra; Derviş Mehmet, camide toplanan kalabalığa; “Ankara Hükümeti’ni düşürüp, ikinci Abdülhamit’in oğlu Selim’i Halifeliğe getireceğini, Menemen’in yetmiş iki bin Müslüman Arap tarafından kuşatıldığını” bildirdi ve halkın yeşil bayrak altında toplanmasını istedi.
            Halkın da katılmasıyla olay, kısa sürede ayaklanmaya dönüştü. Asiler yeşil bayrak altında HÜKUMET KONAĞINA yürüdüler.
           Olayı öğrenen İlçe Jandarma komutanı Yüzbaşı Fahri, hemen olay yerine gitmiş, ancak gericileri yatıştıramayınca, 43. P. Alay ve Garnizon komutanlığından yardım istemiştir.
             Menemen Garnizon Komutanlığı; karışıklık çıktığını öğrenince, kalabalığı dağıtmak üzere, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay komutasındaki birliği görevlendirmiştir.
             Mustafa Fehmi Kubilay, olayı bastırmak için birliği ile birlikte asilerin üzerine yürümüş, ikazla dağılmayan topluluğu korkutarak dağıtmak amacıyla; manevra fişeği taşıyan askerlerine havaya ateş emrini vermiştir.
            Asiler dağılmamışlar, manevra fişeklerinin etki etmediğini anlayınca da; “Kendilerine kâfir mermilerinin zarar vermeyeceğini” söyleyerek askerlere saldırmışlardır.
            İsyancılar, Kubilay'ı önce yaralamışlar, sonra da Kubilay'ın yaralı olarak sığındığı caminin musalla taşında başını kesip, yeşil bayrağın tepesine takarak bir süre Menemen sokaklarında dolaştırmışlardır.
           Bu sırada kendilerine engel olmak isteyen Şevki ve Hasan adlı iki bekçiyi de öldürmüşlerdir.
         Olay yerine gelen yeni askeri birlikler; isyancıları dağıtmış; bu arada kendisini MEHDİ ilan eden yobaz Derviş Mehmet ve iki adamını öldürmüşlerdir.

          İsyancıların, istedikleri Şeriattır. Karşı çıktıkları ise Laik Cumhuriyettir, Atatürk İlkeleri ve Atatürk Devrimidir.
         Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyetini yıkmaktır amaçları.

Bu ülkeyi kurtaran ve devleti bağımsızlaştıran Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı idi.
Mustafa Kemal, duruma bizzat el koydu ve:
“Olayla ilişkisi olan herkesin şiddetle cezalandırılmasını...
Verilecek idam cezalarının hemen uygulanmasını...
Olayın “siyasal kaynaklarının” araştırılmasını...
Olayın oluşmasına katkıda bulunan “basına karşı sert önlemlerin alınmasını...
Olaya destek veren Menemenlilerin, hatta seyirci kalanların bile başka yerlere göç ettirilmesini istedi (ancak son isteğinden daha sonra vazgeçti)”.
            General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan; Sıkıyönetim Harp Divanı 2200 sanığı “sorguladı”. 105 kişiyi de “YARGILADI”.
Bu sanıklardan kimileri beraat etti. Kimileri değişik cezalar aldı.
37 kişiye idam; (bunlardan beşine yaşlılıktan ötürü 15–24 yıl hapis, birine TBMM kararı ile iki yıl hapis verildi, idamlıklardan ikisi de eceli ile öldü.) 13 kişiye üç yıl adi hapis, 10 kişiye bir yıl hapis, 7 kişiye 15 yıl ağır hapis,1 kişiye şeyhlikten üç yıl hapis, 10 kişiye şeyhlikten üç yıl hapis, 27 kişiye beraat kararı verildi.
           Açıkça bilinmektedir ki; Şeyh Sait isyanı da Menemen olayı da Nakşibendî şeyhlerinin eseridir.
Bu şeyhler; “Sade dindarlar” olmayıp, otorite sahibi, varlıklı ve eli silah tutan kimselerdir.
             Hedefleri; İslam Devleti kurmak, araçları da önce propaganda, sonra da “CİHAT”TIR. Bu hedefe ulaşmak için başvurmayacakları yöntem, iş birliği yapmayacakları kimse yoktur.
             Propagandalarında işledikleri başlıca temalar; “DİN ELDEN GİDİYOR” söylemi ve başta Abdülhamit olmak üzere Osmanlı Hanedanlığına övgü ve kadının yeni statüsünü yerme, Cumhuriyet düşmanlığı, Mustafa Kemal Paşaya ve Cumhuriyetin Bekçilerine küfürdür.
          Şeyhler Siyasi hedeflerini gerçekleştirmek faaliyetlerinde yalnız da değildirler. Siyasiler ve bir takım aydınlar hatta bir takım bilim adamları arasında bilinçli ya da bilinçsiz kışkırtıcıları ve destekleyicileri hep olmuştur.
            Yaşar Nuri Öztürk’ün de vurguladığı gibi:
            İrtica, tarihte hep Hıristiyan- Batı çıkarları doğrultusunda kullanılmış ve işletilmiştir.  Günümüzde daha çok “Siyasal İslam” unvanıyla Batı tarafından sahneye çıkartılan İrtica, tarihi boyunca, itibarı, desteği, alkışı Müslümanlardan almış; ama hizmeti bilerek ya da bilmeyerek bir biçimde Batı Emperyalizmine vermiştir.
             Unutmayalım ki; Kurtuluş Savaşımız temelde iki düşmana karşı verilmiştir: BİRİ VATANSIZLAR,  DİĞERİ DE İMANSIZLAR.
             Gericilerin temel karakterleri İŞBİRLİKÇİ oluşlarıdır. Halkın manevi duygularını sömürerek çıkar sağlarlar. Emirleri ve icazetleri Emperyalistlerden alırlar. Dün söylediklerini bugün inkâr ederler.
Bugün de; 1919–1923 döneminin rövanşını almak isterler.
Tarikatlar; bilimin, akılcılığın, zihinsel özgürlüğün, kadın-erkek eşitliğinin, demokrasinin, evrensel insan haklarının, kardeşliğin, dünya barışının önündeki en büyük engeldir…
Tarikatlar,  Cemaatler; kafalarındaki,  düzeni kurabilmek yolunda; son yaşadığımız süreçte de; Devletin tüm organlarına sızabilmiş, yargı, polis ve idareyi nerede ise ele geçirmiştir…
Bugünkü uzantıları bile; -İç ve dış işbirlikçileriyle birlikte- Cumhuriyetimizin Bekçisi Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Ulusalcı Komutanlarına kurduğu kumpasla zindanlara attırmış ve Milli Ordumuzu; Disiplin ve Moralini bozarak, görev yapamaz hale getirebilmiştir…
İşbirliği içinde olduğu, hatta suçlarına göz yumduğu yandaşlarını, çıkar çatışması olduğunda, rahatlıkla satabileceğini, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında da ortaya koymuştur…
Basından öğrendiğimiz kadarıyla; Eski işbirlikçi ortak da; bu Cemaati; “KARA PARA AKLAMA, FAİLİ MEÇHUL SİYASİ CİNAYETLERLE VE KİRALIK İHANET ŞEBEKESİ olmakla” suçlayabilmektedir…
Özetle; biri karşısındakini, İHANETLE, diğeri de karşısındakini HIRSIZLIKLA suçlamaktadır…
Dostlarım;
         Hiçbir rejim, kendisini yıkma amacı güden bir düşünce ve eyleme izin vermez.
            Menemen Olayının ardından, Menemen’de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına bir anıt dikildi.
         Anıtın üzerinde şöyle bir yazı vardır:  “İNANDILAR, DÖVÜŞTÜLER, ÖLDÜLER. BIRAKTIĞI EMANETİN BEKÇİLERİYİZ.”
         Bugün Menemen Olayı’nın 84’üncü yıl dönümü. Yılanın başı aradan geçen bunca yıla karşın ezilmedi.
         Emin ÇÖLAŞAN’IN bir yazısında belirttiği gibi: ”YILAN PUSUDA BEKLİYOR, BAZEN DE ÜLKEYİ YÖNETİYOR.”
           Menemen Olayı hazırlayıcılarının ölümle cezalandırılmaları Nakşibendîleri sindirmedi.
          “Menemen Olayı ve Kubilay” olarak tarihe geçen bu olayın izleri toplumsal bellekten hiç silinmemiştir.           
         Menemen ve Kubilay Olayı, asla unutulmaması ve unutturulmaması gereken bir vahşettir.
          Evet; aydınlık ülkenin aydınlık insanları; “durumu” bilelim ve görevimizi yapalım Özellikle de Atamızın Laiklik ilkesine sahip çıkalım.
         Laikliğin bir yaşam biçimi, insanca bir yaşam biçimi olduğunu, Türklerin Müslüman olmadan önce de laik bir düzen içinde yaşadıklarını, başka ulusların ve Türklerin tarihinde; dini kavramların, dini kişilerin, dini anlayışların egemen olduğu dönemlerde; toplumların neler çektiği ne mücadelelerle karşı karşıya kaldığını, nice acılar yaşadığını anımsayalım.
          Bir simge insanıdır Kubilay; inandığı devrim uğruna gerici yığınların üstüne yürümenin unutulmaz örneğidir.
Kubilay bir anıt insan olarak kuşakların belleğinde kalacaktır.
         Gericilerin Ortak hedefi; Cumhuriyeti yıkarak “DİNE DAYALI” bir devlet kurmaktır.
         Cumhuriyetin “Egemenlik ulusundur, felsefesini yıkarak, “Egemenlik Allah'ındır” felsefesini yerleştirmeye çalışmaktadırlar.
         Allah; egemenlik hakkını bizzat kullanamayacağına göre “Tarikat ehli” olanlar; egemenliği de Allah adına, “SEÇİMSİZ VE DENETİMSİZ” olarak kullanacaklardır.
Şeyh Sait ayaklanması, Menemen olayı ve küçük benzerleri...
Atatürk böyle bir Türkiye’de yola çıkmıştı.         
Arkasında; tüm aymazlık, sapma ve ihanetlere karşın,  ayakları üzerinde durabilen bir CUMHURİYET bıraktı.
Ve bunu; Çağdaş bir eğitimi genelleştirerek ve Çağdışı başkaldırılara karşı ödünsüz davranarak başardı.
Çözüm, yine eğitimi düzeltmekten ve yine çağdışı güçlerin cüretlerini kırmaktan geçiyor.
Kubilaylar unutulmamalı.
Eğer unutulmasaydı... Maraş, Çorum, Sivas, Sincan olayları ve Danıştay katliamı yaşanmazdı.
         Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu,  Mustafa Özbilgin gibi Vatanseverler aramızda olurdu.
            İrticanın hedefi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Ulusalcı Komutanları, Ulusalcı aydınlarımız, yazarlarımız, siyasetçilerimiz düzenlenen kumpasla zindanlara atılmazlardı…
Devrim şehitleri, KUBİLAY İLE BEKÇİLER; ŞEVKİ VE HASAN BEYLERİN katledilişlerinin 84. Yıl dönümünde manevi hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum ve diyorum ki:
Menemen olayı ve Kubilay’ı anma günü tüm kendini bilenler için bir fırsattır.
KUBİLAYLARI unutturmamanın fırsatıdır.
KARANLIK GÜÇLERİN CÜRETLERİNİ KIRMANIN FIRSATIDIR.
İRTİCA’YI tehdit ve tehlike olarak görmeyenler, DİN SÖMÜRÜSÜ İLE TİCARİ VE SİYASİ RANT SAĞLAMAYA ÇALIŞANLAR, İSLAMİYET’E DE BU ÜLKEYE DE TÜRK MİLLETİNE DE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPMAKTADIRLAR…

Ahmet AVCI
TESUD KONAK ŞUBESİ 2. BAŞKANI
20 ARALIK 2014
İZMİR





Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar