16 Haziran 2010 Çarşamba

24- ARAP HAYRANLIĞI MI, ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ Mİ?

AHMET AVCI

İZMİR- 16 HAZİRAN 2010




ARAP HAYRANLIĞI MI, ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ Mİ?


“Gazze İnsani yardım operasyonu”nu ve sonrasını yüreğimiz ağzımıza gelerek, MEDYADAN izledik…
İsrail’in yaptığı yanlıştır. Hesabı sorulmalıdır.
Hem Türk Konvoyuna ve gemide bulunanlara hem de Filistinlilere yaptıkları bir devlet ciddiyeti ile de bağdaşmaz.
Bu arada Türk Yardım Konvoyunun Uluslararası Hukuk Kurallarına uyup uymadığını ve gemiye müdahale eden İsrail askerlerine davranışlarında ölçüyü kaçırıp kaçırmadığını da bilemiyoruz…
Artık bundan sonrasına Uluslararası Hukuk Kuruluşları karar vereceklerdir.

Bizi daha çok bundan sonra yaşanan ve yaşanacak gelişmeler endişelendirmektedir…

Yardım Konvoyunun Türk Hükümetinin onayı ile yola çıkıp çıkmadığı bir yana sonrasında Devletimiz adına ortaya konan tavır bizi gerçekten hayrete ve korkuya düşürdü…

Hiçbir Arap Ülkesinin sahip çıkmadığı bu gelişmede devletimiz yalnız kaldığı gibi, Hükümet daha da ileri giderek, kendisini Arap devletleri ve Arap Halkı yerine koymaya kalkıştı…

Ülkemizin kaderi ile Filistin’in kaderini özdeş kıldı…

Başbakan Recep Bey, Türk-Arap İşbirliği Forumu’nda (10 Haziran 2010) “Türkler ile Arapların sadece aynı coğrafya ve iklimi paylaşmadığını, ortak kültür ve medeniyetin hissiyatını da taşıdıklarını” söyledi.
Türk-Arap kardeşliğini anlatmak için de Mehmet Akif’in dizelerini kullandı:
“Türk Arapsız yaşayamaz; kim ki yaşar der, delidir.
Arap’ın Türk, hem sağ gözüdür, hem sağ elidir.”

Recep Bey, 15 Haziran’da da: “Araplara karşı ırkçılık yapıldığını, köpeğine ‘Arap’ ismini takıp, ‘Arap, Arap, Arap’ diye çağıranlar olduğunu söylemiş… Ve Birinci Dünya Savaşında Arapların bize yaptıklarını da lokal olayların çarpıtılması” olarak değerlendirmiştir…

Anlı şanlı Dışişleri Bakanımız da: “Yakında KUDÜS Başkent olacak ve hep birlikte gidip Mescid-i Aksa’da namaz kılacağız.” buyurmuşlar…

Gazze’yi hallettik sıra Kudüs’ü Başkent yapmaya geldi…
Sayın Bakan, bu işin nasıl olacağını da söyler misiniz?
Kolla kendini İsrail…

Yetmedi; Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırım kararına “hayır” oyu verdi.

Sıfır sorun, tüm komşularla iyi ilişki, Dünya Barışına katkıda bulunmak, demek ki böyle kuruluyormuş…

KUDÜS; Yüzyıllarca HAÇLI SEFERLERİ ile BATI’NIN hedefi idi… Şimdi de Müslümanların, Arapların ya da Araplaşmış Türklerin mi hedefinde olacak!

Demokratik, Laik, sosyal bir Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, demek ki böylelikle Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine Çıkartılacak…
Panislamizm’e öncülük ederek!
Bu anlayışa; Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin Recep Bey’e verdiği unvan yetmez…
Nobel Ödülü ya da en azından Arap Birliği Ödülü gereklidir.

Recep Bey’in alıntı yaptığı Mehmet AKİF İttihatçıydı. Hem de İttihatçıların derin örgütü ’Teşkilatı Mahsusa’dan idi. Arap Çöllerinde İngiliz casus Lawrence’a karşı Teşkilatı Mahsus’a ile çalışmıştır.
Recep Bey’in okuduğu dizeler Mehmet Akif’in o bölgede görev yaparken yazdığı Arapça şiirlerdendir… Ve günün anlam ve önemine uygun dizelerdir…
Ayrıca; Akif, ‘Safahat’ın 1928 yılı baskısından, Recep Bey’in okuduğu Arap dizelerini çıkartmıştır.

Bakınız Yıllar sonra Mehmet AKİF neler söylüyor:
 Mısır’da Arapların arasında on bir yıl kaldım. Fakat on bir saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana hâlisane bir fikrimi söyleyeyim mi: İNSANLIK DA TÜRKİYE`DE, MİLLİYETÇİLİK DE TÜRKİYE’DE, MÜSLÜMANLIK DA TÜRKİYE`DE, HÜRRİYETÇİLİK DE TÜRKİYE’DE…
 ALLAH benim ömrümden alıp MUSTAFA KEMAL’E versin!”

Recep Bey, Mehmet Akif’in bu sözlerine ne der acaba?

Hamas; NATO, ABD, AB dâhil Türkiye’nin müttefiki ve dostu ülkelerin tamamına göre kanlı katil yani terör örgütü!

AKP ve Recep Bey’e göre ise Hamas şanlı bir direniş örgütü ve demokrasi mücahidi!

Türkiye’nin başında bunca bela varken, Hatta PKK gibi bir fesatla boğuşurken, Ülkenin ve ulusumuzun başına yeni dertler açmanın anlamını çözmek bizim için hiç de kolay değil…

İslam inancı, Arap hayranlığı; kişileri bireysel olarak yönlendirebilir…
Ama devleti yönetenler ve toplumsal sorumluluk taşıyanlar, öncelikle sorumluluğunu taşıdığı ülkenin ve toplumun çıkarını gözetmek zorundadır… Tabii özel bir amaç ya da ajandası yoksa…

Araplarla Türklerin, tarih boyunca ilişkileri olmuştur… Bu ilişki İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla kendini gösterir, Türklerin kılıç zoruyla İslamlaştırılmasıyla sürer…

Selçuklular, Memluklular ve Osmanlı Devletiyle birlikte çok daha anlamlı ilişki içine girilir.

Osmanlı Yönetiminde 400 yıl yaşayan Araplar, trajik bir gelişme ile Türklerden ayrılmışlardır.

Recep Bey’in ‘lokal gelişme’ olarak tanımladığı Birinci Dünya Savaşı sırasında; Arapların, İngilizlerin yanında yer alarak, Türk Ordusu’nu arkadan vurmasını anlayışla karşılamak da mümkün…
Araplar, kendi Toplumunun çıkarı için böyle davranmayı uygun bulmuştur. 400 yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamak, onları tatmin etmemişse ve bir süre de İngiliz Hegemonyasını denemek istemişlerse, diyeceğimiz bir şey olamaz…

Osmanlı, yüzyıllarca bu topraklara ve topluma hükmetmeyip, hizmetkâr gibi davranmışsa, 400 yıl sonra bile toplumun ve İngiltere’nin karşısına, Mekke Şerifi Unvanı ile birisi çıkabilmişse, gelişmelere şaşırmamızın bir anlamı da kalmaz…
Asıl şaşırtıcı olan bugünkü Arap Hayranlığıdır…

Hangi Ulusal Davamızda Araplar bizimle birlikte olmuştur?
Ya özelde Filistin Devleti?
Kıbrıs Davasında mı? Sahi Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini tanıyan Arap Devleti oldu mu?
Ermeni Sorunun da mı? (Lübnan Soykırımı ilk kabul eden devletlerden birisi)
Ege- Yunan Sorunun da mı?
PKK Terör örgütü konusunda mı?
Hangi konuda bizim yanımızda olmuşlardır…

Gazze için ayağa kalkanlar ve Türkiye’yi SAVAŞ’IN eşiğine getirenler, laf üretmenin ötesinde somut bir adım atabildiler mi?
En azından; Yahudiliğe hizmet edenlere çok özel olarak verilen madalyayı iade edebildiler mi?

Bizim ‘Hak Sever, İnsan Sever yöneticilerimiz, acaba Irak’ta ve Afganistan’da katledilen dindaşlarımız için de Gazze’ye gösterdiği duyarlılığı gösterebildi mi?

Hain PKK terör örgütünün ateşi şehit olan Mehmetçiklerden esirgenen Gazze duyarlılığına ne demeli...

Araplardan ayrılığı; ‘Türklerin Hayrına’ olarak değerlendirenler de var…

Bakınız; Falih Rıfkı ATAY, Çankaya adlı eserinde ne diyor:

“Neyimiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğu’nun (Arap’ın) pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyorsak, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz...”

Evet, Her şeyimizi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz…
Çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK, yalnızca Ülkemizi işgalden kurtarıp, yepyeni bir devlet kurmadı… Aynı zamanda “Ülkemizin Geleceği”ni de kurtardı…

Tanrı Ülkemizi ve Ulusumuzu her türlü kötülerden ve kötülüklerden korusun…









Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar