1 Ocak 2019 Salı

315. SARIKAMIŞ HAREKATI

SARIKAMIŞ HAREKÂTI: 22 ARALIK 1914
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA DOĞU CEPHESİ
Birinci Dünya Savaşı’nın Başlatılmasının 104. yıl dönümünde hala acısını içimizde hissettiğimiz “Sarıkamış FACİASI”NI hüzünle anıyoruz…
1 AĞUSTOS 1914 ‘de başlayıp 11 Kasım 1918’de sona eren Birinci Dünya Savaşı; 26 devletin katıldığı 4 yıl üç ay on gün sürmüş ve beş kıtada etkili olmuştur.
Başlangıçta Avrupalı devletlerin bir iç hesaplaşması olan bu Savaş, sömürgelerin etkisi ile Afrika ve Asya’ya yayılması ve Osmanlı Devleti’nin de savaşa katılması ile bir genel (DÜNYA) savaş halini almıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, bu savaşı başlatmamış ama istemeyerek de olsa bu savaşa katılmıştır.
Bu Savaşta; Zavallı Anadolu, beş cepheye, durup dinlenmeden kan can pompaladı. O kadar ki dört yıl süren savaşın sonuna doğru, yaşı kaç olursa olsun, kilosu 45’i geçen her genç cepheye sürülmüştür.
Savaş çıktığı zaman, iş başında bulunan Osmanlı Hükümeti, bu büyük felaketin dışında kalmaya karar vermişti. İtilaf (Anlaşma) Devletleri de Osmanlı Devletinin savaşa girmesini istemiyorlardı. 
Bu savaşa Osmanlının Ruslarla birlikte girmesi olanaksızdı. Bundan ötürü İtilaf Devletleri Osmanlının hiç değilse yansız kalmasını sağlayarak, kendi karşılarındaki cephenin genişlemesini önlemek istemektedirler. Hatta bu yolda gizli görüşmelerle Osmanlıya bazı ödünler vermeyi bile kabul edebileceklerini bildiriyorlardı.
İttihatçıların Hükümetinde özellikle sivil kanada mensup olanların istekleri de yansız kalmaktı. Ama devletin kaderinde en büyük rolü üstlenmiş olan Enver Paşa hiç de öyle düşünmüyordu. Ona göre savaşa Almanya’nın yanında girmek, İmparatorluğun kurtulması için son şans idi. 
Enver Paşa, savaşı Almanya’nın kazanacağına inanmıştı. Eğer onların yanında yer alınırsa, pek çok konuda önemli çıkarlar sağlanabilirdi.
Öncelikle Balkan Savaşlarında yitirdiklerimiz geri alınabilirdi. Almanlar, Rusları çökertince de, Kafkaslardaki Türkler bağımsızlaşır, Biz de oradan Orta Asya’da yaşayan Türklere ulaşarak, Büyük Turan İmparatorluğunu kurma olanağını bulabilirdik. Ve savaşı kazanan tarafta bulunursak, pek çok ekonomik çıkarlar da elde edebilirdik.
Enver Paşa’nın bu düşüncelerini kimse bilmiyordu. Ancak O, Almanlarla sürekli gizli ilişkiler içinde idi. Hatta savaşın çıktığı günlerde, Almanlarla gizli işbirliği anlaşması bile imzalamıştı.
Büyük Savaş başlamıştı: bir tarafta; Almanya ile Avusturya-Macaristan, öteki tarafta; Rusya, İngiltere ve Fransa olmak üzere tüm büyük güçler birbirleriyle çarpışıyordu.
Almanya ile yaptığı anlaşmayı gizli tutan Osmanlı Hükümeti Tarafsızlığını ilan etti ve ittifak devletlerinin Büyük Elçileriyle ilişkiyi sürdürdü.
Ancak yine de İngiltere (Donanma Bakanı Churchill); tersanelerinde teslime hazır durumda olan ve parası peşin olarak ödenmiş Sultan Osman ve Reşadiye adlı savaş gemilerine el koydu.
Üyelerinin çoğunluğu yansızlık isteyen Osmanlı Hükümeti, Eylül başında Kapitülasyonları kaldırdığını açıklayacaktır. Cesurca verilen bu kararı İtilaf devletleri hoş karşılamasa da Osmanlının yansızlığını bozmamak için itiraz etmediler.
Ancak, Almanya ve Avusturya- Macaristan Devletleri Kapitülasyonların kaldırılmasına uzun süre direndiler. Böylece çıkarlar dostluğun önüne geçmiştir.
Almanlar, öte yandan da yansızlığımızı bozarak kendilerine katılmamızı da istemektedirler.
Almanlar, Batı Cephesinde çakılıp kalmışlardı.
Doğuda Ruslara karşı sağlanan başarı da o bölgede üstün ve güçlü birlikler bulundurmayı zorunlu kılıyordu.
Savaşın bir an önce bitirilmesi için; İtilaf Devletlerinin güçleri bölünmeli cepheleri genişletilmeli idi. Bunun da tek çaresi Osmanlının kendi yanlarında savaşa girmesi idi.
Almanlar, Türk’ün kanıyla kendi çıkarlarına bir an önce ulaşmak istiyorlardı. Almanların bir başka hesabı da; Halife de sayılan Osmanlı Padişah’ının ilan edeceği bir “KUTSAL CİHAT” sonucu İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki, milyonlarca Müslüman'ın ayaklanmasını sağlamaktı.
Almanya bir olupbitti ile Osmanlıyı savaşa sokmak istemektedir. Bunun için de Enver Paşayı kullanmaktadır.
Osmanlı Balkanlarda müttefik bir devlet bulmadan savaşa girmek istemez.
İngiliz Donanmasından kaçarak, Osmanlı Devletine sığınan Ve YAVUZ ve MİDİLLİ adları verilen iki Alman gemisi; Mürettebatı birlikte Osmanlı DONANMASINA katılmıştı…
Ve bu gemilerin Komutanı Amiral Soushon Osmanlı donanmasının başına getirilmişti…
22 Ekimde, Enver’in Amiral Souchon’a verdiği gizli emirde; “Türk Donanması, Karadeniz’de, deniz hâkimiyetini sağlayacaktır. Rus donanmasını arayınız ve onu nerede bulursanız, ilan-ı harpsiz, hücum ediniz.” (Halil Menteşe’nin anıları; Hürriyet vakfı, İstanbul, 1988)
Savaşa girmeye karşı olan Nazırlara da Padişah’a Yüksek rütbeli Komutanlara ve Sadrazam Sait Halim Paşa’ ya bilgi verilmemişti.
Şeker Bayramının arifesi olan 29 Ekim günü Alman Amiral Souchon Komutasında, hem Alman hem de Türk askerlerinin görev yaptığı Osmanlı Donanmasının Rusya’nın Karadeniz’deki limanlarına saldırması ve birçok Rus savaş gemisini batırması herkesi şaşkına çevirdi. 
Sadrazam Sait Halim Paşa istifaya kalkıştı. Aralarında Maliye Bakanı Cavit ile Posta Nazırı Ermeni kökenli Oksan Efendi’nin de bulunduğu dört bakan istifa etti.
2 KASIM 1914’te; Rusya, 5 KASIM 1914’te de İngiltere ve Fransa Osmanlı’ya savaş ilan etti. 
Osmanlı da; 11 KASIM da cihat ilan edildi ve 12 KASIM 1914’te aynı devletlere savaş ilan etti.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına girer girmez Doğu Cephesi açıldı.
Bu cephenin açılmasını İTTİFAK GRUBU DA, İTİLAF GRUBU DA istiyordu.
Ruslar, Berlin Anlaşması ile kendisine verilen Doğu Anadolu’daki Kars, Ardahan ve Batum’u ilerideki savaşlar için bir hazırlık üssü haline getirmişti.
Ruslar, Osmanlıya savaş ilan edince; Doğu Anadolu’daki diğer illeri ellerine geçirmeyi ve olanak bulurlarsa, Müttefikleri İngiltere’den önce Basra Körfezine inmeyi planlamaktadırlar.
Enver Paşa ise, ani bir baskınla bu Rus güçlerini dağıtıp, öncelikle Kars, Ardahan ve Batum’u kurtarmayı hedeflemektedir.
Ardından Osmanlı birlikleri Güney Kafkasya’ya girip, oradaki Müslümanları Ruslara ve Ermenilere karşı ayaklandıracaklardı. Bunları da gerçekleştirdikten sonra Turan yolu açılmış olacaktı.
Orta Doğu'da elden gitme tehlikesi yüksek “petrol” bölgeleri yerine “Kafkas Petrolleri” Osmanlı yöneticilerini ileri harekâta yöneltiyordu. Ancak düşünceleri gerçekleştirecek bir alt yapı yoktu.
1914 yılı sonbaharında, Ruslar Sarıkamış’a güçlü bir Garnizon yerleştirilmişler ve demir yolu döşeyerek, her türlü ulaşımı kolaylaştırmışlardı.
Osmanlı'da ise Ankara’dan öteye demir yolu hattı bulunmadığı gibi karayolları da yetersizdi.
Ruslar, Sarıkamış çevresinde yığınak yapmaya başladılar ve ileri harekete geçtiler.
Doğu Bölgesi'nin ikmali; Trabzon limanından sağlanmaya çalışılıyordu. Ancak deniz gücü de zayıftı.
Ruslar, savaştan önce gerekli hazırlıkları yapmışlardı.
Osmanlılar da ise savaş başladıktan sonra bile askerin ihtiyacı karşılanmamıştı.
Askeri güç bakımından da Ruslar üstündü.
Osmanlı, Doğu Karadeniz halkını teşkilatlandırarak çete savaşı hazırlığında idi.
1 KASIM 1914’te Rus saldırısı ile savaş başladı.
Ruslar; Kars, Sarıkamış üzerinden sınırı aşarak, Narman, Eleşkirt ve Doğubayazıt’ı ele geçirmek için, saldırıya geçmişler, Pasin ve Aras Boyundan Eleşkirt’e ilerlemişlerdi.
Bu Cephede; Hasan İzzet Paşa’nın Komutasında; 9. 10. ve 11. Kolordular ile bir Süvari Tümeninden oluşan, 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre; bu ordu, - Jandarma ve Menzil Birlikleri hariç- 97 bin kişi kadardı.(ATASE ARŞİVİ , Kls. 2 Dos, 8-B F. 4, 4-2)
Erzurum Köprü Köy ’de Rus harekâtı durduruldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı..
3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, kış koşullarında, yarı aç, yarı çıplak, bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadı.
Enver Paşa, bir kuşatma Harekatı ile Rus Ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki  Karsın Ve Sarkamış’ın kurtarılmasını istiyordu.
Osmanlı Orduları Genelkurmay birinci Başkanı Fridrich Bronsart von Schellendorf ve Müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi.
Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Albay Hafız Hakkı Bey’i durumu incelemesi için Erzurum’a yolladı.
Hafız Hakkı Bey, 2 Aralık’ta Erzurum Köprüköy’e geldi.  Burada 3. Ordu K. Hasan İzzet Paşa ve Kurmaylarıyla görüştü.
Ordu Komutanı H. İzzet paşa, 10. Kolordu K. Ziya Paşa ile 9. Kolordu K. Ahmet Fevzi Paşa, o koşullarda bir harekata karşı çıktılar. ( Ali İhsan SABİS, Harp Hatıralarım)
Enver Paşa, Alman Bronzard Paşa ile birlikte 13 Aralık’ta 3. Ordu Karargahının bulunduğu Köprüköy’e geldi.
15 Aralıkta, Sarıkamış Harekatı için toplantı yaptı. O toplantıda, Hasan İzzet Paşa, şunları söyledi:
“ 3. ORDU,SARIKAMIŞ’TA RUSLARA KARŞI BİR HAREKATA HAZIR DEĞİLDİR. ORDU ZAYIFTIR. EKSİKLERİ ÇOKTUR. YİYECEĞİ YOKTUR. ASKERLERİN ÇOĞU YAZLIK ELBİSELİDİR. HER YER KARLA KAPLIDIR.SOĞUK, SIFIRIN ALTINDA 40 DERECEYİ BULUYOR. ASKERİ MAHFEDERİZ.”
Enver paşa, öfkeyle konuştu:
“KÖPRÜKÖY VE AZAP’TA RUSLARI YENENLER BU ASKERLER DEĞİLMİ? KİMSE, ‘GİYECEĞİMİZ, YİYECEĞİMİZ YOK’ DEMİYOR! HEPSİ ‘SALDIRALIM’ DİYOR.
İŞTE BURADAKİHERKES, ‘SALDIRALIM’ DEMİYOR MU?”
Hasan İzzet Paşa, Enver Paşanın sözünü keserek, “SENDEN KORKUYORLAR DA ONDAN” dedi.
Bunun üzerine; çok sinirlenen Enver Paşa, “DUA EDİN Harbiye’den hocamsınız! Yoksa sizi divan_ı harbe verirdim” diyerek toplantıyı bitirdi.
10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa’yı emekli edip  yerine Albay Hafız Hakkı’yı Paşa yaparak atamış, 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşayı da emekli ederek, yerine Ali İhsan paşayı getirmişti.
11. Kolordu Komutanlığına da Abdülkerim Paşayı atamıştı.
Harekata karşı çıkan 3. Ordu K. Hasan İzzet Paşa, 18 Aralık’ta istifa etti.
19 Aralık’ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığını üzerine aldı.
22 ARALIK 1914’te Taarruzu başlattı.

3. Ordu'nun bir bölümü Allahuekber dağlarını yürüyerek aşacak ve Sarıkamış kuşatılacaktı.
Ama kimi Komutanların “Sarıkamış’a ilk giren olma” hayaliyle kendi başlarına hareket etmeleri, Hafız Hakkı Paşanın kaçan Rus birliklerini takip ederek, kuşatma hattını gereksiz yere genişletmesi ve on binlerce askeri kışlık donanımı olmadan karlarla kaplı Allahuekber Dağlarına tırmandırılması büyük felaketi getirdi.
Birliklerimizin bir bölümü Allahuekber Dağlarını aşarak, Sarıkamış’a girmeyi başarmasına karşın Ruslar tarafından yok edildiler.
Ama asıl facia dağlarda yaşandı.
Ruslara karşı henüz tek bir kurşun bile atmamış olan on binlerce askerimiz soğuktan donarak, sonsuz bir uykuya daldı. Binlercesi de TİFÜS’TEN kırıldı.
25 ve 26 Aralık günlerinde de durumumuz daha da kötüleşti.
27 ARALIKTA Ruslar, taarruzu durdular.
Enver Paşa ölümden zor kurtuldu.
3 Ocak 1915’te her şeyin bittiğini anlayan Enver Paşa, Albay Hakkı Paşa’yı 3. Ordunun başına geçirdikten sonra, Erzurum’a döndü.
Daha birkaç gün önce on binlerce askeri Allahuekber dağlarına süren Hakkı Paşa, 4 Ocakta geri çekilme emrini verecek ve Sarıkamış Harekâtı böylece büyük bir hezimetle ve hüzünle noktalanacaktı.
Bir kaç gün sonra Ordu Komutanı Hakkı Paşa da Tifüsten ölecektir.
Harekât sırasında 63 bin dolayında Türk askeri; soğuktan, açlıktan, salgın hastalıktan ve çatışmalarda yaşamını yitirmişti ya da esir düşmüştü.
Rus kaybı da 28 bin idi.
İşin ilginç yanı; Sarıkamış Harekâtı sırasında Avrupa da muharebelerin durmuş olması idi, yani aceleye gerek yoktu.
Sarıkamış Harekâtında; 90 Bin Askerden, 12 bin asker geriye dönebildi.
15.000 esir verilmişti.
Dönenler de hastalıklı idi.
Ruslar da 16.000 ölü ve 12.000 yaralı vermişti.
Kafkas cephesinde ki bu çöküntüden sonra, Doğu Anadolu ve Karadeniz kıyıları Rus saldırılarına açık hale geldi.
Çanakkale Muharebesi başlayınca yardım da gönderilemedi.
Ruslar 1915 yılı sonlarına kadar hareketsiz kaldılar.
Doğu Anadolu’da ki Ermenilerin, Ruslara yardım etmesi ve devlet yardımının gelmeyişinin etkisi ile Ruslar; Erzurum ve Artvin’den Trabzon’a (Giresun’da Harşit suyuna kadar), Güney'den de Erzincan, Gümüşhane ve Bayburt’a kadar olan bölgeyi işgal ettiler.
Bölge halkı göç etmek zorunda kaldı. (Trabzon’dan 320 bin kişi göç etmişti)
Enver Paşa, basına sansür uygulayarak, Sarıkamış dramını gizleyebildi. Kamuoyu Sarıkamış dramını, ancak Harekata katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)’in 1922’de önce Akşam Gazetesinde çıkan daha sonra kitap olarak basılan “SARIKAMIŞ” adlı eserinden öğrenebildi.
Sarıkamış Harekatı’nın 104. Yıldönümünde tüm Şehitlerimizi şükran ve saygı ile anıyoruz…

Ahmet AVCI
22 ARALIK 2018


İZMİR

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar