18 Mart 2016 Cuma

263- ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİNİN 101. YILI

ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ’NİN 101’İNCİ YIL DÖNÜMÜ

  Değerli Konuklar,
  Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101’inci yıl dönümünü, kutluyor, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm Şehit ve Gazilerimizi, bu Muharebeleri gerçekleştiren Kahramanlarımızı Rahmet ve Şükranla anıyoruz…
Ayrıca; Gelibolu’da görev alan İşgal Kuvvetleri’nin askerlerini de bir insanlık görevi olarak, Türklere özgü vefa duygusu ile yâd ediyoruz.
Çanakkale Muharebeleri; Birinci Dünya Savaşına istemeyerek giren ya da sokulan Osmanlı Devletinin; başlatmadığı ve girmeyi de istemediği bu savaşta, İngiliz ve Fransızların oluşturduğu Emperyalist ittifakına karşı yürüttüğü meşru bir savunmadır.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına; çok fazla Hans öleceğine, Mehmetçik ölsün ve sonradan da Osmanlı toprakları kendisine kalsın düşüncesinden hareket eden Almanya’nın dayatması ve ülkemizdeki yandaşlarının Yüzyılın başında yitirilen toprakların geri alınacağı hevesi sonucu katılmıştı.
Savaşın başlangıcında; Ruslar, İstanbul ve Boğazlar üzerindeki hak ve çıkarlarının İngiltere ve Fransa tarafından tanınmasını istiyordu…
İstanbul ve Boğazlar dâhil, Midye-Enez hattı ile Sakarya Nehri arasındaki Marmara Bölgesinin Ruslara verilmesi kabul edildi…
Osmanlı Devleti; Kafkasya’da Rusların başlattığı muharebede; Sarıkamış bozgununa uğrayınca; Doğu Anadolu’yu ve Doğu Karadeniz kıyılarını Ruslara ve Ermenilere terk ederek, birliklerini Mısır seferi için Güney’e, Süveyş Kanalı’na yöneltmişti.
Amacı; Süveyş Kanalını ele geçirerek, İngiltere’nin Sömürgesi Hindistan’la bağlantısını kesmek, böylece ikmal akışını durdurmak ve İngiltere’yi sıkıntıya sokarak, Almanya’nın işini kolaylaştırmak, ayrıca; olursa Mısır’ı yeniden Osmanlı topraklarına katmaktı.
Peki ya Doğu Anadolu ne olacaktı?
Bu konu, Türk Başkomutanı’nı pek de ilgilendirmiyordu herhalde…
Buna karşılık; İtilaf Grubunun lideri konumundaki İngiltere de Süveyş Kanalının güvenliğini sağlamak ve Mısır’ı elde tutmak için, Osmanlı Ordusunun bu bölgeden uzak tutulmasının planlarını yapmaktadır.
Ayrıca, Avrupa’da, Almanya’nın karşısında; başarısızlığa uğrayan, iç bünyesinde de kargaşa yaşayan Rusya’nın yardım taleplerini de karşılamak istemektedir.
Rusya’ya yardım için de Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını aşmak gerekecektir.
Çanakkale Boğazı, Birinci Dünya Savaşı sırasında iki Blok devletleri için de yaşamsal önemdedir.
Savaşın başında Osmanlının tarafsız kalması, İtilaf Devletlerini memnun etmiş, hatta 26 EYLÜL 1914’te boğazların tüm yabancı gemilere kapatılmasını önemsememişti.
Ancak Osmanlı, Almanya yanında savaşa girince, İngiltere, Boğazlar konusunda ki asıl planını uygulamaya koymuştur.
Çanakkale’den geçen deniz yolu hem İstanbul’a hem de Rusya’ya gittiğinden, İstanbul’u ele geçirmek, Osmanlı Devletini bir an önce savaş dışı bırakmak ve Rusya’ya gereken yardımı yapabilmek; Osmanlının, Süveyş Kanalı’na sefer yapmasını önlemek, Balkan Devletlerini yanlarına çekmek için İngiliz ve Fransızların, Çanakkale Boğazını zorlayacakları açıkça belli idi.
Bunu bilen Osmanlı da daha 26 EYLÜL 1914’te bu Boğazı tüm yabancı gemilere kapatmıştı.
Rusya’ya yardım için; İngiltere, müttefiki Fransa’yı ikna ederek, 1915 yılı başlarında, İtilaf Devletleri Bloğu için artık bir zorunluluk olan “Çanakkale Seferi”ni – ya da onların deyimi ile GELİBOLU SEFERİNİ” - başlattı.
Böylelikle, Osmanlı’yı hassas yerinden vurarak, Süveyş Kanalı Bölgesindeki birliklerini geriye çektirecekti.
Çanakkale Harekâtı başarıya ulaşırsa; Osmanlı Başkenti ele geçirilip, Osmanlı Devleti çökertilecek ve savaş dışı bırakılacak, Almanya- Avusturya Macaristan Bloğuna yeni bir cephe açılacak, Rusya’ya yapılacak yardımla da, Alman birlikleri Doğudan ve Batıdan sıkıştırılarak, savaş daha kısa sürede; başarı ve daha az kayıpla bitirilecekti.
Çanakkale Seferinde kısa sürede başarı sağlanamasa bile Almanya’nın, Batı’dan bu bölgeye kuvvet kaydırması sağlanarak, Avrupa’daki gücü zayıflatılmış olacaktır.
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ ÖNCESİ GENEL DURUM:
Bilindiği gibi; Balkan Savaşları sonrası; Kara Birliklerimizin, eğitim ve donatımı, Almanlara,
Deniz Birliklerimizin eğitim ve donatımı İngilizlere,
Jandarma Birliklerimizin, eğitimi de Fransızlara emanet edilmişti…
İngiliz Reform Kurulu Başkanı olarak, Amiral Limpus görevlendirilmişti.
İngiliz Amirali Limpus, iki yıl Türkiye’de kalmış, Çanakkale savunma düzenini de savunmanın zayıf olduğunu da Osmanlı deniz gücünün yetersiz olduğunu da bilmektedir…
Alman Reform Kurulu Başkanı da Tümgeneral Liman Von Sanders idi…
Alman General SANDERS, hiçbir Savaşa katılmamıştı ama Osmanlı ordusunu savaşta yönetecekti…
Genelkurmay Başkanımız, sonra Harbiye Nazırımız, hatta Başkomutanımız olan Enver Paşa; 34 yaşındadır, Almanlara ve kendine hayrandır ama, bir Alaya bile komuta etmemiştir…
Ordu ile ilgili önemli kararlarda LİMAN PAŞA’NIN onayı gerekiyordu...
Genelkurmay Karargâhına Alman Subaylar hâkim idi…
Osmanlı Genelkurmayı,  Berlin Genelkurmayının bir şubesi gibi çalışmakta idi…
Türkiye, Rusya’yı kendisine ciddi bir tehdit olarak görüyordu.
Devlet de, Ordu da, Halk da savaşa hazır değildi…
Osmanlı, ilk devlet borcunu; 1854 tarihinde Kırım Savaşı’nı finanse etmek için İngiltere’den almıştır…
Sürdürülen borçlanma, Osmanlı maliyesini sarsmış, alınan borçlar, verimli kullanamadığı gibi, 1875’ten itibaren bu borların faizini ödeyemez olmuş ve 1880’de de borçlarını ödeyemeyeceğini açıklayarak, iflasını istemiştir…
Ve Maliyesini Düyunu Umumiye yönetimine devretmek zorunda kalmıştır…
Yani genel savaş öncesinde, Osmanlı Devleti, Askeri bakımdan da, Siyasi bakımdan da, ekonomik bakımdan da, bir değer ifade etmemektedir…
Ama, Almanlar için Osmanlının Coğrafyası değerli idi…
Siyasi çekişme, Orduyu da sarmıştı, ülkedeki iki siyasal partiden biri; Alman, diğeri de İngiliz yanlısı idi…
Türk Kurmay subaylarının genel görüşü: “SAVAŞA GİRERSEK, SADECE YENİLMEYİZ, BİTERİZ…”
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa idi…
          Çanakkale Savaşının ilk bölümü deniz muharebesiydi.
          Denizciler bir şekilde savaş sahnesinde vardı ama, Osmanlı Donanması ortada yoktu. Çünkü II. Abdülhamit; korkuları ve vesveseleri yüzünden, Osmanlı Donanması’nı Haliç’e kapatarak yok etmişti.
           Bu yüzden Osmanlı Donanması; yalnızca, Çanakkale’de değil, 1897 Osmanlı-Yunan, 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan ve 1919-1922 İstiklal Savaşları’nda da yoktu. Ege Adaları’nın tamamını, donanmamız olmadığı için kaybetmiştik.
ÇANAKKALE DENİZ MUHAREBESİ
3 Kasım 1914 den itibaren İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazının çıkışını denetim altına aldılar ve müstahkem mevkileri bombalamaya başladılar…
İNGİLTERE, 28 Ocak 1915’te GELİBOLU’YA Harekât kararı aldı.
Müttefikler, başlangıçta boğazı, yalnızca donanmayla zorlayıp, Marmara’ya geçmeyi, daha sonra da Karadeniz bağlantısını kurmayı planlamışlardı.
Çağdaş Muharebelerde; zafer, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin birlikte kullanılmasıyla elde edilebilir.
          Çanakkale Seferi öncesinde Müttefikler; “Hasta Adam” olarak gördükleri Osmanlı Devletinin askeri gücünü, küçümsemişler ve çok güçlü donanmaları karşısında, Türk sahil bataryalarının çok kısa sürede tahrip edileceği, dolayısı ile kıyıya asker çıkartılarak, kayıp vermeye gerek olamadığı biçiminde yanlış, değerlendirmeler yapmışlardır.
         Belki de bu yanlış değerlendirmeye, Osmanlı Devletinin Balkan yenilgisi yol açmıştır.
         Müttefikler,  19 Şubat 1915 tarihinden başlayarak, bir ay boyunca, Kumkale ve Seddülbahir Müstahkem Mevkilerini bombalamışlar,  Türk mevzilerinin tümüyle susturulduğu kanısına ulaşınca ve boğazdaki mayınların etkisizleştirildiğini var sayıca da, 18 MART 1915’te Boğaza taarruz kararını vermişlerdir…
       18 Mart günü; Akdeniz Filosu Komutanı, Amiral Robeck, sabaha karşı 04.00’te donanmaya “Hazır ol Emri”ni vermiştir.
          Askerler, çağın en modern Zırhlılarında yerlerini almışlar, Komutanlar güvertede oldukları halde, Bozcaada’dan hareket etmişlerdi.
          İtilaf Donanması, 18 savaş gemisi, 12 kruvazör, 27 muhrip, 12 denizaltı, 1 uçak gemisi, 2 hasta hane gemisi, 86 nakliye gemisi, 222 çıkarma gemisi, 42 uçak ile Çanakkale boğazını geçmeye kalkıştı.
         Bu gemiler, Akdeniz’de o güne dek görülmüş en büyük deniz gücü yığınağı idi.
         İngiliz Komutan, kendi istihbarat raporlarına güvenerek, bölgenin temiz olduğu rahatlığı içinde; aynı gece Hakkı Bey Komutasındaki Nusrat Mayın Gemisinin döşediği 26 mayından habersiz ve Türk Topçu bataryalarının kahramanca hazırlığını bilemeden keyifle gemilerinin hareketini izlemektedir.
Önce boğaz kıyılarındaki tabyalar, bombardımanla ezilecek ve akşama da İtilaf donanması Marmara’ya geçerek İstanbul’a doğru yol alacaktı.
Saat 10. 30 da sabahın ilk pusu kalkarken, 10 savaş gemisi, iki sıra halinde boğaza girdi. Yarım mil geriden gelen ve İkinci grupta yer alan Fransız gemileri de ilerlediler.
Boğazın iki yakasında mevzilenmiş top bataryalarımız, dövülmeye başlandı.
Toplarımız eski de olsa, menzili yetersiz de olsa, yeterli mermisi olmasa da, zırh delici mermisi de olmasa, topçularımız vatanı savunmanın bilincindeydiler...
Bataryalarımız hazırlıklıydı...
Askerler ve toplar, sığınaklara yerleştirildiğinden, fazla kayıp vermediler.
Gemiler, Topçularımızın atış menziline girince de şiddetli ateş altına alındılar.
Topçularımızın yoğun ve isabetli atışları ve Nusrat Mayın gemisinin Karanlık Liman’a döktüğü mayınların etkisi ile gemilerinin üçte birini kaybeden Müttefik donanması, saat 18 00’de; geriye çekilmeye başladı.
Bu bir günlük çatışmada; Bouvet (BUVE), Ocean(OŞIN), İrresistibe, savaş gemileri ile iki muhrip, yedi mayın tarama gemisi batmış; Gaulois (Galova), İnflexible da dâhil olmak üzere yedi zırhlı görev yapamayacak duruma gelmişti…

Yenilmez armada yenilmişti…
İnanmak kolay değildi.
Sabah marşlarla boğaza giren ARMADA, büyük kayıplar vererek yenilgiyi kabul etmişti.
Bu zafer, yüzlerce yıllık ezikliği, emperyalizmin yenilmezlik düşüncesini ve Balkan yenilgisinin, Sarıkamış felaketinin, Süveyş fiyaskosunun onur ve cesaret kırıcı etkisini de yok etmişti.
Ordumuz; emperyalistleri, parayı, çeliği, makineyi, barutu, kader sanılan zavallılığı, aşağılık duygusunu, Avrupa önünde köle gibi durma alışkanlığını yenmişti.
Çanakkale geçilemezdi…
Bakınız, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Muharebelerini nasıl anlatıyor:

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
İngiliz ve Fransızlar, 18 Mart 1915’teki deniz bozgunundan sonra, Boğazın yalnızca, deniz gücüyle geçilemeyeceğini anlamışlardı.
Bu nedenle amfibik harekâtının planlamasına giriştiler.
25 Nisan 1915’te başlattıkları kara harekâtında da başarısız oldular…
18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını zorlayarak geçmek isteyen Dünyanın en büyük Donanmasına, deniz mezar oluş, zamanın en büyük ordularının BOĞAZI, Karadan geçme çabaları da Conk Bayırı ve Anafartalar Muharebeleri ile Gelibolu sırtlarında Türk Birliklerince durdurulmuştur.
Kara Muharebelerinde de yenilgiye uğratılan İtilaf Devletleri bölgeyi terk etmiş, ancak galibiyetle sonuçlandırdıkları Genel Savaş’ın sonrasında; bu yenilginin acısını iliklerine dek duymanın intikamını almak üzere Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalatmışlardır,
Bu Ateşkese dayanılarak; zaman yitirmeden, Boğazlar, İstanbul ve ülkenin birçok yeri işgal edilmiştir.
TARİHİ BİLMEK, DERS ÇIKARMAK, GELECEK İÇİN PLANLAR YAPMAK, GELİŞMİŞ TOPLUMLAR İÇİN VAZGEÇİLMEZ OLGULARDANDIR.
Çanakkale Muharebeleri; bilmeliyiz ki; Trablus Garp Savaşları, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı ile süren Osmanlı İmparatorluğunun ölüm kalım mücadelesinin son halkasını oluşturmaktadır.
Çanakkale Kara Muharebeleri; Türklüğün kaderini çizecek bir LİDERİN doğumuna da yol açacak ve bu Liderin de Halkını tanımasını, halkının içinde taşıdığı cevheri bulmasını sağlayacaktır.
Bu lider, bitmiş tükenmiş sanılan Türk Ulusunun, o yorgun haliyle bile neleri yapabileceğini gösterecek ve gerçekleştirilen bir Kurtuluş Savaşı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde yeniden yükselebileceğini ortaya koyacaktır.
Bu lider, Yarbay olarak Cephede bulunan Mustafa KEMAL’DİR.
Çanakkale Kara Muharebeleri, bugünkü konumuz dışında olduğu için ayrıntıya girmiyorum…
Çanakkale Kara Muharebelerinin anlatımı için de Sayın Başkan Ulvi Bey, sanırım bir konferans düzenleyecektir…

CANAKKALE MUHAREBELERİNİN SİYASAL SONUÇLARI:
1. Çanakkale Muharebelerinin sürdüğü dönemde İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devletinin paylaşılması kapsamında İtalya’ya bazı topraklar vaat edilerek bu ülkenin Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna savaş açması sağlanmıştır.
2. İtilaf Devletlerinin Çanakkale’deki başarısızlığı, Bulgaristan’ı İttifak Devletleri safında yer almaya itmiş, böylece Almanya ile Osmanlı Devleti arasında bir köprü kurulmuştur. Bu durum Genel Savaşın ez iki yıl daha uzamasına yol açmıştır.
3. İtilaf Devletlerinin, Rusya'ya yardım ulaştıramamaları, Rusya'da mevcut krizi aşılamayacak boyutlara taşımış ve iç huzursuzluk artarak, Bolşevik İhtilalının çıkmasına yol açmıştır.
4. İtilaf Devletlerinin yenilmezliği düşüncesi yıkılmıştır. Sömürgelerde bağımsızlık hareketlerine zemin hazırlanmış, Sömürgelerde direnişler başlamıştır.
5. İngiltere ve Fransa'da savaş karşıtı kamuoyu oluşmuş. İngiltere'de Liberal Hükümet yıkılmıştır.

ÇANAKKALE MUHAREBELERİNİN ASKERİ SONUCLARI:
Sekiz ay on dört gün süren Çanakkale Muharebelerinde, gerek taraflarının kullandığı asker mevcudu, gerekse silah ve çeşitli savaş araçları miktarı, değişik kaynaklarda farklılık göstermektedir. Aşağıda gösterilen sayılar ortalama değerleri taşımaktadır.
Çanakkale Cephesinde her İki tarafın savaşan asker sayısı toplamı bir milyona ulaşmıştır. İngilizler 410 bin, Fransızlar 79 bin olmak üzere yarım milyona yakın asker göndermişlerdir.
Türk tarafının mevcudu da bu sayıya yakındır.
Müttefiklerin muharebe kayıpları: İngiltere: 205.000, Fransa: 47.000, olmak üzere; Toplam: 252.000 dir.
Türk birliklerinin kayıpları: 55.000 şehit, 100.177 Yaralı, 10.000 kayıp, 21.489 Hastalıktan ölen, olmak üzere, Toplam kayıp:251.359 dur.
Bu zaferle;
-Osmanlı Devleti "Hasta Adam" imajını silmiş.
-Türk Ordusu, Balkan Savaş’ı yenilgisinin ezikliğini üzerinden atmıştır.
Eğer Çanakkale geçilseydi:
-Osmanlı Devleti daha savaşın başında çökerdi.
-Anadolu çok daha önce işgal edilerek parçalanır, Türklerin durumu, Sevr'de ön görülenden daha kötü olurdu.
Çanakkale Muharebelerinin en önemli sonuçlarından birisi de kuşkusuz, Mustafa Kemal gibi çağımızın en büyük Askeri ve Siyasi dehasını ortaya çıkarmış olmasıdır.

Dostlarım;
İzninizle bazı saptamalarımı paylaşmak istiyorum…
Birinci Dünya Savaşından; Osmanlının yenilgi ile çıktığını biliyoruz…
 Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile Bağımsızlığını, Refahını, Ülkesini, Ülkülerini yitirmiş, korkunç bir gelecekle baş başa kalmıştı.
Nüfusunun ve topraklarının yarıdan fazlasını sınırları dışında bırakmıştı…
Türkler öz vatanlarında vatansız kalmıştı.
Mondros Mütarekesi ile sınırları çizilen vatan parçası da işgale başlanmıştı…
Savaşı, Almanlar kazansa, başımıza nelerin geleceğini tahmin etmek de güç değil…
Benim sorum şu: Çanakkale geçilseydi halimiz nice olurdu?
Ya da Rusya’da İhtilal olmasaydı, başımıza daha neler gelirdi?
Biliyorsunuz, Sarıkamış bozgunundan sonra, Doğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Karadeniz bölgesi tümüyle Rusların ve Ermenilerin insafına terk edilmişti…
Ruslar, kısa sürede, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt, Rize ve Trabzon dâhil Giresun Harşit çayına kadar olan bölgeyi, işgal etmişlerdi…
1917 Ekim DEVRİM’İ olunca da; yeni Sovyet Yönetimi, Tüm işgal bölgelerinden koşulsuz çekildiği gibi,  Trakya Bölgesindeki Midye -ENEZ hattı ile Sakarya Irmağı arasındaki bölgede, Çanakkale ve İstanbul dâhil, kendisine vaat edilen tüm haklarından da SICAK DENİZLERE inme hayalinden de vazgeçmiştir…
Emperyalistlere karşı yürüttüğümüz, Milli Mücadelemiz sırasındaki, Sovyet yardım ve desteklerini vurgulamaya gerek yok…
Ayrıca diyebiliriz ki;
Milli Mücadelelimizi yürütecek Komutanların, Mustafa Kemal Paşa dâhil, nerede ise tümü, Çanakkale Muharebelerinde temayüz etmişlerdir...
Ve yine iddia edebiliriz ki; Milli Mücadelenin tohumları Çanakkale de atılmıştır...
Aziz Şehitlerimiz!
Gözlerimiz yaşla, kalbimiz sevgi ve saygı ile dolu olarak aziz hatıranızı anıyoruz.
Sizler, kara toprakta değil Türk Milletinin gönlünde yatmaktasınız...
Kanlarınızın bedeli bu aziz vatan, ebediyen Türk vatanı olarak nesillerden nesillere devredilecektir.
Ruhlarınız şad olsun!
Ahmet AVCI
17 MART 2016

KAYNAKLAR:
1.   Türkiye Cumhuriyeti Tarihi: Prof. Dr. Ergün AYBARS
2.   Türk DEVRİMİ: Suna KİLİ
3.   Türk DEVERİM TARİHİ: Prof. Dr. Ahmet MUMCU
4.   DİRİLİŞ: TURGUT ÖZAKMAN


KONFERANS. VİDEO LİNKLERİ…
1.    BÖLÜM
https://www.youtube.com/watch?v=v5_n18L6wis&feature=youtu.be
2.BÖLÜM
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ'NİN 101. YILI
2. BÖLÜM
https://www.youtube.com/watch?v=99yuj3rJ-ic&feature=youtu.be


Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar