SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI
10 AĞUSTOS 1920
Birinci Dünya Savaşı’ndan
yenik çıkan Osmanlı, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamıştı…
İtilaf Devletleri bu Antlaşma
hükümlerini uygulayarak, Ülkemizi işgale başlamışlardı…
Padişah ve İstanbul
Hükümeti bu işgal ve diğer haksız uygulamaları benimsemişken, Mustafa Kemal Paşa’nın
öncülük ettiği Kuvayı Milliye, İşgale karşı direnişleri örgütlemiş ve 19 Mayıs
1919 da Milli Mücadeleyi başlatmıştı…
Amasya Genelgesiyle,
Milli Mücadelenin Amacı, gerekçesi ve yöntemi ortaya konulmuş, Erzurum ve Sivas
Kongreleriyle de bu mücadele tek bayrak altında toplanıp, genelleştirilmiş halka
mal edilmişti…
Anadolu’daki bu direnişi
kuşku ile izleyen işgal güçleri, İstanbul Yönetimini; direnişçilerle yeterli
mücadele etmediğini suçlayarak, İstanbul’u 16 Mart 1920’ de Resmen işgal ederek
tüm devlet kurumlarına el koydu…
Osmanlı Meclisi
dağıtıldı, Devlet kurumlarına el konuldu.
Genelkurmay Başkanı’nı
bile makamından tekme tokat kovaladılar…
İstanbul’dan Ankara’ya,
geçen Komutan ve Milletvekillerin de katkılarıyla Ankara’da yeni bir oluşum
gerçekleştirildi..
23 Nisan 1920 de TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ AÇILDI…
ARTIKYENİ BİR TÜK
DEVLETİ KURULMAKTADIR…
Bu yeni oluşumu
engellemeye çalışan işgal güçleri, ilk çare olarak, bir barış antlaşmasını yürürlüğe
koyma karar verdiler..
Bu; “SEVR BARIŞ
ANTLAŞMASI” olacaktı…
Beklenen yarar şu idi; Barış anlaşması ile
savaş sona erecek, böylece Anadolu halkı rahata kavuşacaktı.
Bu durumda Mustafa
Kemal’in çabaları boşa gidecekti.
Artık TBMM de halk
tarafından benimsenmeyecekti.
SAN-REMO KONFERANSI (18- 26 NİSAN
1920)
İngiliz, Fransız ve İtalyan Devlet adamları,
San-Remo’da toplanarak, başta Osmanlı Devleti olmak üzere, Almanya ve Rusya’nın
yıkılmasıyla ortaya çıkan sorunları görüşmeye baladılar. Ancak bu Konferansta,
Türk topraklarının parçalanması söz konusu olduğu halde, İtilaf Devletleri
Türklerin görüşünü almaya gerek duymamışlardır.
21 Nisan 1920’de alınan kararların
tebliğ edilmesi için Türklerin Konferansa çağrılması uygun görüldü.
Konferansa giden Tevfik Paşa, önüne
konulan kararların kabul edilemeyeceğini belirterek İstanbul’a dönecektir.
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASININ
İMZALANMASI:
10 Ağustos 1920
San Remo’da hazırlanan
taslak metin, Osmanlı Heyeti Başkanı Tevfik Paşa tarafından İstanbul’a
bildirilirken, bu kararların; “İstiklal ve hatta devlet kavramları ile
bağdaşmadığı” da belirtilmiştir.
Bunun üzerine hazırlanan
itirazlar Damat Ferit Paşa tarafından Konferansa sunuldu. Ancak İtilaf devletleri,
Türklerin isteklerini, 16 Temmuz 1920’de SPA Konferansında reddettiler.
Ve anlaşmanın kabul ya
da reddi için 27 Temmuz 1920 akşamına kadar süre verdiler.
Bu gelişmeleri yakından
izleyen TBMM 18 Temmuz’da Ankara’da yaptığı toplantıda, ”Misak-ı Milli
sınırları içindeki Milleti ve Vatanı kurtarmak için” ant içti.
Buna karşılık, Osmanlı
Hükümeti, ”20 Temmuz’da antlaşmasının imzalanmasını tavsiye kararı aldı.”
Öte yandan, barış
koşullarının “Kabulü ya da reddi için Padişah, Yıldız Sarayı’nda “Saltanat Şurasını” topladı.
Kendisinin başkanlık
ettiği toplantıya, Veliaht, Hükümet Üyeleri,
o dönemdeki devlet ileri gelenleri ile Büyük Rütbeli Generaller ve
bilginlerden kimi kişiler katılmıştı. Bu şurada görüşülen Sevr Barış taslağı
görüşüldü ve kabul edildi.
Karara Ferik Rıza Paşa
katılmadı
10 Ağustos 1920 Salı günü saat 16’da; Hadi
Paşa, Rıza Tevfik ve Raşad Halis beyler tarafından Paris yakınlarındaki Sevres
(SEVR) kasabasında Osmanlı tarihinin en büyük kara lekesi olan SEVR Barış
anlaşması imzalandı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında gizlice yapılan
paylaştırma uygulama alanına konulmuş oluyordu.
SEVR BARIŞI İLE ARTIK
OSMANLININ YAŞAMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Sevr Antlaşması; Osmanlı
Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan,
Hicaz, Polonya, Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslavya) Devleti ve Çekoslovakya
arasında imzalandı.
Sevr barış anlaşmasının hükümleri ile
1.
Osmanlı İmparatorluğunun ülkesi; İstanbul dolayları ve Anadolu’nun ufak bir
parçası ile sınırlanıyordu.
İstanbul Başkent olarak kalacaktı,
ancak Osmanlı bu anlaşma hükümlerini uygulamazsa yeni karar alınacaktı. Ayrıca
İstanbul’un diğer yurt bölgeleri ile de bağı kesilmişti.
2.
İstanbul ve Çanakkale Boğazları, savaş sırasında bile tüm devletlerin
gemilerine açık tutulacak, Boğazlar, kendisine mahsus bayrağı ve bütçesi olan
bir Avrupa komisyonu tarafından yönetilecektir.
3.
İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan kurulacak bir KOMİSYON, Osmanlı adli
kapitülasyonlarının yerine geçmek üzere, koyacağı bir usulü Osmanlılar kabul
edeceklerdi. Kapitülasyonlardan tüm Müttefik tebaası yararlanacaktır.
4.
İngiliz, Fransız, İtalyan ve Osmanlılardan oluşacak bir KOMİSYON,”Türkiye’nin
servetini idame ve tezyit için ”gerekli tedbirleri alacak, bütçe üzerinde son
sözü söyleme yetkisine sahip olacak, Türk Parasının cins ve miktarını düzenleyecekti.
BU komisyonun izni olmadıkça,
Osmanlılar, içte ve dışta, borç yapamayacaklardı. Türkiye’nin “tüm servet ve
gelirin” emrinde bulunduracak olan bu komisyon, elde ettiği paraları; sıra ile
kendi masraflarını, İşgal kuvvetlerinin masraflarını, savaş sırasında zarar
görmüş olan müttefik vatandaşlarının zararlarını karşılamaya ayıracak, geri
kalan kısmı da Osmanlılar için harcayacaktı.
Bu komisyonda bulunan
Osmanlı üyesinin yalnızca “Bilgilendirme niteliğinde” bir konuşma hakkı
olacaktır.
5.
Azınlıklar her derecede okul açabileceklerdi.
6.
Türkiye’nin askeri kuvveti;15 bini Jandarma olmak koşulu ile 50.700 kişiden
ibaret olacak ve topları bulunmayacaktı. Subaylarının da % 15’ini müttefik ya
da tarafsız ülke subayları oluşturacaktı.
Zorunlu askerlik hizmeti
olmayacaktı.
7
Osmanlı Devletinin,600 tonilatodan aşağı olmamak üzere,13 gambot ve torpidosu olabilecek,
fakat karada ve denizde askeri uçağı bulunmayacaktı. Türkiye’de herhangi bir
“tahkimat” yapılamayacak ve Türk Silahlı kuvvetleri, Müttefik komisyonların
kontrolü altında bulanacaktı.
8.
Antlaşmanın uygulanmasına başlandıktan bir yıl sonra, Kürtler; Doğu Anadolu’da
bağımsız bir kuruluş meydana getirmek isterlerse ve onların bu istekleri;
” Cem’iyyet-i Akvam”
tarafından kabul edilip, Osmanlılara tavsiye edilirse, Osmanlılar bu tavsiyeyi
yerine getireceklerdir.
9.
Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon illerinin bulunduğu alanda, bir Ermenistan
Devleti kurulacak, ”Bu devletin sınırlarının belirlenmesi, ABD Başkanının
hakemliğine bırakılacaktır.”
10.
Hicaz bağımsız bir devlet olacak, Osmanlılar, Mısır üzerindeki tüm haklarından
vaz geçecek, Suriye, Irak ve Filistin için,”Belirlenecek kararları” da kabul
edecekti.
11. Oniki ada,
İtalyanlara, Akdeniz’deki diğer adalar da Yunanlılara bırakılacaktır.
12. “İzmir şehri ile Tire,
Ödemiş, Akhisar ve Bergama”yı da içine alan bölgedeki “Osmanlı Hâkimiyet”i
Yunanistan’a bırakılacak, yalnız Osmanlı hâkimiyetine işaret olmak üzere İzmir
Kalelerinden birine Türk Bayrağı çekilecektir.
Fakat “Mahalli Parlamento”,
beş yıl sonra, çoğunluk kararı ile İzmir’in Yunanistan’a bağlanmasını,
Cemi’yyet-i Akvam’dan isteyebileceği gibi aynı konu için referanduma da karar
verebilecektir.
13.
Antalya ve Konya bölgeleri İtalyanların; Adana Sivas Ve Malatya ise
Fransızların manda alanı olmuştu.
14. Savaşta zarar görenlere tazminat ödenecekti.
Sevr
Barışından birkaç gün sonra; İngiltere, Fransa ve İtalya aralarında ayrı bir
anlaşma imzalayarak, Osmanlıya bırakılan toprak parçası üzerinde nüfuz
bölgeleri kurdular. Her devlet kendi bölgesinde nüfuz sahibi olacaktı.
Böylece
Anadolu’nun Güney yarısı ve Akdeniz bölgesi –Yunanistan’a bırakılan Ege kesimi
dışında- Tüm Batı Anadolu İtalyanların;
Silifke,
Kayseri, Tokat, Mardin Çizgisini içine alan bölge Fransızların;
Mardin
doğusu da İngilizlerin nüfuz bölgesi oldu.
SEVR
BARIŞ ANLAŞMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Sevr
barış hükümlerinin anlamı çok açıktır. Osmanlı Devletinin Doğu Trakya, Boğazlar
ve hatta İstanbul üzerindeki egemenliği sona ermiştir. Ege bölgesinin yönetimi
Yunanistan'a geçmiştir. Burası beş yıl sonra Yunanistan’ın olacaktır.
Doğu
Anadolu elden gitmiştir. Ayrıca elde kalan ufacık bölgenin büyük bölümü de İtilaf
devletlerinin nüfuzuna girmişti.
Osmanlı
Devletinin artık Ordusu yoktur. Ekonomik denetimi yitirmiştir. Azınlıklar
üzerinde Osmanlının hiçbir hakkı kalmamıştır.
Bu duruma düşen bir
devlete artık var denemezdi.
Eylemsel
olarak Mondros ateşkesinden sonra yok olan Osmanlı Devleti bu anlaşma ile
hukuken de ortadan kalkıyordu.
Osmanlı
Hükümdarının bu anlaşmayı nasıl kabul ettiği tam bir bilmecedir. Anadolu
İhtilalini ve Yeni Türk devletini boğmak ve ödünlerle saltanat hakkını
sürdürebilmek için bu anlaşmayı kabullenen Vahdettin’in devlet adamlığı
niteliğinden ne kadar yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
TBMM’NİN
Sevr barışına tepkisi çok sert oldu. Bu barışı TBMM kabul etmiyordu. Bu anlaşmayı
onaylayan tüm Osmanlı Devlet Adamları 19 Ağustos’ta TBMM’nce alınan kararla
vatan haini ilan edildiler.
Ve vatandaşlık
haklarından yoksun kılındılar.
Sevr; Yurttaki direnme
bilincini biledi.
Sevr’in
yürürlüğe girmediğini de belirtmek gerekir. Çünkü Anayasaya göre Bu anlaşma
mecliste onaylanmamıştır.
Çünkü Meclis 11 Nisan
1920’de Padişahça dağıtılmıştı. Bu yüzden Sevr hukuken de geçersizdir.
Sevr
Barışı Dünya Savaşından sonra işgal edilmeye başlanan Türk Yurdunun 1920 Yılı
ortalarındaki durumunu tescil etmekten öte bir yenilik getirmemişti.
Osmanlı
Devletinin yalnızca adı kalmıştı bir de hiçbir gücü kalmayan Padişah ve Osmanlı
Hükümeti, görüşmeler sırasında İtilaf Devletlerinin Ülkeyi parçalama,
egemenliğini yok etme planlarında en küçük bir değişiklik bile yapamamıştır.
Böylece
pek çok batılı gözünde; altı yüz yıl önce başlayan;”Türk Sorunu” sona eriyordu.
Türkler yalnızca
Avrupa’dan atılmamışlardı. Anadolu’daki varlıkları da sona ermiş sayılırdı.
96 YIL ÖNCE BUGÜN
İMZALANAN VE Osmanlı Tarihine bir kara leke olarak geçen bu antlaşma; Mustafa
Kemal Paşa öncülüğünde sürdürülen Milli Mücadele sonucunda Tarihin çöp sepetine
atılarak, Yeni Türkiye Cumhuriyetinin Tapu senedi olan Lozan Barış antlaşması
yürürlüğe konulmuştur…
Lozan Antlaşması,
yürürlüğe konulmuştur ama iç ve dış düşmanlar, Türk ve Türkiye düşmanları, SEVR
hedeflerinden hiç vazgeçmemişlerdir…
Bugün; BÖLÜCÜ KÜRT
FAALİYETİNİN, ERMENİSTAN TALEPLERİNİN, AB DAYATMALARININ VE BÜYÜK ORTADOĞU
POROJSİNİN, SEVRLE örtüşmediğini kim söyleyebilir…
Bugün ülkemizde bile;
“KURTULUŞ SAVAŞI YAPILMAMIŞTIR, SEVR ANLAŞMASI, LOZAN ANTLAŞMASINDAN DAHA
İYİDİR” diyen aymaz ve hainler vardır…
Ahmet
AVCI
10
AĞUSTOS 2016
İzmir
https://www.facebook.com/notes/ahmet-avc%C4%B1/sevr-bari%C5%9Fi/1231790260204842
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder