ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ’NİN 101’İNCİ YIL DÖNÜMÜ
Değerli Konuklar,
Çanakkale Deniz
Zaferi’nin 101’inci yıl dönümünü, kutluyor, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak
üzere tüm Şehit ve Gazilerimizi, bu Muharebeleri gerçekleştiren
Kahramanlarımızı Rahmet ve Şükranla anıyoruz…
Ayrıca; Gelibolu’da görev alan İşgal Kuvvetleri’nin
askerlerini de bir insanlık görevi olarak, Türklere özgü vefa duygusu ile yâd
ediyoruz.
Çanakkale Muharebeleri; Birinci Dünya Savaşına
istemeyerek giren ya da sokulan Osmanlı Devletinin; başlatmadığı ve girmeyi de
istemediği bu savaşta, İngiliz ve Fransızların oluşturduğu Emperyalist
ittifakına karşı yürüttüğü meşru bir savunmadır.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına; çok fazla Hans
öleceğine, Mehmetçik ölsün ve sonradan da Osmanlı toprakları kendisine kalsın
düşüncesinden hareket eden Almanya’nın dayatması ve ülkemizdeki yandaşlarının
Yüzyılın başında yitirilen toprakların geri alınacağı hevesi sonucu katılmıştı.
Savaşın başlangıcında; Ruslar, İstanbul ve Boğazlar
üzerindeki hak ve çıkarlarının İngiltere ve Fransa tarafından tanınmasını
istiyordu…
İstanbul ve Boğazlar dâhil, Midye-Enez hattı ile Sakarya
Nehri arasındaki Marmara Bölgesinin Ruslara verilmesi kabul edildi…
Osmanlı Devleti; Kafkasya’da Rusların başlattığı
muharebede; Sarıkamış bozgununa uğrayınca; Doğu Anadolu’yu ve Doğu Karadeniz
kıyılarını Ruslara ve Ermenilere terk ederek, birliklerini Mısır seferi için
Güney’e, Süveyş Kanalı’na yöneltmişti.
Amacı; Süveyş Kanalını ele geçirerek, İngiltere’nin
Sömürgesi Hindistan’la bağlantısını kesmek, böylece ikmal akışını durdurmak ve
İngiltere’yi sıkıntıya sokarak, Almanya’nın işini kolaylaştırmak, ayrıca;
olursa Mısır’ı yeniden Osmanlı topraklarına katmaktı.
Peki ya Doğu Anadolu ne olacaktı?
Bu konu, Türk Başkomutanı’nı pek de ilgilendirmiyordu
herhalde…
Buna karşılık; İtilaf Grubunun lideri konumundaki
İngiltere de Süveyş Kanalının güvenliğini sağlamak ve Mısır’ı elde tutmak için,
Osmanlı Ordusunun bu bölgeden uzak tutulmasının planlarını yapmaktadır.
Ayrıca, Avrupa’da, Almanya’nın karşısında; başarısızlığa
uğrayan, iç bünyesinde de kargaşa yaşayan Rusya’nın yardım taleplerini de
karşılamak istemektedir.
Rusya’ya yardım için de Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını
aşmak gerekecektir.
Çanakkale Boğazı, Birinci Dünya Savaşı sırasında iki Blok
devletleri için de yaşamsal önemdedir.
Savaşın başında Osmanlının tarafsız kalması, İtilaf
Devletlerini memnun etmiş, hatta 26 EYLÜL 1914’te boğazların tüm yabancı
gemilere kapatılmasını önemsememişti.
Ancak Osmanlı, Almanya yanında savaşa girince, İngiltere,
Boğazlar konusunda ki asıl planını uygulamaya koymuştur.
Çanakkale’den geçen deniz yolu hem İstanbul’a hem de
Rusya’ya gittiğinden, İstanbul’u ele geçirmek, Osmanlı Devletini bir an önce
savaş dışı bırakmak ve Rusya’ya gereken yardımı yapabilmek; Osmanlının, Süveyş
Kanalı’na sefer yapmasını önlemek, Balkan Devletlerini yanlarına çekmek için
İngiliz ve Fransızların, Çanakkale Boğazını zorlayacakları açıkça belli idi.
Bunu bilen Osmanlı da daha 26 EYLÜL 1914’te bu Boğazı tüm
yabancı gemilere kapatmıştı.
Rusya’ya yardım için; İngiltere, müttefiki Fransa’yı ikna
ederek, 1915 yılı başlarında, İtilaf Devletleri Bloğu için artık bir zorunluluk
olan “Çanakkale Seferi”ni – ya da onların deyimi ile GELİBOLU SEFERİNİ” -
başlattı.
Böylelikle, Osmanlı’yı hassas yerinden vurarak, Süveyş
Kanalı Bölgesindeki birliklerini geriye çektirecekti.
Çanakkale Harekâtı başarıya ulaşırsa; Osmanlı Başkenti
ele geçirilip, Osmanlı Devleti çökertilecek ve savaş dışı bırakılacak, Almanya-
Avusturya Macaristan Bloğuna yeni bir cephe açılacak, Rusya’ya yapılacak
yardımla da, Alman birlikleri Doğudan ve Batıdan sıkıştırılarak, savaş daha
kısa sürede; başarı ve daha az kayıpla bitirilecekti.
Çanakkale Seferinde kısa sürede başarı sağlanamasa bile
Almanya’nın, Batı’dan bu bölgeye kuvvet kaydırması sağlanarak, Avrupa’daki gücü
zayıflatılmış olacaktır.
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ ÖNCESİ GENEL DURUM:
Bilindiği gibi; Balkan Savaşları sonrası; Kara
Birliklerimizin, eğitim ve donatımı, Almanlara,
Deniz Birliklerimizin eğitim ve donatımı İngilizlere,
Jandarma Birliklerimizin, eğitimi de Fransızlara emanet
edilmişti…
İngiliz Reform Kurulu Başkanı olarak, Amiral Limpus
görevlendirilmişti.
İngiliz Amirali Limpus, iki yıl Türkiye’de kalmış,
Çanakkale savunma düzenini de savunmanın zayıf olduğunu da Osmanlı deniz
gücünün yetersiz olduğunu da bilmektedir…
Alman Reform Kurulu Başkanı da Tümgeneral Liman Von
Sanders idi…
Alman General SANDERS, hiçbir Savaşa katılmamıştı ama
Osmanlı ordusunu savaşta yönetecekti…
Genelkurmay Başkanımız, sonra Harbiye Nazırımız, hatta
Başkomutanımız olan Enver Paşa; 34 yaşındadır, Almanlara ve kendine hayrandır
ama, bir Alaya bile komuta etmemiştir…
Ordu ile ilgili önemli kararlarda LİMAN PAŞA’NIN onayı
gerekiyordu...
Genelkurmay Karargâhına Alman Subaylar hâkim idi…
Osmanlı Genelkurmayı,
Berlin Genelkurmayının bir şubesi gibi çalışmakta idi…
Türkiye, Rusya’yı kendisine ciddi bir tehdit olarak
görüyordu.
Devlet de, Ordu da, Halk da savaşa hazır değildi…
Osmanlı, ilk devlet borcunu; 1854 tarihinde Kırım
Savaşı’nı finanse etmek için İngiltere’den almıştır…
Sürdürülen borçlanma, Osmanlı maliyesini sarsmış, alınan
borçlar, verimli kullanamadığı gibi, 1875’ten itibaren bu borların faizini
ödeyemez olmuş ve 1880’de de borçlarını ödeyemeyeceğini açıklayarak, iflasını
istemiştir…
Ve Maliyesini Düyunu Umumiye yönetimine devretmek zorunda
kalmıştır…
Yani genel savaş öncesinde, Osmanlı Devleti, Askeri
bakımdan da, Siyasi bakımdan da, ekonomik bakımdan da, bir değer ifade
etmemektedir…
Ama, Almanlar için Osmanlının Coğrafyası değerli idi…
Siyasi çekişme, Orduyu da sarmıştı, ülkedeki iki siyasal
partiden biri; Alman, diğeri de İngiliz yanlısı idi…
Türk Kurmay subaylarının genel görüşü: “SAVAŞA GİRERSEK,
SADECE YENİLMEYİZ, BİTERİZ…”
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa
idi…
Çanakkale Savaşının ilk bölümü deniz muharebesiydi.
Denizciler bir şekilde savaş sahnesinde vardı ama, Osmanlı Donanması
ortada yoktu. Çünkü II. Abdülhamit; korkuları ve vesveseleri yüzünden, Osmanlı
Donanması’nı Haliç’e kapatarak yok etmişti.
Bu yüzden Osmanlı Donanması; yalnızca,
Çanakkale’de değil, 1897 Osmanlı-Yunan, 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan ve
1919-1922 İstiklal Savaşları’nda da yoktu. Ege Adaları’nın tamamını, donanmamız
olmadığı için kaybetmiştik.
ÇANAKKALE DENİZ MUHAREBESİ
3 Kasım 1914 den itibaren İngiliz ve Fransız gemileri
Çanakkale Boğazının çıkışını denetim altına aldılar ve müstahkem mevkileri
bombalamaya başladılar…
İNGİLTERE, 28 Ocak 1915’te GELİBOLU’YA Harekât kararı
aldı.
Müttefikler, başlangıçta boğazı, yalnızca donanmayla
zorlayıp, Marmara’ya geçmeyi, daha sonra da Karadeniz bağlantısını kurmayı
planlamışlardı.
Çağdaş Muharebelerde; zafer, Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetlerinin birlikte kullanılmasıyla elde edilebilir.
Çanakkale Seferi öncesinde
Müttefikler; “Hasta Adam” olarak gördükleri Osmanlı Devletinin askeri gücünü,
küçümsemişler ve çok güçlü donanmaları karşısında, Türk sahil bataryalarının
çok kısa sürede tahrip edileceği, dolayısı ile kıyıya asker çıkartılarak, kayıp
vermeye gerek olamadığı biçiminde yanlış, değerlendirmeler yapmışlardır.
Belki de bu yanlış değerlendirmeye,
Osmanlı Devletinin Balkan yenilgisi yol açmıştır.
Müttefikler, 19 Şubat 1915 tarihinden başlayarak, bir ay
boyunca, Kumkale ve Seddülbahir Müstahkem Mevkilerini bombalamışlar, Türk mevzilerinin tümüyle susturulduğu
kanısına ulaşınca ve boğazdaki mayınların etkisizleştirildiğini var sayıca da,
18 MART 1915’te Boğaza taarruz kararını vermişlerdir…
18 Mart günü; Akdeniz Filosu Komutanı,
Amiral Robeck, sabaha karşı 04.00’te donanmaya “Hazır ol Emri”ni vermiştir.
Askerler, çağın en modern
Zırhlılarında yerlerini almışlar, Komutanlar güvertede oldukları halde,
Bozcaada’dan hareket etmişlerdi.
İtilaf Donanması, 18 savaş gemisi, 12
kruvazör, 27 muhrip, 12 denizaltı, 1 uçak gemisi, 2 hasta hane gemisi, 86
nakliye gemisi, 222 çıkarma gemisi, 42 uçak ile Çanakkale boğazını geçmeye
kalkıştı.
Bu gemiler, Akdeniz’de o güne dek
görülmüş en büyük deniz gücü yığınağı idi.
İngiliz Komutan, kendi istihbarat
raporlarına güvenerek, bölgenin temiz olduğu rahatlığı içinde; aynı gece Hakkı
Bey Komutasındaki Nusrat Mayın Gemisinin döşediği 26 mayından habersiz ve Türk
Topçu bataryalarının kahramanca hazırlığını bilemeden keyifle gemilerinin hareketini
izlemektedir.
Önce boğaz kıyılarındaki tabyalar, bombardımanla ezilecek
ve akşama da İtilaf donanması Marmara’ya geçerek İstanbul’a doğru yol alacaktı.
Saat 10. 30 da sabahın ilk pusu kalkarken, 10 savaş
gemisi, iki sıra halinde boğaza girdi. Yarım mil geriden gelen ve İkinci grupta
yer alan Fransız gemileri de ilerlediler.
Boğazın iki yakasında mevzilenmiş top bataryalarımız,
dövülmeye başlandı.
Toplarımız eski de olsa, menzili yetersiz de olsa,
yeterli mermisi olmasa da, zırh delici mermisi de olmasa, topçularımız vatanı
savunmanın bilincindeydiler...
Bataryalarımız hazırlıklıydı...
Askerler ve toplar, sığınaklara yerleştirildiğinden,
fazla kayıp vermediler.
Gemiler, Topçularımızın atış menziline girince de
şiddetli ateş altına alındılar.
Topçularımızın yoğun ve isabetli atışları ve Nusrat Mayın
gemisinin Karanlık Liman’a döktüğü mayınların etkisi ile gemilerinin üçte
birini kaybeden Müttefik donanması, saat 18 00’de; geriye çekilmeye başladı.
Bu bir günlük çatışmada;
Bouvet (BUVE), Ocean(OŞIN), İrresistibe, savaş gemileri ile iki muhrip, yedi
mayın tarama gemisi batmış; Gaulois (Galova), İnflexible da dâhil olmak üzere
yedi zırhlı görev yapamayacak duruma gelmişti…
Yenilmez armada yenilmişti…
İnanmak kolay değildi.
Sabah marşlarla boğaza giren ARMADA, büyük
kayıplar vererek yenilgiyi kabul etmişti.
Bu zafer, yüzlerce yıllık ezikliği,
emperyalizmin yenilmezlik düşüncesini ve Balkan yenilgisinin, Sarıkamış
felaketinin, Süveyş fiyaskosunun onur ve cesaret kırıcı etkisini de yok
etmişti.
Ordumuz; emperyalistleri, parayı, çeliği,
makineyi, barutu, kader sanılan zavallılığı, aşağılık duygusunu, Avrupa önünde
köle gibi durma alışkanlığını yenmişti.
Çanakkale geçilemezdi…
Bakınız, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale
Muharebelerini nasıl anlatıyor:
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var
mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların
yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek
için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış
ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüd ki
ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle
“bu: bir Avrupalı”
İngiliz ve Fransızlar, 18 Mart 1915’teki deniz
bozgunundan sonra, Boğazın yalnızca, deniz gücüyle geçilemeyeceğini
anlamışlardı.
Bu nedenle amfibik harekâtının planlamasına giriştiler.
25 Nisan 1915’te başlattıkları kara harekâtında da
başarısız oldular…
18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını zorlayarak geçmek
isteyen Dünyanın en büyük Donanmasına, deniz mezar oluş, zamanın en büyük
ordularının BOĞAZI, Karadan geçme çabaları da Conk Bayırı ve Anafartalar
Muharebeleri ile Gelibolu sırtlarında Türk Birliklerince durdurulmuştur.
Kara Muharebelerinde de yenilgiye uğratılan İtilaf Devletleri
bölgeyi terk etmiş, ancak galibiyetle sonuçlandırdıkları Genel Savaş’ın
sonrasında; bu yenilginin acısını iliklerine dek duymanın intikamını almak
üzere Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalatmışlardır,
Bu Ateşkese dayanılarak; zaman yitirmeden, Boğazlar,
İstanbul ve ülkenin birçok yeri işgal edilmiştir.
TARİHİ BİLMEK, DERS ÇIKARMAK, GELECEK İÇİN PLANLAR
YAPMAK, GELİŞMİŞ TOPLUMLAR İÇİN VAZGEÇİLMEZ OLGULARDANDIR.
Çanakkale Muharebeleri; bilmeliyiz ki; Trablus Garp
Savaşları, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı ile süren Osmanlı
İmparatorluğunun ölüm kalım mücadelesinin son halkasını oluşturmaktadır.
Çanakkale Kara Muharebeleri; Türklüğün kaderini çizecek
bir LİDERİN doğumuna da yol açacak ve bu Liderin de Halkını tanımasını,
halkının içinde taşıdığı cevheri bulmasını sağlayacaktır.
Bu lider, bitmiş tükenmiş sanılan Türk Ulusunun, o yorgun
haliyle bile neleri yapabileceğini gösterecek ve gerçekleştirilen bir Kurtuluş
Savaşı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde yeniden
yükselebileceğini ortaya koyacaktır.
Bu lider, Yarbay olarak Cephede bulunan Mustafa
KEMAL’DİR.
Çanakkale Kara Muharebeleri, bugünkü konumuz dışında
olduğu için ayrıntıya girmiyorum…
Çanakkale Kara Muharebelerinin anlatımı için de Sayın
Başkan Ulvi Bey, sanırım bir konferans düzenleyecektir…
CANAKKALE MUHAREBELERİNİN SİYASAL SONUÇLARI:
1. Çanakkale Muharebelerinin sürdüğü dönemde İtilaf Devletleri
tarafından Osmanlı Devletinin paylaşılması kapsamında İtalya’ya bazı topraklar
vaat edilerek bu ülkenin Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna savaş açması
sağlanmıştır.
2. İtilaf Devletlerinin Çanakkale’deki başarısızlığı,
Bulgaristan’ı İttifak Devletleri safında yer almaya itmiş, böylece Almanya ile
Osmanlı Devleti arasında bir köprü kurulmuştur. Bu durum Genel Savaşın ez iki
yıl daha uzamasına yol açmıştır.
3. İtilaf Devletlerinin, Rusya'ya yardım
ulaştıramamaları, Rusya'da mevcut krizi aşılamayacak boyutlara taşımış ve iç
huzursuzluk artarak, Bolşevik İhtilalının çıkmasına yol açmıştır.
4. İtilaf Devletlerinin yenilmezliği düşüncesi
yıkılmıştır. Sömürgelerde bağımsızlık hareketlerine zemin hazırlanmış,
Sömürgelerde direnişler başlamıştır.
5. İngiltere ve Fransa'da savaş karşıtı kamuoyu oluşmuş.
İngiltere'de Liberal Hükümet yıkılmıştır.
ÇANAKKALE MUHAREBELERİNİN ASKERİ SONUCLARI:
Sekiz ay on dört gün süren Çanakkale Muharebelerinde,
gerek taraflarının kullandığı asker mevcudu, gerekse silah ve çeşitli savaş
araçları miktarı, değişik kaynaklarda farklılık göstermektedir. Aşağıda
gösterilen sayılar ortalama değerleri taşımaktadır.
Çanakkale Cephesinde her İki tarafın savaşan asker sayısı
toplamı bir milyona ulaşmıştır. İngilizler 410 bin, Fransızlar 79 bin olmak
üzere yarım milyona yakın asker göndermişlerdir.
Türk tarafının mevcudu da bu sayıya yakındır.
Müttefiklerin muharebe kayıpları: İngiltere: 205.000,
Fransa: 47.000, olmak üzere; Toplam: 252.000 dir.
Türk birliklerinin kayıpları: 55.000 şehit, 100.177
Yaralı, 10.000 kayıp, 21.489 Hastalıktan ölen, olmak üzere, Toplam
kayıp:251.359 dur.
Bu zaferle;
-Osmanlı Devleti "Hasta Adam" imajını silmiş.
-Türk Ordusu, Balkan Savaş’ı yenilgisinin ezikliğini
üzerinden atmıştır.
Eğer Çanakkale geçilseydi:
-Osmanlı Devleti daha savaşın başında çökerdi.
-Anadolu çok daha önce işgal edilerek parçalanır,
Türklerin durumu, Sevr'de ön görülenden daha kötü olurdu.
Çanakkale Muharebelerinin en önemli sonuçlarından birisi
de kuşkusuz, Mustafa Kemal gibi çağımızın en büyük Askeri ve Siyasi dehasını
ortaya çıkarmış olmasıdır.
Dostlarım;
İzninizle bazı saptamalarımı paylaşmak istiyorum…
Birinci Dünya Savaşından; Osmanlının yenilgi ile
çıktığını biliyoruz…
Osmanlı Devleti,
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile Bağımsızlığını, Refahını, Ülkesini,
Ülkülerini yitirmiş, korkunç bir gelecekle baş başa kalmıştı.
Nüfusunun ve topraklarının yarıdan fazlasını sınırları
dışında bırakmıştı…
Türkler öz vatanlarında vatansız kalmıştı.
Mondros Mütarekesi ile sınırları çizilen vatan parçası da
işgale başlanmıştı…
Savaşı, Almanlar kazansa, başımıza nelerin geleceğini
tahmin etmek de güç değil…
Benim sorum şu: Çanakkale geçilseydi halimiz nice olurdu?
Ya da Rusya’da İhtilal olmasaydı, başımıza daha neler
gelirdi?
Biliyorsunuz, Sarıkamış bozgunundan sonra, Doğu Anadolu
Bölgesi ve Doğu Karadeniz bölgesi tümüyle Rusların ve Ermenilerin insafına terk
edilmişti…
Ruslar, kısa sürede, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane,
Bayburt, Rize ve Trabzon dâhil Giresun Harşit çayına kadar olan bölgeyi, işgal
etmişlerdi…
1917 Ekim DEVRİM’İ olunca da; yeni Sovyet Yönetimi, Tüm
işgal bölgelerinden koşulsuz çekildiği gibi,
Trakya Bölgesindeki Midye -ENEZ hattı ile Sakarya Irmağı arasındaki
bölgede, Çanakkale ve İstanbul dâhil, kendisine vaat edilen tüm haklarından da
SICAK DENİZLERE inme hayalinden de vazgeçmiştir…
Emperyalistlere karşı yürüttüğümüz, Milli Mücadelemiz
sırasındaki, Sovyet yardım ve desteklerini vurgulamaya gerek yok…
Ayrıca diyebiliriz ki;
Milli Mücadelelimizi yürütecek Komutanların, Mustafa
Kemal Paşa dâhil, nerede ise tümü, Çanakkale Muharebelerinde temayüz
etmişlerdir...
Ve yine iddia edebiliriz ki; Milli Mücadelenin tohumları
Çanakkale de atılmıştır...
Aziz Şehitlerimiz!
Gözlerimiz yaşla, kalbimiz sevgi ve saygı ile dolu olarak
aziz hatıranızı anıyoruz.
Sizler, kara toprakta değil Türk Milletinin gönlünde
yatmaktasınız...
Kanlarınızın bedeli bu aziz vatan, ebediyen Türk vatanı
olarak nesillerden nesillere devredilecektir.
Ruhlarınız şad olsun!
Ahmet AVCI
17 MART 2016
KAYNAKLAR:
1. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi:
Prof. Dr. Ergün AYBARS
2. Türk DEVRİMİ: Suna KİLİ
3. Türk DEVERİM TARİHİ: Prof.
Dr. Ahmet MUMCU
4. DİRİLİŞ: TURGUT ÖZAKMAN
KONFERANS. VİDEO LİNKLERİ…
1.
BÖLÜM
https://www.youtube.com/watch?v=v5_n18L6wis&feature=youtu.be
2.BÖLÜM
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ'NİN
101. YILI
2. BÖLÜM
https://www.youtube.com/watch?v=99yuj3rJ-ic&feature=youtu.be
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder