BİR KİTAP
“1984”
Yazarı: George Orwell
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Celal Üster
Basım Yeri / Tarihi:
İstanbul / KASIM 2015 SAYFA SAYISI: 350
KİTAP HAKKINDA
George Orwell,
"1984" adlı eserinde despotizmin (zorbalık) egemen olduğu bir dünyayı
anlatır.
Bu kitap, yazarın geleceğe
ilişkin bir kâbus senaryosudur…
Bireyselliğin yok
edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere
dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni,
romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır…
Geçmişte ve günümüzde
dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar
gerçekçi bir romandır BİN DOKUZYÜZ SEKSEN DÖRT.
Bu ütopyaya göre, dünya
eşit güce sahip üç bloka ayrılmıştır.
Yönetenler tek egemen
güçtür.
İnsanlar yöneticilerin
korkusu ile sinmiş, özgürlükler kaldırılmış, ahlâki ve
İnsani duygular yok
edilmiş, düşünme ve düşündüğünü söyleme yasaklanmış,
yaşam tüm güzelliklerini
yitirmiştir.
Hiç kimse birbirine güvenememektedir.
Çoğu kişiler casustur. En yakınlarını yönetime gammazlama bir ödev haline getirilmiştir.
Bireylerin kişilikleri tamamen silinmiştir.
Orwell bu eserinde, gelecek üzerine korkularını dile getirmiştir.
İnsanları, modern dünyayı etkileyebilecek sorunlar üzerinde düşünmeye yöneltmek istemiştir.
“1984”
“1984”, Yazar George Orwell’in 1940’larda yazdığı ve kimilerine göre totaliter,
kimilerine göre ise
demokratik (!) bir toplumu canlandırdığı bir kurgu romandır.
Ve tabi ki Sizin de
kesinlikle ve kesinlikle bildiğiniz gibi, 75 yıllık bu eserin bugünkü
uygulamalarla hiçbir ilgisi, benzerliği ve bağlantısı yoktur!
Okumuş olanların hoşgörüsüne sığınarak Okumayanlar için kısacık bir özet:
Zamanın birinde büyük bir
ülkede Büyük BİRADER’İN yönetiminde yeni ve ileri bir demokrasi kurulmuştur.
BİRADER, dünyanın en büyük lideridir.
Demokrasi Onun yönetiminde
başarıdan başarıya koşmaktadır.
Tarih her gün yeniden
yazılmaktadır.
Yazılan her şey zafer ve
başarıdır. Çünkü asla ve asla başarısızlık söz konusu olmamaktadır. (Olsa bile,
Bunlar söz konusu edilemez, sorgulanamaz, bunlardan şüphe duyulamaz. Bunun
aksini iddia edenler sessizce ikna edilir.)
Bu ileri demokrasi yalnız dış düşmanlarına karşı değil, içerdeki inatçı ve uslanmaz muhaliflerine karşı da darbe üzerine darbe indirmektedir.
Kamu görevlisi Winston da dışarıya belli etmese de gizli ve onulmaz bir muhaliftir. BÜYÜK BİRADER’E ve Partiye gönülden biat etmemektedir. Durum, yetenekli kuşlar tarafından ilgili yerlere fısıldanır.
Tutuklanan Winston, BÜYÜK
BİRADER’İN ve ekibinin bütün şefkatli yaklaşımlarına rağmen ne muhalefetten
vazgeçmekte ne de BÜYÜK BİRADER’E katılmamaktadır.
Yani muhaliflik gibi büyük bir suç işlemeye
devam etmektedir.
Öte yandan BÜYÜK BİRADER, çok akıllıdır. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez. O’na göre Winston harcanamayacak kadar değerli ve özel bir yemdir. O’nun direncinin kırılması pek çok münafık muhalifin de demokrasiye kazandırılması anlamına gelecektir.
O halde Winston’ın
kazanılması için ne gerekirse yapılmalıdır.
Yapılır da…
Yapılır da…
Sorun; psikolojik tedavi,
siyasi eğitim ve Tarafsız Yargı yoluyla halledilecektir. Winston rejimin kalesi
olan Sevgi (Propaganda) Bakanlığının lüks, konforlu (fakat biraz nemli ve
karanlık!) hücrelerinde ilgililerin şefkatli ellerine bırakılır.
Üzerinde kuduz farelerle yüz yüze getirilmek gibi masum ve insancıl deneylere varan uygulamalar yapılır.
Üzerinde kuduz farelerle yüz yüze getirilmek gibi masum ve insancıl deneylere varan uygulamalar yapılır.
Bu uzun ve zahmetli
tedavi, eğitim ve yargılamalardan sonra Sevgili İleri Demokrasimiz bu zor işin
de üstesinden gelir.
BÜYÜK BİRADER, YİNE KAZANMIŞTIR…
Kitap bu mutlu gelişme ile sona eriyor.
İşte Sevgi Bakanlığı koridorlarındaki sahne.
Ve son paragraf.
“BAŞINI KALDIRIP (VİNSTON)
O KOCAMAN YÜZE BAKTI. O SİYAH BIYIĞIN ARDINDA GİZLENEN GÜLÜMSEYİŞİN ANLAMINI
KAVRAMASI 40 YILINI ALMIŞTI.
AH, O ACIMASIZ, BOL ALDANIŞLAR!
AH, O SEVECEN KUCAKTAN DİK
KAFALI, BİLE İSTEYE KAÇIŞLAR!
YANAKLARINDAN CİN KOKULU
İKİ DAMLA GÖZYAŞI SÜZÜLDÜ.
AMA ARTIK HERŞEY YOLUNA
GİRMİŞTİ, MÜCADELE SONA ERMİŞTİ…
SONUNDA KENDİNE KARŞI
ZAFERE ULAŞMIŞTI.
BÜYÜK BİRADER’İ ÇOK
SEVİYORDU…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder