21 Ekim 2013 Pazartesi

210- 45.YIL KUTLAMASI VE YAPAMADIĞIM KONUŞMA...

45. YIL KUTLAMASI- MANAVGAT-
VE YAPAMADIĞIM KONUŞMA


12 EKİM- 20 EKİM Tarihleri arasında KARA HARP OKULU 1968 MEZUNLARI, MEZUNİYETİMİZİN 45inci yılını kutlamak üzere MANAVGAT LAPHETOS otelde toplandık...
Arkadaşımız KADİR BAĞLANNIN çabalarıyla gerçekleşen bu etkinlik gerçekten mükemmeldi, arkadaşımız yorulsa da bizlere unutulmaz günler yaşattı...
Hiç karşılaşmadığımız, 53 yıllık arkadaşlarımızı gördük.
18 EKİMDE de tüm arkadaşlarımızın katılımı ile devre gecesi düzenlendi...
Yersizlikten ötürü yemekhanede yapılan geceye ilgi yoğundu, birlikte güzelce eğlendik...
Arkadaşlarımız doyasıya dans ettiler, şarkı söyleyenler oldu...
Ben de Adem YÜKSEL arkadaşımızın yokluğundan ve İsmet BALABANNIN suskunluğundan yaralanarak, bir konuşma yapmak ve geçmişte yaptığımız ULUDAĞ gezisine ilişkin anımı anlatmak istedim, ancak eşim razı olmadı...
Ben de gecikmeli de olsa, yazarak duygularımı ve anımı sizlerle paylaşmak istedim...

YAPAMADIĞIM KONUŞMA:
DEĞERLİ ARKADAŞLARIM, MUHTEREM HANIMEFENDİLER, MEZUNİYETİMİZİN 45İNCİ YILINDA SİZLERİ SAYGILARIMLA SELAMLIYORUM...
İYİ Kİ VARSINIZ...
HARBİYELİ RUHUNUN HALA CANLI OLDUĞUNU GÖRÜYORUM.
ARAMIZDAN EBEDİYETE İNTİKAL EDEN 97 ARKADAŞIMIZI DA SAYGI, SEVGİ, MİNNET VE RAHMETLE ANIYORUM...
Tutsaklığı hala devam eden; Emekli General İdris Koralp ve Emekli General Kenan Deniz arkadaşlarımıza bu anlamlı günümüzde, selam ve sevgilerimizi yolluyorum...
Bizlere bu olanağı sağlayan, Kadir Bağlan arkadaşımıza da teşekkür ediyorum...
Bu gecede eğlendiğimizi görüyorum, arkadaşlarımızdan şarkılarıyla bu geceye renk katanlar da oldu..
Ben de bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum...
Bizler ne yazık ki söylemekten çok SÖYLENİYORUZ ve anılarımıza da kendimize saklıyoruz...
Ben de bugüne kadar kendime sakladığım anımı sizlerle paylaşmak istiyorum...
Ve tüm arkadaşlarımın da anılarını yazmalarını ya da anlatmalarını diliyorum...
Elbette bu gezi ile ilgili anılar da vardır...
Belki bir süre DEMLENMESİNİ bekleriz...
Benim anım: ULUDAĞA YAPILAN GEZİYLE İLGİLİ...
1997 yılında; Kilis İl jandarma Alay Komutanı iken ULUDAĞDA askeri Kamp olduğunu O kampa katılan bir personelimden duydum. Eşim de duymuş ve beni zorladı gidelim diye...
Ben de – NASILSA ÇIKMAZ UMUDUYLA- başvurdum...
Ve çıktı...
97/98 yılbaşını da içine alan bir dönemdi...
Önce nasıl gidilir telaşına düştük...
Yardımcım uyanık.
Dedi ki; SİZ İL JANDARMA KOMUTANISINIZ, ŞİMDİDEN BURSA ALAY KOMUTANINI ARARSANIZ, SİZE BİR ARAÇ TAHSİS EDER.
Aklıma yattı Bursa alay komutanı da Selimiye ve Erzincandan arkadaşım...
Gün yaklaşınca aradım.
Hoş beşten sonra; ULUDAĞA KAMPA GİDECEĞİMİsöyledim.
-İyidedi...
-ULUDAĞA nasıl çıkabileceğimisordum...
-Bilmem dedi...
Anlaşılmıştı...
Uludağa gitmiş olan arkadaşı buldum...
O; Çok kolay. BURSA Orduevinden servis kalkıyor dedi dedi.
Rahatlamıştım,
Günü geldi, Bursa orduevine indik, gerçekten kamp başlangıç gününde SERVİSLER hazırdı.
Biz de yerimizi aldık...
Midibüste, tanıdık kimseyi göremedim...
Kendi aralarındaki konuşmalardan, albay oldukları, hatta bir kısmının bizim devreden olduğu da anlaşılıyordu...
Bizim arabada Askerlik Daire Başkanları da vardı...
Hanımlar genelde KÜRKLÜ idi...
Eşim bunlar neden KÜRKLÜ? dedi...
Ben de Bunlar kurmay eşleri ve PAŞA hanımı olmaya hazırlanıyorlar dedim ve Daire Başkanlarının yanında daha ölçülü olmaya başladım...
Yolda arabamız karda kaldı, inip birlikte ittik, elbette ben; KURMAYLARA AYIP OLMASIN DİYE DAHA ÇOK İTTİM...
Kampa ulaştık.
Odamıza yerleştik.
Hala tanıdık yok...
Çevremizi tanımaya, kampa alışmaya çalıştık.
Akşam sıcak şarap, sabah ta DEVECİ armudu hoşuma gitti.
Biz hala yabancı gibiyiz.
Bizim ULUDAĞ kampı rutin hale geldi, Gazinoda bile birlikte oturacak kimsemiz yok...
Erzincandan sınıf arkadaşım olup, 72ye kalan birini, tanıdım ama kendimi zor tanıttım. Onlarla arada takılıyoruz ancak onun da hanımı genç olunca pek bağdaşamadık...
Bu arada öğrendik ki Kampa katılanların çoğu, KAYAK KURSUNA KATILMIŞ ve kaymayı da öğrenmiş...
Eşim zorlamaya başladı,BİZ DE KATILALIM.
-HANIM; ETME, EYLEME, BİZİM KAYAKLA NE İŞİMİZ OLA Kİ... Kayak, bize ne bu dünyada ne de öte dünyada gerekir. Bir yerimizi kırmayalım...
Baskıya dayanamadım, kayak merkezine gittik, kurs başlayalı çok zaman olduğundan bizi kabul etmediler...
Biraz yumuşadım ya; Eşim bir de JANDARMAYA bakalım dedi...
Elimiz mahkûm, gittik.
Jandarmada pek oralı olmadı. Ancak, eşim ısrarlı, ALAY KOMUTANINI o da tanıyor...
Aradedi...
Arayayım da ya yine canımı sıkarsa.
Bu kez hazırlıklıydım...
Aradım, selam faslından sonra; YA ARKADAŞIM, SANA ANKARADAN HAYIRLI HABERLERİM VAR DEDİM.
Gevşedi. Hayrolsun dedi.
-         Ankarade senin PAŞA olacağın konuşuluyor dedim.
-         Yapma ya dedi...
-         Akşam işin var mı, geleyim birlikte yemek yiyip, konuşalım dedi,
-         Olur dedim.
Akşam, jandarma gazinosunda buluştuk, bizi bir güzel ağırladı...
-Yapabileceğim bir şey var mı dedi.
Ben de;Kayak öğrenmek istiyoruz dedim.
İlgiliyi çağırdı, talimatını verdi.
Ertesi sabah jandarmalar gerekeni yapacaklardı.
Sabah jandarmaya gittik. Benim ve eşim için kayak elbisesi ve takımları hazırdı.
Her birimiz için de ÖZEL KURS HOCASI bekliyordu.
Bizi, Otelin Kayak pistine götürdüler, kar üzerinde ikramda bulundular.
Seda SAYANIN bulunduğu ortamda şarabımızı yudumladık.
Sonra hocamız başımızda bizler, uygun bir köşeye geçtik.
Kayaklarımızı kuşandık...
Ders başladı. Benim HOCA, DOĞUBEYAZITLI, TÜRKÇEYİ ZOR KONUŞUYOR... Belki kayağı iyi biliyor ama, öğretmenlik hak getire...
Arada eşime ve onun öğretmenine bakıyorum, ciddi bir ders var...
Hocam, beni Pist başına götürdü...
Birinci deneme, kötü. Kayaktan daha çok sırtüstü kayıyorum.
İkinci de öyle.
Arada eşime bakıyorum, Onun kayak üzerinde duruşu daha düzgün.
Bir deneme daha, yine yerlerdeyim...
Ortalıkta Seda SAYAN da görünmüyor.
Eşim, bayağı kayıyor.
Ben bir deneme için daha Pist başındayım, yardımlı kayıyorum, ne çare ki yine yerlerdeyim, artık bacaklarımı da toparlayamıyorum.
Sırt üstü kaymam bitip, toparlanınca; dikildim; Asker kayak Hocasına dedim ki: Oğlum, artık ben kaymak istemiyorum.
O da karşıma geçti, gözlerimin içine bakarak: KOMİTANİM, BU KAYANLAR, SENDEN AKİLLİ DEĞİLDİR HA!
Ben artık kopmuştum...
İçimden çok güldüm ama; Defol dedim.
Eşimi de çağırarak, kayak sevdasına son verdim.

Ahmet AVCI
18 EKİM 2013

Notlar:
1.     Bursa Alay komutanı, o yıl general oldu.
2.     Askerden izinli olarak gelen OĞLUM birkaç saat içinde Kaymayı öğrendi.
3.     Kurmay sandığım Askerlik Daire Başkanları sınıf arkadaşlarımmış ama kurmay değilmiş,
4.     En çok ürktüğüm ve uzak durduğum, eşi KÜRKLÜ Daire Başkanı Hemşerimmiş ve şimdi de en yakın arkadaşım ve aile dostlarımdan...
5.     YAPANLAR, SENDEN AKILLI DEĞİLDİR sözü; biz subayların, BECERİKSİZ ERLERE karşı çokça kullandığımız bir sözdür...









Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar