45. YIL KUTLAMASI-
MANAVGAT-
VE YAPAMADIĞIM KONUŞMA
12 EKİM- 20 EKİM
Tarihleri arasında KARA HARP OKULU 1968 MEZUNLARI, MEZUNİYETİMİZİN 45’inci yılını kutlamak üzere MANAVGAT LAPHETOS otelde
toplandık...
Arkadaşımız KADİR BAĞLAN’NIN çabalarıyla gerçekleşen bu etkinlik gerçekten
mükemmeldi, arkadaşımız yorulsa da bizlere unutulmaz günler yaşattı...
Hiç karşılaşmadığımız, 53
yıllık arkadaşlarımızı gördük.
18 EKİM’DE de tüm arkadaşlarımızın katılımı ile devre gecesi
düzenlendi...
Yersizlikten ötürü
yemekhanede yapılan geceye ilgi yoğundu, birlikte güzelce eğlendik...
Arkadaşlarımız doyasıya
dans ettiler, şarkı söyleyenler oldu...
Ben de Adem YÜKSEL
arkadaşımızın yokluğundan ve İsmet BALABAN’NIN suskunluğundan yaralanarak,
bir konuşma yapmak ve geçmişte yaptığımız ULUDAĞ gezisine ilişkin anımı
anlatmak istedim, ancak eşim razı olmadı...
Ben de gecikmeli de olsa,
yazarak duygularımı ve anımı sizlerle paylaşmak istedim...
YAPAMADIĞIM KONUŞMA:
DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,
MUHTEREM HANIMEFENDİLER, MEZUNİYETİMİZİN 45’İNCİ YILINDA SİZLERİ
SAYGILARIMLA SELAMLIYORUM...
İYİ Kİ VARSINIZ...
HARBİYELİ RUHUNUN HALA
CANLI OLDUĞUNU GÖRÜYORUM.
ARAMIZDAN EBEDİYETE
İNTİKAL EDEN 97 ARKADAŞIMIZI DA SAYGI, SEVGİ, MİNNET VE RAHMETLE ANIYORUM...
Tutsaklığı hala devam
eden; Emekli General İdris Koralp ve Emekli General Kenan Deniz arkadaşlarımıza
bu anlamlı günümüzde, selam ve sevgilerimizi yolluyorum...
Bizlere bu olanağı
sağlayan, Kadir Bağlan arkadaşımıza da teşekkür ediyorum...
Bu gecede eğlendiğimizi
görüyorum, arkadaşlarımızdan şarkılarıyla bu geceye renk katanlar da oldu..
Ben de bir anımı sizlerle
paylaşmak istiyorum...
Bizler ne yazık ki
söylemekten çok SÖYLENİYORUZ ve anılarımıza da kendimize saklıyoruz...
Ben de bugüne kadar
kendime sakladığım anımı sizlerle paylaşmak istiyorum...
Ve tüm arkadaşlarımın da
anılarını yazmalarını ya da anlatmalarını diliyorum...
Elbette bu gezi ile
ilgili anılar da vardır...
Belki bir süre
DEMLENMESİNİ bekleriz...
Benim anım: ULUDAĞ’A YAPILAN GEZİYLE İLGİLİ...
1997 yılında; Kilis İl
jandarma Alay Komutanı iken ULUDAĞ’DA askeri Kamp olduğunu O kampa
katılan bir personelimden duydum. Eşim de duymuş ve beni zorladı ”gidelim” diye...
Ben de – NASILSA ÇIKMAZ
UMUDUYLA- başvurdum...
Ve çıktı...
97/98 yılbaşını da içine
alan bir dönemdi...
Önce nasıl gidilir telaşına
düştük...
Yardımcım uyanık.
Dedi ki; “SİZ İL JANDARMA KOMUTANISINIZ, ŞİMDİDEN BURSA ALAY KOMUTANI’NI ARARSANIZ, SİZE BİR ARAÇ TAHSİS EDER.”
Aklıma yattı Bursa alay
komutanı da Selimiye ve Erzincan’dan arkadaşım...
Gün yaklaşınca aradım.
Hoş beşten sonra; “ULUDAĞ’A KAMPA GİDECEĞİMİ”söyledim.
-“İyi”dedi...
-“ULUDAĞ’A nasıl çıkabileceğimi”sordum...
-“Bilmem” dedi...
Anlaşılmıştı...
Uludağ’a gitmiş olan arkadaşı buldum...
O; “Çok kolay. BURSA Orduevinden servis kalkıyor dedi” dedi.
Rahatlamıştım,
Günü geldi, Bursa
orduevine indik, gerçekten kamp başlangıç gününde SERVİSLER hazırdı.
Biz de yerimizi aldık...
Midibüste, tanıdık
kimseyi göremedim...
Kendi aralarındaki
konuşmalardan, albay oldukları, hatta bir kısmının bizim devreden olduğu da
anlaşılıyordu...
Bizim arabada Askerlik
Daire Başkanları da vardı...
Hanımlar genelde KÜRKLÜ
idi...
Eşim “bunlar neden KÜRKLÜ?” dedi...
Ben de “Bunlar kurmay
eşleri ve PAŞA hanımı olmaya hazırlanıyorlar” dedim ve Daire Başkanlarının
yanında daha ölçülü olmaya başladım...
Yolda arabamız karda
kaldı, inip birlikte ittik, elbette ben; KURMAYLARA AYIP OLMASIN DİYE DAHA ÇOK
İTTİM...
Kampa ulaştık.
Odamıza yerleştik.
Hala tanıdık yok...
Çevremizi tanımaya, kampa
alışmaya çalıştık.
Akşam sıcak şarap, sabah
ta DEVECİ armudu hoşuma gitti.
Biz hala yabancı gibiyiz.
Bizim ULUDAĞ kampı rutin
hale geldi, Gazinoda bile birlikte oturacak kimsemiz yok...
Erzincan’dan sınıf arkadaşım olup, 72’ye kalan birini, tanıdım ama
kendimi zor tanıttım. Onlarla arada takılıyoruz ancak onun da hanımı genç
olunca pek bağdaşamadık...
Bu arada öğrendik ki
Kampa katılanların çoğu, KAYAK KURSUNA KATILMIŞ ve kaymayı da öğrenmiş...
Eşim zorlamaya başladı,”BİZ DE KATILALIM.”
-HANIM; ETME, EYLEME,
BİZİM KAYAKLA NE İŞİMİZ OLA Kİ... Kayak, bize ne bu dünyada ne de öte dünyada
gerekir. Bir yerimizi kırmayalım...”
Baskıya dayanamadım,
kayak merkezine gittik, kurs başlayalı çok zaman olduğundan bizi kabul
etmediler...
Biraz yumuşadım ya; Eşim “bir de JANDARMA’YA bakalım” dedi...
Elimiz mahkûm, gittik.
Jandarma’da pek oralı olmadı. Ancak, eşim ısrarlı, ALAY KOMUTANINI o
da tanıyor...
“Ara”dedi...
Arayayım da ya yine
canımı sıkarsa.
Bu kez hazırlıklıydım...
Aradım, selam faslından
sonra; “YA ARKADAŞIM, SANA ANKARA’DAN HAYIRLI HABERLERİM VAR” DEDİM.
Gevşedi. “Hayrolsun” dedi.
-
“Ankara’de senin PAŞA olacağın konuşuluyor” dedim.
-
“Yapma ya” dedi...
-
“Akşam işin var mı, geleyim birlikte yemek yiyip, konuşalım” dedi,
-
“Olur” dedim.
Akşam, jandarma
gazinosunda buluştuk, bizi bir güzel ağırladı...
-“Yapabileceğim bir şey var mı” dedi.
Ben de;“Kayak öğrenmek istiyoruz” dedim.
İlgiliyi çağırdı,
talimatını verdi.
Ertesi sabah jandarmalar
gerekeni yapacaklardı.
Sabah jandarma’ya gittik. Benim ve eşim için kayak elbisesi ve takımları
hazırdı.
Her birimiz için de ÖZEL
KURS HOCASI bekliyordu.
Bizi, Otelin Kayak
pistine götürdüler, kar üzerinde ikramda bulundular.
Seda SAYAN’IN bulunduğu ortamda şarabımızı yudumladık.
Sonra hocamız başımızda bizler,
uygun bir köşeye geçtik.
Kayaklarımızı kuşandık...
Ders başladı. Benim HOCA,
DOĞUBEYAZITLI, TÜRKÇEYİ ZOR KONUŞUYOR... Belki kayağı iyi biliyor ama,
öğretmenlik hak getire...
Arada eşime ve onun
öğretmenine bakıyorum, ciddi bir ders var...
Hocam, beni Pist başına
götürdü...
Birinci deneme, kötü. Kayaktan
daha çok sırtüstü kayıyorum.
İkinci de öyle.
Arada eşime bakıyorum,
Onun kayak üzerinde duruşu daha düzgün.
Bir deneme daha, yine
yerlerdeyim...
Ortalıkta Seda SAYAN da
görünmüyor.
Eşim, bayağı kayıyor.
Ben bir deneme için daha
Pist başındayım, yardımlı kayıyorum, ne çare ki yine yerlerdeyim, artık
bacaklarımı da toparlayamıyorum.
Sırt üstü kaymam bitip,
toparlanınca; dikildim; Asker kayak Hocasına dedim ki: “Oğlum, artık ben kaymak
istemiyorum.”
O da karşıma geçti,
gözlerimin içine bakarak: “KOMİTANİM, BU KAYANLAR, SENDEN AKİLLİ DEĞİLDİR HA!”
Ben artık kopmuştum...
İçimden çok güldüm ama; “Defol” dedim.
Eşimi de çağırarak, kayak
sevdasına son verdim.
Ahmet AVCI
18 EKİM 2013
Notlar:
1. Bursa Alay komutanı, o yıl general oldu.
2. Askerden izinli olarak gelen OĞLUM birkaç saat içinde
Kaymayı öğrendi.
3. “Kurmay” sandığım Askerlik Daire Başkanları sınıf arkadaşlarımmış
ama kurmay değilmiş,
4. En çok ürktüğüm ve uzak durduğum, eşi KÜRKLÜ Daire Başkanı
Hemşerimmiş ve şimdi de en yakın arkadaşım ve aile dostlarımdan...
5. “YAPANLAR, SENDEN AKILLI DEĞİLDİR” sözü; biz subayların,
BECERİKSİZ ERLERE karşı çokça kullandığımız bir sözdür...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder