MİLLİ
MÜCADELE’NİN ANKARA GÜNLERİNDE MUSTAFA KEMAL İLE PADİŞAH VAHDETTİN’İ KONU ALAN
BİR ANI!
YAHYA GALİP (Dönemin Ankara Valisi)ANLATIYOR:
PADİŞAHI ÇAĞIR!
Ali Rıza Kabinesi henüz istifa etmişti.
Bir sabah beni, (Mustafa Kemal) Ankara Ziraat
Okulundaki karargâhına çağırdı. Kapıdan girer girmez, canının bir şeye
sıkıldığını anlamıştım. Ayakta emrini bekliyordum.
Bana şöyle dedi:
“- GİT, PADİŞAHI TELGRAFIN BAŞINA ÇAĞIR
VE KENDİSİNE UYGUN BİR DİLLE ŞUNU ANLAT: DAMAT FERİT PAŞA’NIN YENİDEN İŞBAŞINA
GEÇİRİLMESİNİ MİLLET KESİNLİKLE İSTEMİYOR. ORTADA DOLAŞAN SÖYLENTİLERİ DERHAL
ÇÜRÜTSÜN VE BİZİ RAHATLATAN BİR YANIT VERSİN!”
Mahmut Bey’le Genelkurmay Başkan
Yardımcısı Halis Bey’i yanıma alarak doğru TELGRAFHANEYE gittim. Makine
başındaki askere, hemen SARAYI bulmasını söyledim. Birkaç dakika sonra SARAY
karşımızdaydı.
‘- Burası Ankara… Padişahımızı
istiyoruz’ dedim…
Cevap epeyce gecikti. Nihayet bir
tıkırtı arasında bildirdiler:
‘- Başkâtip karşınızdadır, buyurunuz!’
‘- Hayır’ dedim, ‘Başkâtiple konuşmaya
yetkili değilim. Şevketmeabı makine başına çağırınız!’
Bir süre sonra yine ses kesildi bu kez
bizimle görüşmek isteyen Başyaverdi
Aynı cevabı verdim.
‘- Başyaverle de konuşmaya yetkim yok.
Şevketmeabı makine başına çağırınız!’
Ne kadar bekledim bilmiyorum, bir süre sonra,
telin öteki ucunda ‘Zatı akdesi Hazreti Padişahının karşımızda olduğu yanıtı
geldi.
Şimdi Vahdettin soruyordu:
‘- Ne istiyorsunuz?’
Makine başındaki askere, hemen şu
sözleri yazdırdım:
‘- Zati Şevketmeaplarından kulunuz olan
Halk rica ediyorlar… Ali Rıza Paşa’nın istifasından sonra burada dolaşan,
bazı söylentiler, halkı tedirgin etmektedir… Bu söylentileri yalanlayarak,
Damat Ferit Paşa’nın bir daha Hükümetin başına
getirilmeyeceğine dair güvence vermenizi istiyorlar… İsteğimiz bundan
ibarettir…
Vahdettin’in verdiği cevap oldukça
küstahtı:
‘- ANAYASANIN VERDİĞİ YETKİYLE KABİNE
BAŞKANININ SEÇİM HUKUKU MUKADDESE-İ ŞAHANEM CÜMLESİNDENDİR… HERKES ÇOK İYİ
BİLİR Kİ, KABİNE BAŞKANI, KENDİ ARKADAŞLARINI SEÇEREK, LİSTESİNİ SUNAR. BİZ DE
ONLARIN GÖREVLERİNİ KABUL EDİP ONAYLADIKTAN SONRA, KABİNE RESMEN OLUŞUR.
MEŞRUTİYETLE YÖNETİLEN BÜTÜN ÜLKELERDE OLDUĞU GİBİ, BİZDE DE KABİNEYİ KONTROL
VE GEREKTİĞİNDE DÜŞÜRME YETKİSİ, DOĞRUDAN MİLLET MECLİSİNİNDİR. BU BÜYÜK MECLİS
VARKEN, KABİNENİN ŞU VEYA BU KİŞİ TEŞKİL EDİLMESİ KONUSUNDA, HALKTAN VE ULUSTAN
KİMSENİN KARŞI KOYMASINA VE GÖRÜŞ BİLDİRMESİNE YETKİ VE SELAHİYETİ OLAMAZ.
KEYFİYET HALKA DUYURULA.’
Vahdettin, isteklerimize sadece itiraz
etmekle kalmıyor, bize bir de ANAYASA dersi veriyordu. Bu küstahı cevapsız
bırakamazdık Vahdettin’e durumu şöyle bildirdik…
‘-Kulunuz halk, tarif edilemez bir
galeyan içindedir. Allah korusun her an büyük bir isyanın çıkmasından endişe
edilmektedir. Efendimizin bilerek yaptıklarını Telgraf hane önünde toplanan
halka duyurmak üzere, bize bir kaç dakika izin veriniz…’
Biraz sonra yeniden makinenin başına
geçtik.
‘-Efendimiz, halkla temasımızın sonucunu
duyuruyoruz.’:
“Kabine Başkanını seçmek ŞEVKETMEAB
efendimizin hukuku mukaddese-i hükümranları cümlesinden olduğunu biliriz.
Yalnız, kendileri de derhatır bulunurlar mı ki, PADİHA’I SEÇMEK HAKKI DA
BİZİMDİR” buyruluyor…
Ve ekledim:
‘-Eğer söyleyecekleri başka bir husus
varsa, onu da halka duyurur, cevabını da iletirim.’
Padişah, son dediklerimden sonra
telaşlandı ve şu cevabı verdi:
‘- HALKA TARAFIMDAN, SELAMIMLA BİRLİKTE
ŞUNU DUYURUNUZ: YARIN SABAH ERKENDEN MEBUSLAR MECLİSİ BAŞKANI CELALETTİN ARİF
BEY’İ DAVET EDERK KENDİSİYLE GÖRÜŞECEĞİM… HERHALDE MİLLETİN ARZUSUNA UYGUN BİR
HÜKÜMET İŞBAŞINA GETİRİLECEKTİR… BUNDAN DOLAYI İÇLERİ RAHAT OLSUN…’
Biz Padişahla böyle mücadele ederken,
diğer hatlar üzerinden, Ankara’ya ayrıca soruyorlardı:
‘Vali nerede? İsyan edenler çok mu?’
Telgrafın başındakiler, bizden aldıkları
emir üzerine, onları büsbütün merakta bırakacak cevaplar veriyorlardı:
‘- Sayılamaz ki… On bin… Kırk bin… Belki
yüz bin kişi…’
‘- Aralarında asker var mı?’
‘- Elbette, olmaz mı? Bütün kıtalar,
kumandanları ile birlikte geldiler, Mustafa Kemal Paşa’nın işaretini
bekliyorlar!’
Bunları soranlar, kuşku yok ki İstanbul
Hükümeti’nin adamları idi. Kendilerine açık cevap verilmediği için de,
moralleri büsbütün bozuluyordu.
Görevini başarıyla tamamlamış olmanın
sevinciyle arabama atladım ve Halis Bey’le Mahmut Bey’i de yanıma alarak,
doğruca Mustafa kemal’in yanına döndüm.
Her zamanki odasındaydı. Halinden sabırsız
olduğu görülüyordu.
Beni görünce:
‘-Ne yaptınız?’ diye sordu.
‘- Çok iyi, çok iyi’ dedim.
Olayları olduğu gibi anlattım. Bunun
üzerine rahatladı ve kapısının eşiğinde yatıp, gündüzleri de nöbet tutan
fedakâr emirerine seslendi:
‘-Oğlum, bizlere birer kahve yapsınlar!’(*)
NOT:
Bu anıyı ben de ilk kez okudum…
İlginç bulduğum için de paylaşıyorum…
Ali Rıza Hükümeti 3 MART 1920 tarihinde
istifa ettiğine ve Salih Paşa Hükümeti de 8 MART’TA kurulduğuna göre görüşme bu
tarihler arasında yapılmış olmalıdır…
Biliyoruz ki Mustafa Kemal Paşa, 1919
yılı 7/8 Temmuz Gecesi Askerlikten ve tüm görevlerinden istifa etmiş Osmanlı
Hükümetince de ORDUDAN ATILMA işlemi uygulanmıştır…
Milletin bir ferdi olarak, Erzurum
Kongresini toplayan ve DOĞU ANADOLU BÖLGESİNİ ilgilendiren kararlar aldıran
Mustafa Kemal, daha sonra SİVAS’A geçerek Sivas Kongresini toplamış Ve ülkemizin
KADERİNİ İLGİLENDİREN kararlar aldırmıştır.
Bir süre Sivas’ta kalarak gelişmeleri
izleyen Sivas Kongresi Temsili Heyeti Başkanı Mustafa Kemal, Temsili Heyeti ile
birlikte de 27 ARALIK 1919’da Ankara’ya geçmiştir.
Ankara’nın ilk günlerinde Osmanlı
yönetimiyle ilişkiler, önemli ölçüde yumuşamıştır…
Osmanlı Hükümeti; 29 Aralık 1919
tarihinde “Mustafa Kemal’in Madalya Ve Nişanlarını iade eden “ kararını
almıştır.
6 Ocak 1920’de Mustafa Kemal, Erzurum’dan
Osmanlı Meclisine MİLLETVEKİLİ seçilmiş, 12 Ocak’ta Osmanlı Meclisi Mebusan’ı
açılmış, 12 Ocak’ta Sultanahmet meydanında 150 bin kişinin katıldığı miting
yapılmış, 28 Ocak’ta Osmanlı Meclisi yaptığı gizli toplantıda MİSAK-I MİLLİ’Yİ
kabul etmiştir…
4 Şubat’ta; 29 Aralık 1919 tarihli
“Mustafa Kemal’in Madalya Ve Nişanlarını İade eden “Hükümet Kararı Padişah
tarafından onaylanmıştır.
12 ŞUBAT’TA MARAŞ, Fransızlardan
kurtarılmıştır…
15
Şubat 1920’de: Londra Konferansında, İstanbul’un Türklere bırakılması kararı
verilmiştir…
16
Şubat 1920’de: Manyas ve Gönen çevresinde, İkinci Aznavur isyanı çıkmıştır.
Misak’ı
Milli Kararını geri aldırmayan ve Milli uyanışı önleyemeyen Ali Rıza Hükümeti
İtilaf Devletlerinin baskısı sonucu; 3 Mart 1920 tarihinde istifa etmiştir…
Ankara
Valisi’nin Padişahla yaptığı telgraf görüşmesi bu istifa’nın hemen ertesinde
olmalıdır…
23
TEMMUZ 2013
Ahmet AVCI
KAYNAKLAR:
1.
Niyazi Ahmet Banguoğlu, Nükte, fıkra ve
çizgilerle Atatürk 2. Kitap, Nurgök matbaası 1954 İstanbul…
2.
Prof. Dr. Yurdakul YURDAKUL- Atatürk’ü
mutlu eden ve üzen anılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder