MİLLİYETÇİLİK
(ULUSÇULUK)
VE
ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK
İLKESİ
Günümüzde çokça
tartışılan, hatta Türklüğe ve Türk Milletine hakaret aracı olarak siyaset
sahnesine sürülen, “Ulusalcılık/ Milliyetçilik” kavramları ile “ATATÜRK
MİLLİYETÇİLİĞİ”NİN ne olup olmadığının açıklanmasına gerek olduğunu görüyorum…
Milliyetçilik;
Millet gerçeğine dayanır.
Milliyetçilik; ait
olunan Ulusun, varlığını sürdürmesi için çalışmak ve bunu gelecek kuşaklara
aktarmaktır.
Milliyetçilik; ırk ve
din üzerine kurulu değildir, akılcıdır.
Milliyetçilik; Milli
Ekonomi, Milli Egemenlik ve Milli Kültüre dayanır.
TÜRK MİLLETİ İÇİN;
Milliyetçilik; her
alanda Türk Ulusunu yükseltmek için çalışmaktır.
Milliyetçilik; Misak-ı
Milli’yi, Türk Dilini ve Türk Tarihini esas alır.
Türk
Devrimi ile ilgili bir büyük dönüşüm ”Uluslaşma / Uluslaştırma” ekseninde
yakalanabilir.
Uluslaşma, Ulusal Devlet,
Uluslaştırma.
Ulus:
Aynı tarihsel kökten gelen, kültür ve gelenek ortaklığı gösteren, genellikle
aynı topraklarda ve ekonomik alanlarda yaşayıp aynı dili ya da ortak bir dil
konuşan insan topluluğu.
Bu tanımda, dil, tarih,
kültür, ülke ekonomi birliği ya da ortaklığı vardır, ama ırk ve din birliği
geçmemektedir.
Çünkü ırk birliği
şoven millet ve milliyetçilik anlayışına özgü bir unsurdur.
Din birliği de tüm
uluslarda ve ulus tanımlarında yoktur.
Tarihsel
bir kategori olarak, Ulus üçayak üzerinde yükselmiş sayılır:
- Ekonomik yaşamda; Ulusal Pazar
birliğinin yaratılması.
- Siyasal yaşamda; Merkezi ulusal
devletin kurulması.
- Kültürel alanda; Dil ve kültür
birliğinin doğması.
Ulusçuluk, bu sosyolojik
oluşumların ideolojik boyutudur. Bir ulusal toplum ve bunun bağımsız devletini
yaratma / yaşatma ideolojisi diye tanımlanabilir.
Ulus çıkarlarının başka
çıkarların (bireysel, küresel, sınıfsal, dinsel, hatta evrensel) üstüde
tutulması anlamına da gelir.
1789’
Fransız Devriminden sonra ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan milliyetçilik
akımı, Osmanlı İmparatorluğunda en son görülmüştür.
Osmanlı
egemenliğinde bulunan HALKLAR, uluslaşma sürecine girmişler ve bağımsızlık
mücadelelerine başlamışlardı.
Kendi
ulusal bağımsızlıkları için mücadele eden Balkan Halkları, aslında “Türk
Rönesans’ı” için de elverişli bir ortam zemin hazırlıyorlardı.
Özellikle Makedonya
Avrupa merkezlerine olan yakınlığı, halklar mozaiği niteliğindeki nüfus yapısı,
ulusçu akımlara sahne oluşu ve nihayet önemli bir Türk Kitlesi barındırması
nedeni ile Türk Ulusçuluğunun mayalanması için uygun bir tekne idi.
Nitekim
buradaki Türk Asker ve Sivil Aydınlar, bağımsızlıkçı hareketlere karşı mücadele
ederlerken, ”Milliyetçi” düşüncelerle de tanışma olanağını buldular.
Çok
uluslu İmparatorluğu kurtarmak isteyen Jön Türklerin resmi Tezi; Osmanlıcılık
idi, ama alttan alta gelişen ideolojileri Milliyetçilik (TÜRKÇÜLÜK) olacaktı.
İkinci
Meşrutiyet döneminde, özellikle Balkan Savaşları, ulusçu düşüncelerin
kavranması bakımından bir okul oldu.
Ulusal Bağımsızlık için
çarpışan bu güçlerden gelen kıvılcımlar, Osmanlı ordusunda da Milliyetçi
meşaleleri tutuşturdu.
Öyle ki, ”Savaşa Osmanlı
olarak giden Sultanın askerleri, cepheden Türk olarak dönmekte idiler.”
Kaybedilen toprakların
kısmen ya da büyük çapta, Türk olmayanların yurdu oluşu, elde kalan yerlerde
ise Türklerin çoğunlukta olması, uluslaşmanın ve ulusal düşüncenin maddi
zeminini hazırlamaya başladı.
Böylece Türk Halkı kendi
varlığının bilincine, Meşrutiyet’i izleyen on yıllık dönemde vardı.
Balkan ve Ermeni Ulusçuluğu; Osmanlıcılık
Akımının sonunu getirdi.
Müslüman Halkları
(Araplar, Arnavutlar) saran “Ulusçuluk” akımı da “İslam Birliği” düşüncesinin
sonunu getirdi.
Birinci
Dünya Savaşı yenilgisi ile de Turancılık düşü son bulmuştu.
Birinci
Dünya Savaşı yenilgisi ve ağır “Mütareke” koşulları, olumsuz ve karanlık bir
tablo çizmişti. Ama siyasal ve ideolojik bir devrim için
elverişli bir ortam da doğmuştu.
Arap
topraklarının kaybı ile doğal-ulusal -sınırlar doğuvermişti.
“Ulusal Toplum” ve
“Ulusal Vatan” olguları kendirlini göstermişti.
Millet: Geçmişte bir
arada yaşamış, gelecekte de birlikte yaşama isteğinde olan, aralarında; ortak
bir tarih, gelecek, kültür birliği, yaşam biçimi ve hayat görüşü bulunan,
felaket ve mutlulukları ortaklaşa paylaşabilen, insan topluluklarına denilir.
ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK
İLKESİ:
Mustafa Kemal’e göre:”
Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına; Türk Milleti” denir.
Atatürkçülüğün, birlik ve
beraberlik doğrultusundaki ilk temel ilkesi Milliyetçiliktir.
Milliyetçilik: Milletini
sevmek, Hak ve hukukunu koruyarak, yücelmesi ve yükselmesi için çaba harcamak,
Ulusal çıkarları; kişi, zümre, sınıf ve yabancı çıkarlarının üstünde tutmaktır.
Türk
Milliyetçiliği: Türk Ulusunun tüm bireyleriyle;
1. “Ben Türküm” diyebilmenin mutluluğunu
duyması,
2. Amaçta, ülküde, inançta, dilde ve kültürde;
”Türklük Bilincine” ulaşması.
3. Ülke ve Ulus bütünlüğü ile Devletin geleceği
için birlikte çalışma erdem ve özverisini göstermesi.
4. Yönetim, ekonomi, iç ve dış siyaset ve kültür
alanlarında; bağımsızlık doğrultusunda gelişmeye ve çağdaşlığa katkıda
bulunmasıdır.
BU İLKE ÇAĞDAŞ
OLABİLMENİN, ÇAĞDAŞLIĞA YÖNELEBİLMENİN İLK VE EN VAZGEÇİLMEZ AŞAMASIDIR.
Atatürk Milliyetçiliği
ırkçı değildir. Irkçı yayılmacılığı ve Turancılığı ülke içinde de dışında da
reddeder. Başka uluslara saygı duyar, kendi ulusuna da saygı ister. Dünyadaki
ulusal kurtuluş eylemlerini dış siyaset olarak destekler.
Ulusal sınırlar içinde
yaşayan ve Türk ulusunun refah ve mutluluğu, Vatanın bütünlüğü için kader
birliği içinde olan herkesi Türk sayar.
Atatürk’ün
Milliyetçiliği; Laiktir ve bütünleştiricidir. Ulusu, dinsel, mezhepsel, etnik
ve kültürel ayrılıklara itecek her düşünce ve eyleme karşıdır. Bu bütünlüğü
sağlayıcı; siyasal, kültürel, yönetsel, ekonomik, toplumsal tüm önlemlerin alınmasını,
ayrılık ve ayrıcalıklar yaratacak engellerin ortadan kaldırılmasını ön görür.
(Dini, toplumsal, ekonomik).
Milliyetçilik, Toplumsal,
siyasal, kültürel içeriği yanında; ekonomik yönü de olan bir ilkedir.
Ülkedeki yeraltı ve
yer üstü kaynaklarının işletilmesinde, sanayinin kurulup geliştirilmesinde, iç
ve dış ticarette Milliyetçiliği ve Bağımsızlığı ön görür, bu doğrultuda karar
alınmasını ve eyleme geçilmesini ister.
Günümüzde Milliyetçilik ya
da Ulusalcılık; Ulusal çıkarları, öteki ulusların kendi çıkarlarını savunduğu
ölçüde, eşit ve adil olarak savunmaktır.
Milliyetçiliğin
sağladığı yararlar:
1. Kurtuluş Savaşının kazanılmasını
sağlamıştır.
2. Ülke din, mezhep, ırk
gibi ayrım öğesi olan kavramalardan korunarak, Milli birlik ve Beraberlik
sağlanmıştır.
3. İç ve dış tehditlere
karşı “Milli Bütünlük” sağlanmıştır.
Ahmet AVCI
İZMİR
26 OCAK 2013
KAYNAKLAR:
1.
Prof. Dr. Ahmet MUMCU- ATATÜRK İLKELERİ VE
İNKILAP TARİHİ
2.
Prof. Dr. Ergün AYBARS- TÜRKİYE CUMHURİYETİ
3.
SUNA KİLİ- TÜRK DEVRİMİ’NİN KÖKENİ
4.
BÜLENT TANÖR- KURTULUŞ VE KURULUŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder