CUMHURİYERİTİMİZİN 92.
YILI VE GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ
“Bütün millet emin ve müsterih olsun ki, Devrimi
yapanlar, karşı güçleri, çıktıkları noktada imha edecek, kudret, kabiliyet ve
tedbire sahiptirler”
Mustafa
Kemal PAŞA
Birinci Dünya
Savaşında yenik çıkan ve 30 EKİM 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile
kayıtsız şartsız yenilgiyi kabul eden Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletleri
ve Yandaşlarınca işgal edilmişti.
Türk Milleti, Mustafa
Kemal Paşa öncülüğünde yürüttüğü MİLLİ MÜCADELE ile Ülkeyi işgalden kurtarmış, LOZAN
BARIŞ ANTLAŞMASI ile de büyük çabalarla kazandığı BAĞIMSIZLINI kazanmış, 29
EKİM 1923 tarihinde de CUMHURİYETİ ilan etmişti.
1923 yılında
“BAĞIMSIZ DEVLET- BAĞIMSIZ ULUS” İLKESİ TEMELİNDE OLUŞTURULAN devletimiz,
Kurtuluş Savaşımızın her evresinde bağımsızlık hatta Tam Bağımsızlık
ilkesini, göz önünde bulundurmuştur...
Devletimiz, her türlü ayrımcılığın dışında
kalmaya çalışarak, “Ulusal Bütünlüğü” sağlamıştır...
Açıkça; “Türkiye
CUMHURİYETİ’Nİ kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denilir” deyimini
kullanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
yeni sınırlarını belirlemiş, içeride ve dışarıda “BARIŞ” ilkesini
benimsemiştir. Bu döneme kadar da Yurtta Barış DÜNYADA BARIŞ İLKESİ özenle
yürütülmüştür.
Cumhuriyet’in
kuruluşunda “ümmet” anlayışının yerine konulan “yurttaşlık” temeline dayanan
“MİLLET” kavramıyla; Uluslaşma ve özgür bireylerin yetişmesi amaçlanmıştır.
Devletin yaklaşımı ve eğitim esasları bu doğrultuda düzenlenmiş, kulluk ve
itaat kültürünün yerine “özgür, düşünen” yurttaşlık hedeflenmiştir.
Atatürk’ün ortaya
koyduğu “çağdaş uygarlık yolu”, bilimin öncülüğünde Aydınlanma kültürünün yolu
olarak tanımlanmış, bu yola da ulusal kalkınmayla gidileceği açıklanmıştır.
Devletimizin
kuruluşunda; ‘LAİKLİK’ temel bir ilke olarak kabul edilmiş, ülke yönetiminde ve
insanların yaşam biçimlerinde din kurallarının egemen olmaması esas alınmıştır.
EĞİTİMİN de DİN ETKİSİNİN dışında bilim temelli yani “laik eğitim” kural
olarak uygulanmış, kız erkek ayrımı kaldırılmıştır.
Mustafa Kemal
Atatürk’ün: EN BÜYÜK ESERİM dediği CUMHURİYET düzeninde:
Esaretten
kurtulmuştuk, Tam Bağımsızdık.
Tüm komşularımızla
dosttuk.
İmtiyazsız, sınıfsız
kaynaşmış bir kitle idik.
Kadınımız
cariyelikten, erkeğimiz kölelikten kurtulmuştu.
Kadınımız ve
erkeğimiz; eşit haklara sahip yurttaşlardı.
Fikirler, cebir ve
şiddetle, top ve tüfekle öldürülemezdi.
Türkiye Cumhuriyeti,
şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamazdı.
Kimse, kimsenin
dinine- imanına karışamayacaktı.
Eğitim; milli,
bilimsel, uygulamalı, karma ve laik olacaktı. Köylü;
milletimizin efendisi idi.
Basın hürdü.
Hukuk; üstündü. Yargı
bağımsız ve tarafsızdı.
Cumhuriyetçilik,
Milliyetçilik, Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik temel
ilkelerimizdi.
Atatürkçülük;
rehberimizdi.
Dünyada; kendine
yetebilen birkaç ülkeden biri idik.
Dış borç almıyorduk,
hatta Osmanlı devletinin kalan borçlarını da ödüyorduk.
Yabancıların elindeki
sanayi kuruluşlarımızı millileştirmiştik.
Devlet, sanayinin
temellerini atmıştı.
Ülkemizi demir
ağlarla örmüştük.
Çağdaş
Dünya’da, kendi kimliğimizi koruyarak ve diğer uluslarla eşit biçimde yerimizi
alacaktık.
Ya bugün:
İçimiz burkularak,
kutlamaya çalıştığımız, daha doğrusu kutlayamadığımız; CUMHURİYETİMİZİN 92’inci
yıl dönümünde; durumumuz, kuruluş dönemi ve yukarıda belirtmeye çalıştığım
Cumhuriyet Felsefesi göz önüne alındığında içler acısıdır…
Cumhuriyet’in TAM
BAĞIMSIZLIK ilkesi de YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ İLKESİ DE göz ardı edilmiştir…
Günümüzde; ülkemiz
dış güçlerin politik güdümünde, küresel Pazar ekonomisine bağımlı durumdadır.
Bu ölçüde bağımlı
duruma geliş, KURULUŞ ilkelerinin yürürlükten kaldırılışı demektir…
Bugün, ülkemiz etnik
köken ayrımcılığı ile parçalanma yoluna sokulmuş, dindar olan ve olmayan hatta
mezhep ayırımcılığı ile ulusal birliğimiz, bütünlüğümüz farklı bir tehditle
karşı karşıya kalmıştır.
Açık biçimde siyasal iktidarın
“bizden-sizden”, “bizimki-sizinki”, “yandaş-karşıt” ayrımcılığı yaşanmaktadır.
92 yıl sonra laiklik
dinsizlikle eş anlamlı sayılmış, ülke yönetimine de, yaşam biçimlerine de din
kurallarının egemen olması “doğal sonuç” olarak tanımlanmıştır.
Bugün:
“Çağdaş uygarlık yolu”; küresel güçlerin
güdümünde gidilen piyasa kültürü olarak kabul edilmiş,
“ULUSALCILIK”;
ırkçılık,
“Laik
bilim” dinsizlik,
“Aydınlanma”;
Batılılaşma olarak etiketlenip,
“Dindaşlık kültürü”
yaşama geçirilmiştir.
92 yıl sonra “yeni
Osmanlıcılık” olarak tanımlanan yönelişle “itaat kültürü” yeniden; “cemaatler
ve tarikatlar” eliyle topluma egemen kılınmaktadır. Bu itaat kültürü, “içeride
din temelli siyaseti”, iktidara taşıdığı gibi dış güçlerin de ülkeyi
“güdümlemelerini” kolaylaştırmaktadır.
Dış güçler kendi plan
ve çıkarları gereği bu yönelişi desteklemektedir.
92 yıl sonra bugün
ülkemiz, iç savaşa dönüşen terörle uğraştırılmış, gene dış güçlerin çıkarları
için “dış” savaşlara sürüklenme tehlikesi altına sokulmuştur.
Komşularımızla,
“sıfır sorun” hedefi ile çıkılan yoldan hiçbir sorun çözülemeden çepeçevre
sorun yumağı ile dönülmüştür…
Dış Siyasetimiz; ABD
ve AB’ye emanet edildiği gibi iç güvenlik de içinden çıkılamaz bir hal
almıştır.
Ekonomimiz cari açık
yüzünden bıçak sırtındadır. Ve KÜRESEL Kriz nedeniyle tüm kaynaklarımız
erimektedir.
Cumhuriyetin; 92 yıllık
kazanımları, tükenmek üzere.
Ülkemizin kurtarıcısı
ve Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’E alenen hakaret edilebilmekte
eserleri yok edilmektedir…
Bugünler, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk
Gençliğine Hitabesindeki; “Bir gün Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak
zorunda kalırsan…” dediği o “bir gündür”.
“Zorla ve hile ile aziz vatanın kaleleri
zaptedilmiş, bütün orduları dağıtılmış, yurdun her köşesine düşman girmiş
olabilir” dediği zamandır…
“İhanet” Dalalet ve “Gafletin” el
ele verdiği yerdeyiz…
Gözbebeğimiz Laik Cumhuriyetimizin “iç ve
dış düşmanlar” tarafından yıkılmakta olduğu süreçteyiz.
Bir Kurtuluş Savaşı
verilerek, kurulan bu ülke, bu Cumhuriyet, bizlere emanet edilen Laik,
Demokratik, Sosyal Hukuk Devleti, nasıl bu hale getirildi?
Hiç düşündünüz mü?
Bu sürüklenişin
temelinde “BAĞIMSIZLIK”IN YİTİRİLİŞİNİN YATTIĞI UNUTULMAMALIDIR.
Atatürk
Cumhuriyeti’nin KURULUŞ İLKELERİNDEN nasıl sapıldığı, nasıl ayrı bir yola
girildiği, başka temellerin atılmaya çalışıldığı gözler önündedir.
Ülkemizin; bölünme,
Milletimizin; parçalanma tehlikesini benliğimizde hissettiğimiz bu ortamda, tek
kurtuluş ve çıkış yolunun Atatürk’ün gösterdiği hedefte olduğunu vurgulayarak, Cumhuriyetimizin 92’inci yılını
kutluyor, bu Ülkeyi ve Tam bağımsız devleti, Cumhuriyetimizi bize
kazandıran başta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını, tüm şehit ve
gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum…
28 EKİM 2015
Ahmet AVCI
İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder