13 Eylül 2014 Cumartesi

252- SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

            SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ:
            23 AĞUSTOS- 13 EYLÜL 1921
           
                                   “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile sulanmadıkça bırakılamaz” Mustafa Kemal Paşa

            Birinci ve İkinci İNÖNÜ Muharebelerinden sonra Yunanlılar, 10 Temmuz 1921’de YUNAN BÜYÜK TAARRUZUNU başlattılar. Zayıf birliklerimizce tutulmakta olan Kütahya güneyine yüklenerek cephe boyunca ilerlediler. 20 Temmuz’a kadar yürüttükleri saldırılarla birliklerimizi geri çekilmeye zorladılar.
            Cephe durumu ile yakından ilgilenen Mustafa Kemal, birliklerimizin Sakarya Nehri (POLATLI BÖLGESİ) doğusuna çekilmesini gerekli gördü. Böylece zaman kazanılacaktı. 21 Temmuz’da tekrar saldırıyı sürdüren düşman; bu plan uygulanarak büyük fedakârlıklarla yavaşlatıldı ve 25 Temmuz’da Sakarya Nehrinin karşı kıyısına geçildi.
Yunan Ordusu’nun amacı; Türk Ordusunu imha ederek, TBMM’ne Sevr’i kabul ettirmek idi.
Türk Ordusu düşmanla çarpışarak, geri çekilme planını uyguladı. İsmet Paşa, imha olmamak için Sakarya Irmağının doğusuna çekildi.
Bu Muharebeler sonucunda; Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik merkezler elden çıktı. Birliklerimizin muharebe gücü azaldı. Yurtta büyük hayal kırıklığı belirdi. TBMM’nde moral bozukluğu başladı. Sert tartışmalar oldu. Aslında Yunanlılar, Türk Ordusunu büyük ateş ve silah üstünlüklerine rağmen, yok edememişlerdi.
Ordumuz Sakarya’nın doğusunda, güvende idi. Buna karşın muharebenin kaybedilmesi, cephe gerisinde büyük bir felaket haberi gibi etki yapmıştı.

25 Temmuzdan sonraki günlerde TBMM içinde ve dışında MUHAREBENİN kaybedilmesi ile ilgili birçok tartışmalar yapılmış, sorumlular aranmış, sonunda herkesin üzerinde durduğu ve birleştiği çare bulunmuştur. O da olağanüstü tedbirlerin alınması idi.
Bundan sonraki Muharebeler Türk Ulusu için bir ölüm kalım çatışması olacağından, bu ülkenin tüm gücü ile hazırlanması gerekli idi.
Alınması düşünülen olağanüstü tedbirler, 25 Temmuz’da cepheye gidip gelen bir grup milletvekili tarafından önerilmişti. Bu yoldaki uygulamanın da tek elden yönetilmesi amaca uygun düşecekti. Herkesin üzerinde birleştiği tek kişi Mustafa Kemal idi.
Mustafa Kemal’e inananlar, bu ağır işin altından yalnız onun kalkabileceğini biliyorlardı. Eğer o geniş yetkilerle donatılırsa düşmanı yenebilirdi.
 Mustafa Kemal karşısında olanlar ise, bu yolla oluşacak bir başarısızlık;“Onun otoritesinin kırılacağını” hesaplıyorlardı. Tüm sorumluluğu yüklenen Başkan’ın bu kritik durumu kurtaramayacağını sanıyorlardı. Böylece O’nun Ulus içindeki büyük ve sarsılmaz durumu zedelenecekti. Böylece O’nun Ulusal Savaşın önderliğinden indirilmesi mümkün olabilecekti.  Bu kötü niyetliler çoğunlukta değildiler ancak havayı bulandırabiliyorlardı.
Mustafa Kemal tüm bu hesapları bildiği halde sorumluluğu üzerine almakta duraksamadı. TBMM onu “Başkomutan“ seçecekti. Ve yetkilerinin bir bölümünü de O’na devredecekti.
5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal 144 sayılı yasa ile Başkomutan olarak atandı. TBMM’nin “savaşı yönetmeye ilişkin tüm yetkilerine” sahip oldu.
8/9 Temmuz 1919 tarihinde Askerlikten istifa ederek Tüm makam ve mevkilerini hatta Osmanlı Paşalık rütbesini de bırakarak bir fert olarak KURTULUŞ MÜCADELESİNİ yürütmeyi sürdüren Mustafa Kemal; artık TBMM’nin kararı ile yeniden ASKER, PAŞA VE BAŞKOMUTAN oluyordu.
            Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlığı sırasında vereceği kararlar, kanun gücünde olacaktı.
Başkomutan Sakarya’nın doğusunda bulunan orduyu güçlendirmek için tüm Ulusu fedakârlığa çağırdı. Çünkü ordumuz her türlü donanımdan yoksundu. Yiğit askerlerimiz ayaklarına çarık bile bulamıyordu. İşte bu nedenlerle, 7-8 Ağustos tarihlerinde “Tekâlifi Milliye” ( Ulusal Yükümlülükler) emirleri çıkartıldı.
Tekâlif-i Milliye Emirleri:
Amacı: Ordunun gereksinimlerini karşılamaktı.
            İçeriği: Halkın, ordunun gereksinimlerinin karşılanması için ödeyeceği, parasal ve mal ve hizmet karşılığı olan vergilerdir.
            Bu muharebede; Yunan ordusu, Türk ordusunu imha etmek ve Sevr’i TBMM’ne kabul ettirmek için savaştı. Türk ordusu da, Bir alan halinde savunma yaparak, düşmanı bölmek ve taarruz gücünü kırmak için mücadele etti.
            Yunanlılar 14 Ağustos 1921 sabahı ilerlemeye başladılar ve 22 Ağustosta Türk mevzileri ile temasa geçtiler. 100’ km. genişliğindeki Sakarya cephesinde asıl çarpışmalar 23 Ağustosta başladı. Savaş süresince pek bunalımlı ve kanlı günler oldu.
            Düşman birlikleri savunma çizgimizi birçok yerde aşmayı başardılar. Ancak büyük fedakârlıklarla geriye atıldılar.
            Başkomutanın emriyle uygulanan yeni taktik kuralı ordunun savaş gücünü kamçıladı. Mustafa Kemal Paşa şöyle diyordu: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile sulanmadıkça bırakılamaz Küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe kurarak çarpışmayı sürdürür. Yanlarındaki birliklerin çekilmek zorunda olduğunu gören birlikler onlara bağlı olmaz. Bulundukları yerde sonuna kadar düşmana karşı koyarlar.” Bu emir Sakarya savaşının kaderini değiştirmiştir.
            Başta subaylar olmak üzere, Türk ordusunun tüm askerleri, Başkomutanın kurduğu bu sistem içerisinde her adımda üstün direnme gücü ile düşman kuvvetlerini yok ederek, yıpratarak parçalatarak, sonunda onları saldırıyı sürdürme yeteneğinden yoksun duruma getirdi.
             5 Eylül 1921 günü düşman çözüldü ve geri çekildi. Takip ve saldırılar sonucunda 13 Eylül’de Sakarya’nın doğusunda hiçbir düşman askeri kalmadı.
            Türk Ordusu da bu çok uzun savaşta yıprandığı için düşmanı daha fazla izleyerek yok edemedi.  Ancak düşman artık saldırı gücünü tümüyle yitirmişti.
            Bundan sonra artık taarruz üstünlüğü Türklerdedir.

            Yunanlılar Türk Ordusunun; eylemine bağlı olmak zorunluluğuna düşmüşlerdi. Bu zorunluluk, özellikle, bir istila ordusu için yenilgi ve çözülmenin başlangıcı olmuştur.
            23 Ağustostan 13 Eylüle kadar süren Sakarya Meydan Muharebesi, yeni Türk Devletinin genç tarihine, dünyada eşine ender rastlanan büyük bir zafer olarak geçmiştir.
            TBMM, Sakarya Meydan Muharebesini kazanan Başkomutanına 19 Eylül 1921’de“Gazi” unvanı ve “Mareşallik” rütbesini vermiştir.

            Sakarya Zaferinin Değerlendirilmesi:

            Sakarya Zaferi, Türk ihtilalinin başarı bilançosunda, en ağır ve şanlı yeri almaktadır.
            13 Eylül 1921’de TBMM’ne Türk zaferini bildiren, Başkomutan aynı gün “Genel Seferberlik” ilan etti.
            Türk Ulusu’nun bu Muharebeyi kazanmasında en küçük Erinden, Başkomutanı’na kadar, inançla yılmadan savaşması, Türk ulusunun varını yoğunu Ordusuna vermesi, Türk kadınının sırtında silah cephane taşıması, geriye yarlı taşımakta gösterdiği fedakârlık; etkili oldu.
            Fevzi ve İsmet Paşaların cephede, Refet Paşanın cephe gerisinde Ordunun ihtiyaçlarının sağlanmasında hizmetleri oldu. Mustafa Kemal Paşa Muharebe sırasında attan düştü ve kaburga kemikleri kırıldı.
            Subaylar, ölümü hiçe sayarak, askerin yanında oldular.
            Yunanlılar; “Büyük Yunanistan Ülküsü”, Türkler ise; ”Vatan Ülküsü” için dövüştüler.
            1683’te; Viyana önlerinde başlayan Türk bozgunu; Haçlı düşüncesinin ve gücünün Sakarya önlerinde kırılması ile durduruldu.
            Sakarya savaşının kazanılması ile büyük tehlike ortadan kalmıştı. Ankara’nın boşaltılıp Kayseri’ye taşınmak için başlatılan çalışmalar, birçok ailenin yollara düşmesi tehlikenin boyutunu ortaya koymaktadır.
            Türk Ordusu bu savaşta çok subay kaybetti. Yedisi Tümen Komutanı olmak üzere şehit sayısı: 3288 dir.
            Yunanlılar da 15 000 kayıp vermişlerdi.
            Sakarya Zaferi, Ulusun ve Ordunun sarsılmış olan moralini yükseltti. Ulusun Orduya olan inancı ve Mustafa kemal Paşa’ya olan güveni, bir daha sarsılmayacak biçimde yerleşti
            Taarruz üstünlüğü Türk Ordusuna geçti.
            Ne yazık ki; Padişah Vahdettin, Hala İngilizlerden medet ummakta ve Mustafa Kemal’in neden yenilemediğini anlayamamıştır.
            Sakarya ZAFERİ’NİN 93’üncü yıl dönümünde; Bu zaferle, Ülkemizi işgalden kurtarıp Bağımsız Devlet Kurma yolunda önemli adımı atan, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları olmak üzere tüm emeği geçenleri rahmet, minnet ve şükranla anıyorum…

            Ahmet AVCI
            13 EYLÜL 2014

  İZMİR



Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar