16 Mart 2011 Çarşamba

55-ÇANAKKALE MUHAREBELERİ VE ANIMSATTIĞI İNSANİ DEĞERLER!


Ahmet AVCI
18 MART 2011- İZMİR

ÇANAKKALE MUHAREBELERİ VE ANIMSATTIĞI İNSANİ DEĞERLER!

           
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 96’ncı yıl dönümünde, tarihin altın sayfalarında haklı yerini alan, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm Şehit ve Gazilerimizi, bu Muharebeleri gerçekleştiren Kahramanlarımızı Rahmet ve Şükranla anıyoruz…
Ayrıca; Gelibolu’da görev alan İşgal Kuvvetleri’nin askerlerini de bir insanlık görevi olarak, Türklere özgü vefa duygusu ile yâd ediyoruz.
Çanakkale Muharebeleri; Birinci Dünya Savaşına istemeyerek giren ya da sokulan Osmanlı Devletinin; başlatmadığı ve girmeyi de istemediği bu savaşta, İngiliz- Fransızların oluşturduğu Emperyalist ittifakına karşı yürüttüğü meşru bir savunmadır.
Birinci Dünya Savaşına; çok fazla Hans öleceğine, Mehmetçik ölsün ve sonradan da Osmanlı toprakları kendisine kalsın düşüncesinden hareket eden Almanya’nın dayatması ve ülkemizdeki yandaşlarının Yüzyılın başında yitirilen toprakların geri alınacağı kandırmacısı sonucu Osmanlı devleti bu savaşa katılmıştı.
Osmanlı Devleti; Kafkasya’da Rusların başlattığı muharebede; Sarıkamış bozgununa uğrayınca; Doğu Anadolu’yu ve Karadeniz kıyılarını Ruslara ve Ermenilere terk ederek, birliklerini Mısır seferi için Güney’e Süveyş Kanalı’na yöneltmişti.
Amacı; Süveyş Kanalını ele geçirerek, İngiltere’nin Sömürgesi Hindistan’la bağlantısını kesmek, böylece ikmal akışını durdurmak ve İngiltere’yi sıkıntıya sokarak, Almanya’nın işini kolaylaştırmak, ayrıca; olursa Mısır’ı yeniden Osmanlı topraklarına katmaktı.
Peki ya Doğu Anadolu ne olacak? Bu konu Türk Başkomutanı’nı da pek ilgilendirmiyordu herhalde…
Buna karşılık; İtilaf Grubunun lideri durumundaki İngiltere de Süveyş Kanalının güvenliğini sağlamak ve Mısır’ı elde tutmak için, Osmanlı Ordusunun bu bölgeden uzak tutulmasının planlarını yapmaktadırlar.
Ayrıca, Avrupa’da Almanya’nın karşısında; başarısızlığa uğrayan, iç bünyesinde de kargaşa yaşayan Rusya’nın yardım isteklerini de karşılamak istemektedir.
Rusya’ya yardım için de Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını aşmak gerekecektir.
Çanakkale Boğazı, Birinci Dünya savaşı sırasında iki Blok devletleri için de yaşamsal önemdedir.
Savaşın başında Osmanlının tarafsız kalması İtilaf devletlerini memnun etmiş hatta 26 EYLÜL 1914’te boğazların tüm yabancı gemilere kapatılmasını önemsememişti. Ancak Osmanlı savaşa girince, İngiltere Boğazlar konusunda ki asıl planını uygulamaya koymuştur.
Çanakkale’den geçen deniz yolu hem İstanbul’a hem de Rusya’ya gittiğinden, İstanbul’u ele geçirmek Osmanlı Devletini bir an önce savaş dışı bırakmak ve Rusya’ya gereken yardımı yapabilmek; Osmanlının, Süveyş kanalına sefer yapmasını önlemek, Balkan devletlerini yanlarına çekmek için İngiliz ve Fransızların, Çanakkale Boğazını zorlayacakları açıkça belli idi.
Bunu bilen Osmanlı da daha 26 EYLÜL 1914’te bu Boğazı tüm yabancı gemilere kapatmıştı.
Rusya’ya yardım için; İngiltere, müttefiki Fransa’yı ikna ederek, 1915 yılı başlarında, İtilaf Devletleri Bloğu için artık bir zorunluluk olan “Çanakkale Seferi”ni başlattı. Böylelikle, Osmanlı’yı hassas yerinden vurarak, Kanal Bölgesindeki birliklerini geriye çektirecekti.
Çanakkale Harekâtı başarıya ulaşırsa; Osmanlı Başkenti ele geçirilip Osmanlı Devleti çökertilecek ve savaş dışı bırakılacak, Almanya- Avusturya Macaristan Bloğuna yeni bir cephe açılacak, Rusya’ya yapılacak yardımla da, Alman birlikleri Doğudan ve Batıdan sıkıştırılarak, savaş daha kısa sürede başarı ve daha az kayıpla bitirilecektir.
Çanakkale Seferinde kısa sürede başarı sağlanamasa bile Almanya’nın, Batı’dan bu bölgeye kuvvet kaydırması sağlanarak, Avrupa’daki gücü zayıflamış olacaktır.
Çanakkale Muharebeleri, Deniz ve Kara Muharebeleri ile bir bütündür.
18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını zorlayarak geçmek isteyen Dünyanın en büyük Donanmasına deniz mezar oluş, zamanın en büyük ordularının BOĞAZI, Karadan geçme çabaları da Conk Bayırı ve Anafartalar Muharebeleri ile Gelibolu sırtlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulmuştur.
Gelibolu Yarımadasında yapılan çarpışmalar, bir Meydan Muharebesi değildir. Birer karış denebilecek dar topraklar üzerinde; binlerce on binlerce, yüz binlerce insanın göğüs göğse boğuşmasıdır.
Başarısızlığa uğratılan İtilaf Devletleri bölgeyi terk etmiş, ancak Galibiyetle sonuçlandırdıkları Genel Savaş’ın sonrasında; bu yenilginin acısını iliklerine dek duymanın intikamını almak üzere Mondros Ateşkesi imzalatılmıştır.
Bu Ateşkese dayanılarak; zaman yitirmeden, Boğazlar, İstanbul ve ülkenin birçok yeri işgal edilmiştir.
Tarihi bilmek, ders çıkarmak, gelecek için planlar yapmak, gelişmiş toplumlar için vazgeçilmez olgulardandır.
Bilmeliyiz ki; Çanakkale Muharebeleri; Trablus Garp Savaşları, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı ile süren Osmanlı İmparatorluğunun ölüm kalım mücadelesinin son halkasını oluşturmaktadır.
Bu öyle bir Muharebedir ki, burada; Türklüğün kaderini çizecek bir LİDERİN doğumuna da yol açacak ve bu Liderin de Halkını tanımasını, halkının içinde taşıdığı cevheri bulmasını sağlayacaktır.
Bu lider, bitmiş tükenmiş sanılan Türk Ulusunun, o yorgun haliyle bile neleri yapabileceğini göstermiş ve gerçekleştirilen bir Kurtuluş Savaşı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde yeniden yükselebileceğini ortaya koymuştur.
20’nci Yüzyılın önemli fizik buluşunu hepimiz biliriz: Albert Einstein’ın “Kuantum Teorisi”
Bu buluşa, göre; “tüm varlıkların ve maddelerin içinde gizli bir güç (ENERJİ) vardır. Bu gücün ortaya çıkartılması ile pek çok iş yapılabilir.”
Bu kuralı önce Savaşta sonra da toplumsal yaşamda ve bir Ulusun Kurtuluşunda ilk kez uygulayan Mustafa Kemal olmuştur.
Halkını çok iyi tanıyan, ona güvenen, onun da kendisine güvenmesini sağlayan Mustafa Kemal, Halkının (askerinin) içindeki gizli enerjiyi (gücü) Çanakkale Muharebelerinde keşfetmiş, ortaya çıkartmış ve bu gücü başarı yolunda kullanmıştır.
TBMM’nin 1920’de açılışından önce, kendisine diyorlar ki; “Paşam, silah yok, cephane yok, ordu yok. Bırakın şimdi bunlarla uğraşmayı.”
Mustafa Kemal Paşa da: “Para olacak, silah olacak, cephane olacak, Asker olacak. Biz bu savaşı kazanacağız”
Bu Mustafa Kemal’in Halkına olan güveninin,  inancının, açık bir ifadesidir…
Bu, Kuantum teorisinin yaşama geçirilmesidir.
O inanıyordu ki; Türk Ulusu artık, bir Handan’ın yeteneksiz adamlarının tutsağı olamazdı.
Türk Ulusu, kendi egemenliğine sahip olmalı ve kendi kendini yönetme yoluna girmeli, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları arasında o gizli enerjiyi bulup çıkartmalı ve o gizli enerjiyi kullanmalı, o enerji ile tüm güçlükleri yenmeli ve binlerce yıllık geçmişe uzanan tarihinden alacağı güçle Türklüğün son kalesine Türk bayrağını dikmeli idi.
İşte Mustafa kemal Paşa bunu yapmayı başardı.
Ancak asla ve asla BEN demedi…
Ne yaptı ise, tüm yaptıklarını Ulusuna mal etti.
Ulusal Egemenliğe dayanmayan hiçbir kararı almadı. Hiçbir iş yapmadı.
Bu inancını şu veciz sözü ile ortaya koydu:
“Türk ulusuna olan inancımdan başka gücüm yoktu”
Onun inancına dayalı gücü ilk kez Çanakkale’de ortaya çıkmıştı.
Conk Bayırında; Birliğini taarruza yönlendirirken, verdiği ve uyulan emri onun bu inancının en belirgin göstergesidir: “BEN SİZE TAARRUZU DEĞİL, ÖLMEYİ EMREDİYORUM”
Bu emre uyan Türk Birliği, Çanakkale Muharebelerinin temel özelliğini oluşturmuştur. Tarihte böyle bir emir duyulmamıştır. Bu Türk insanının Vatan sevgisi kültürünü ortaya koyduğu gibi benliğinde var olan o gizli enerjiyi de ortaya çıkartmıştır.
İşte bu enerji; Kurtuluş Savaşımızın tüm aşamalarında, özellikle Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’da tüm açıklığı ile Dünyanın gözleri önüne serilmiştir.
Bu güç ya da enerji, yalnızca Muharebe alanlarında değil, Devrim atılımlarında da belirgin biçimde görülmüştür.
Batılı Devletlerin 200 yılda gerçekleştirdiği yenilikleri daha kısa sürede yaşama geçirmiştir.
Çanakkale Muharebeleri, tümü ile Türk ulusunun kaderini değiştiren ve gücünü ortaya koyan, Türk Kurtuluş savaşının, güç kaynağını ortaya çıkartması bakımından, önemli bir yere sahiptir.
Süren Genel Savaş sonucunda Osmanlı İmparatorluğu yenilmiş, Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamış, Ülke işgale uğramış, Padişahın ve merkezi hükümetin karşı çıkmasına rağmen, Anadolu’da Mustafa Kemal öncülüğünde filizlenen Kurtuluş Savaşı, sonunda ülke işgalden kurtarılmış, Osmanlı devleti yıkılmış ve yepyeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.
Böylece; tarihte ilk kez, “SELF DETERMİNASYON- ULUSLARIN KENDİ KADERLERİNİ BELİRLEME HAKKI”NI, Türk Ulusu yaşama geçirmiş oluyordu.

Kurtuluş savaşı sonrasında; Mustafa Kemal Paşa’nın ortaya koyduğu, “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” prensibi, yükselen insanlık değerlerinin Uluslar arası nitelikte temel dış politika ilkesi olmuştur ve Türkiye’nin Çağdaş Uygarlık hedefine ulaşmada izlenmesi gereken yolu da çizmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın, Çanakkale’de yatan yabancı askerler için kaleme aldığı mesaj, onun Dünya Barış’ına ve İnsanlık değerlerine verdiği önemi ortaya koymaktadır:
“BU MEMLEKETTE KANLARINI DÖKEN KAHRAMANLAR!
BURADA, BİR DOST VATANIN TOPRAĞINDASINIZ.
HUZUR İÇİNDE UYUYUNUZ.
SİZLER MEHMETÇİKLERLE YAN YANA KOYUN KOYUNASINIZ.
UZAK DİYARLARDAN, EVLATLARINI HARBE GÖNDEREN ANALAR, GÖZYAŞLARINIZI SİLİNİZ.
EVLATLARINIZ BİZİM BAĞRIMIZDADIR.
HUZUR İÇİNDEDİRLER; ONLAR BU TOPRAKLARDA CANLARINI VERDİKTEN SONRA, ARTIK BİZİM EVLATLARIMIZ OLMUŞLARDIR.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN bu mesajı tarihimizdeki ilk insani davranış olmadığı gibi, son davranış da olmayacaktır.
Tarihi yoklarsak örnekleri de çoğaltmak mümkün:
26 AĞUSTOS 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi: ”Malazgirt Muharebesinde esir düşen Romen DİOGENS’E; Alpaslan, ‘Ben esir düşse idim, ne yapardınız’ diye sorar. Aldığı yanıt ilginçtir: ‘Zincire vurmak sonra da idam etmek’
Oysa Alpaslan, kendisini değerli bir konuk gibi karşılar, savaştaki hatalarını anlatır, yanına muhafızlar da vererek serbest bırakır.”
30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK ZAFERİNDEN sonra, Yunan Başkomutanı Trikopis, 2 Eylül günü esir düşer ve Mustafa Kemal Paşanın huzuruna getirilir. Kendisine konuk muamelesi yapılır. İyi olduğunun ailesine bildirilmesi dileği yerine getirilir. Mustafa Kemal’e teslim etmek istediği kılıcı da kendisine iade edilir.
10 Eylül 1922 günü Mustafa Kemal İzmir’e geldiğinde; hala yer yer çarpışmalar sürmektedir. Geceyi geçirmesi için Mustafa Kemal’e Karşıyaka’da daha önce Yunan Kralı Konstantin’in kaldığı köşk hazırlanır. Mustafa Kemal geldiğinde köşkün merdivenlerine Yunan Bayrağının serili olduğunu görür. Bayrağı kaldırtır. “Bu köşke Yunan Kralı’nın Türk Bayrağını çiğneyerek girdiğini” söyleyenlere de: “O hata etmiş, ben bu hatayı tekrar etmem, Bayrak Milletin şerefidir. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez” der.
Ulusu ile birlikte; Ülkemizi, Emperyalist işgalinden kurtaran, Osmanlı yıkıntıları üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran, uyguladığı Devrim Atılımları ile kısa sürede devletini Tam bağımsız ve çağdaş hale getiren, Toplumuna Çağ atlatan Mustafa Kemal Atatürk, her fırsatta Türklüğü ile övünmüş ve tüm gücünü halkından aldığını da vurgulamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, 1927 yılı CHP kurultayında Halkına sunduğu NUTUK’TA;  özellikle de Nutuk sonundaki Gençliğe seslenişinde; Türk Milletinin gücü ilgili temel görüşünü ve ana düşüncelerini içeren sözlerini yeniden hatırlamak da yarar olduğunu düşünüyorum.
Mondros Ateşkesinden sonra, yurdun her köşesi işgal edilmeye başlanmış, orduları dağıtılmış, silahları elinden alınmış, sömürgeleştirilmek ve hatta kendi vatanında esir duruma getirilmek istenmişti. Ne yazık ki yüzlerce yıllık geçmişi ve tarihi olan Türk Ulusu bu Antlaşmaya dayanılarak adeta köleleştirilmişti. Hatta Sevr antlaşmasıyla nerede ise Anadolu’dan bile atılmaya çalışılmıştı.
Osmanlı Hükümeti ve Padişah, bunlara karşı çıkmak yerine, işgalcilere karşı çıkanları engellemek için işgalcilerle işbirliği yapmışlardır.
Bu duruma razı olmayan, Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale Muharebelerinden aldığı güç ve Milletine olan inacıyla bir Kurtuluş Savaşı başlatılması kararını vermişti.
Mustafa Kemal, Gençliğe seslenişinde, bu inancını HATTA ÖNGÖRÜSÜNÜ çok açık bir biçimde ortaya koymuştur:
EY TÜRK GENÇLİĞİ!
BİRİNCİ ÖDEVİN; TÜRK BAĞIMSIZLIĞINI, TÜRK CUMHURİYETİNİ, SONSUZA DEĞİN KORUMAK VE SAVUNMAKTIR.
VARLIĞININ VE GELECEĞİNİN BİRİCİK TEMELİ BUDUR. BU TEMEL, SENİN EN KIYMETLİ HAZİNENDİR.
GELECEKTE DE, YURT İÇİNDE VE DIŞINDA SENİ BU HAZİNEDEN YOKSUN ETMEK İSTEYECEK KÖTÜCÜLLER BULUNACAKTIR.
BİR GÜN BAĞIMSIZLIĞINI VE CUMHURİYETİNİ SAVUNMAK ZORUNDA KALIRSAN GÖREVE ATILMAK İÇİN, İÇİNDE BULUNACAĞIN DURUMUN OLANAK VE KOŞULLARINI DÜŞÜNMEYECEKSİN!
BU OLANAK VE KOŞULLAR ÇOK ELVERİŞSİZ OLABİLİR.
BAĞIMSIZLIĞINA VE CUMHURİYETİNE KASTEDECEK DÜŞMANLAR, BÜTÜN DÜNYADA EMSALİ GÖRÜLMEMİŞ BİR GALİBİYETİN TEMSİLCİSİ OLABİLİRLER.
ZORLA VE HİLE İLE AZİZ VATANIN BÜTÜN KALELERİ ZAPT EDİLMİŞ, BÜTÜN TERANELERİNE GİRİLMİŞ, BÜTÜN ORDULARI DAĞITILMIŞ VE MEMLEKETİN HER KÖŞESİ BİLFİİL İŞGAL EDİLMİŞ OLABİLİR.
BÜTÜN KOŞULLARDAN DAHA KÖTÜ OLMAK ÜZERE MEMLEKETİN DÂHİLİNDE İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET, DALALET VE HATTA HIYANET İÇİNDE BULUNABİLİRLER. HATTA BU İKTİDAR SAHİPLERİ, ŞAHSİ ÇIKARLARINI YURDUNA GİRMİŞ OLAN DÜŞMANLARIN SİYASİ EMELLERİ İLE BİRLEŞTİREBİLİRLER. MİLLET YOKSULLUK VE DARLIK İÇİNDE HARAP VE BİTAP DÜŞMÜŞ OLABİLİR.
EY TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI,
BU ORTAM VE KOŞULLAR İÇİNDE BİLE VAZİFEN, TÜRK İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR.
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.”
Mithat Cemal Kuntay’ın belirttiği gibi:
“BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR.
TOPRAK, EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.”
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını başlatırken de; yüreğinde; Vatan ve Ulus Sevgisi, kafasında da; ulusunun gücüne duyduğu güven vardı.
Kurtuluş savaşını böyle başlattı. Tüm zorlukları bu inançla yendi. Devrim atılımlarını bu inançla başardı.
Ecdadımızdan bize kalan bu vatan ve bu devlet; ”HER KARIŞ TOPRAĞINI SULAYAN ŞEHİT KANLARIMIZIN KARŞILIĞIDIR.”
Çanakkale Muharebeleri, gerçek anlam ve değeri ile öğrenilmeli, anlatılmalı ve gelecek kuşaklara da aktarılmalıdır.
Hurafelerden arındırılmış Tarihimize sahip çıkmalıyız…
(Çanakkale Muharebelerinin Askeri yönünü açıklayan yazım: Edebiyat Galerisinin:
http://edebiyatgalerisi.net/tarih-2/ataturk-kosesi/18-mart-1915-canakkale-deniz-zaferiahmet-avci.html   
adresinden görülebilir)
Bu Ulusa, Mustafa Kemal Atatürk’ü veren ve Mustafa Kemal’in de Ulusunun içindeki cevheri bulmasını sağlayan, Çanakkale Muharebeleridir.
Boşuna MUCİZELER aramaya HURAFELERDEN medet ummaya tarihimizde yer yoktur.
Belçika’dan gelen bir yeni yıl kutlama yazısıyla konumuzu noktalayalım:
''Türkiye, Atatürk’ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''



Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Katkıda bulunanlar